Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Doğa Koruma ve Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Orman Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğünün ortaklaşa düzenlediği “Dünya Sulak Alanlar ve Dünya Su Gününün” önemi belirtmek için düzenlenen “Dünya En Önemli Konu Su” konulu panel gerçekleştirildi.

Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen panelin açış konuşmasını yapan Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürü Mahmut Temel, sulak alanların diğer biyolojik çeşitlilik alanlara göre üreme, bitki ve hayvan çeşitliliği ve bunların yaşama ve beslenme imkanları açısından çok geniş yelpazede çok farklı türlere hizmet eden bir alan olduğunu söyledi.

Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü bünyesinde 8 adet sulak alan var olduğunu ifade eden Temel, “Bunların dört tanesinde yönetim planı çalışmasını bitirdik. Bu sulak alanlarda hangi kurum hangi işi yapacak, hangi sınırlarda nasıl çalışmalar yapacak konularında detaylı bir planlı çalışma çerçevesinde bitirdik. İki alanımızda ise yönetim planlarının altlığı olacak biyolojik çalıştayları bitirdik. Bir alanımız da bu sene bitireceğiz” diye konuştu. Temel, 2018 yılında Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölgesinde yer alan tüm sulak alanların yönetim planlarını tamamlamayı düşündüklerini belirtti.

Eber Gölündeki balık ölümlerinin nedeni oksijen azalması

Konuşmasında Eber Gölünde meydana gelen balık ölümleri ile ilgili olarak bir açıklama yapan Temel, “Eber Gölündeki balık ölümlerinin nedenini araştırdık. Sazan balıklarının yaşaması için gerekli oksijenin litrede 5 miligram olması gerekirken yapılan ölçümlerde bu değerin 1.6 miligram çıktığını tespit ettik” dedi. Temel, “Eber Gölünde olan balık ölümleri ile ilgili yoğun bir şekilde uğraşıyoruz. Bu tür alanlardaki bir miktar fiziksel ve kimyasal değişiklikler gerçekten yaşam alanını doğrudan etkiliyor. Eber Gölüne, gelen su miktarı biraz azalınca ve kış şartları biraz ağır geçince ve buzlanma uzun sürünce altta kalan su miktarı az olduğundan suyun içindeki çözülmüş oksijen miktarının oranı düştü” diye konuştu.

 “Su medeniyettir”

AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaramış ise suyun medeniyet olduğunu belirterek medeniyetlerin oluşumunda suyun çok önemli bir yer ettiğini söyledi. Yaramış, “Medeniyetlerin oluşumunda da su çok önemlidir. Tarihte Kavimler Göçünün nedenlerinden birisi de kuraklıktır. Kuraklığın neden olduğu felaket insanları sulak yerlere göç etmeye mecbur etmiştir. Bunun sonucunda da bugünkü kavimlerin yerleşim yerleri meydana gelmiştir” dedi. Yaramış, “Su sorunu günümüzün çok önemli konusunu teşkil etmekte, insanoğlu çıkarını menfaatini gözetmekte, karı için menfaati için sulak alanların yok olmasına tepki göstermemekte ve duyarlı olmamaktadır. İnsanoğlu kendi sonunu kendi hazırlamaktadır. Bunu görüyoruz” diye konuştu.

Panel Başkanı olan AKÜ Doğa Koruma Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş ise bölge müdürlüğü ile çok uyumlu bir çalışma içinde olduklarını söyledi. Erişmiş, “Bölge müdürlüğü ile birçok projeye imza attık. İmza atmaya da devam ediyoruz. Çalışmalarımız devam ediyor. Bu çerçevede teorik anlamda bakacağımız projeler içerisinde bir panel her yıl düzenliyoruz.  2017 yılında da üçüncü panelimizi düzenliyoruz” diye konuştu.

Neden 2 Şubat?

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü Çevre Mühendisi Serpil Taşpınar ise panelde yaptığı “Yaşayan Makinalar Sulak Alanlar” sunumunda 5. Bölge Müdürlüğünün 5 ilin sorumluluk alanında kalan sulak alanlar, tabiat parkları, milli parklar ve yaban hayatın yaşam sahasını geliştirmesini üstlenen bir müdürlük olduğunu söyledi. Taşpınar, “Afyonkarahisar, Denizli, Eskişehir, Kütahya ve Uşak illerinde kalan sulak alanlar ve milli parklarla ilgili görev yapmaktayız. Kendi içimizde 5 tane şubemiz var. Avcılık ve yaban hayatı, planlama ve koordinasyon, idari ve mali işler, milli parklar ve doğa koruma ve sulak alanlar. Şube müdürlüğü olarak yönetim planları tamamlanmış veya tamamlanma aşamasında olan sahalarla ilgili işlemleri yönetiyoruz. Sulak alanların korunması yönetmeliğindeki iş ve işlemleri yapıyoruz” diye konuştu.

Dünya Sulak Alanlar gününün neden 2 Şubat olduğu hakkında bilgiler veren Taşpınar sözlerine şöyle devam etti:

“Sulak alanların korunması ile ilgili bir sözleşmemiz var. Bu sözleşme 1971 yılında İran’da imzalanmış. Sözleşmenin amacı bu sözleşmeye taraf olan ülkelerden her birinin dünyaca öneme sahip bir sulak alan ilan etmeleridir. Bunun yanı sıra taraflar bu sözleşme gereği bu sulak alanlarını akılcı kullanımı sağlamakla yükümlü kılmıştır. Sözleşmenin imzalandığı 2 Şubat tarihi de kamuoyunun dikkatini çekmek. 1994 yılından itibaren Dünya Sulak Alanlar Günü olarak kutlanmaya başlanmış. Sözleşmeye ülkemiz 1994 yılında toplam alanı 200 bin hektar olan 14 sulak alanıyla dahil olmuştur.”

Medeniyet insanın eseridir

AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun ise  “Tarihsel Boyutuyla Suyun Önemi” konulu konuşmasında medeniyetin insanla anlam kazandığını ya da insanın eseri olduğunu belirtti. Akkoyun, “İnsan diğer canlılar gibi suya bağımlıdır. Tarihi biz, yaşayan tarih olarak algılıyoruz. Özellikle Türkler ve Müslümanlar kendisi dışında fildişi kulelerde bir tarih, bir dünya, bir sistem, bir medeniyet algılamamışlardır. Bilakis o medeniyete can, kan ve hayat vermişlerdir. Hayat verirken de sudan destek almışlardır. Su ve para ikisi de aynı şeydir medeniyette. Onu koruma amaçlı bir yerde tutarsanız atıl bırakırsınız özelliği kaybeder değerini yitirir. Parayı da suyu da yönetmeniz gerekir” diye konuştu.

Suyu izleyen insanın medeniyette var olan medeniyette yükselen insan olduğunu ifade eden Akkoyun, şöyle devam etti:

“Tarihin en başından beri var olan bir milletin mensubu olarak ve ilk insan, ilk peygamberin tamamlayıcısı olan bir dinin de mensubu olarak su bizim medeniyet anlayışımızda önemli bir yer işgal eder. Öyle ki dere kenarında abdest almaya durduğunuzda bile onu israf etmeyeceksiniz der ki bu bir medeniyet anlayışıdır. Medeniyet bir başarıdır. Her başarı teferruatlarda gizlidir. Hayattaki en önemli teferruat sudur. Günümüzde bilim anlayışı multi disipliner anlayışla şekillenmektedir. Su ile ilgili panelde beş farklı disiplinden arkadaş su ile ilgili konuşuyor. Artık tek bir bilim dalından yürümek o şekilde şekillenmek mümkün değil. İşte su bu disiplinler arası iş birliğini binlerce yıl devam etmektedir.”

Dünyadaki suyun yüzde 1,2’si kullanılabilir su

AKÜ Sultandağı Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Terzi de “Beyaz Kan Su” isimli sunumunda suyun yeryüzünü şekillendiren kuvvetler arasında en önemlisi olduğunu belirtti. Terzi, “Su sadece yeryüzünü şekillendirmedi.  Dünya üzerinde milyarlarca yıl gelişen gerek bitki gerek mikroorganizma gerekse hayvanların da yaşamlarını değiştirdi. Bitkilerde fotosentez adaptasyonlarını değiştirerek özellikle çöl gibi alanlarda adaptasyonlarını sağladı. Günümüzde ise medeniyetler suyun etrafında yerleşmek yerine yaşam alanlarına suyu getirecek teknolojiye sahip” diye konuştu.

Su kaynakları açısından dünyadaki su oranları hakkında bilgiler veren Terzi, şunları söyledi:

“Dünyadaki suyun büyük çoğunluğu okyanuslarda bu oran yaklaşık yüzde 97.5 tekabül ediyor. Geri kalan 2.5 oran ise tatlı su. Tatlı suyun yine büyük bir kısmı buzullarda bulunuyor. Kullanılabilir su niteliği taşımıyor. Bir kısmı da yer altında bulunuyor. Yüzde 2.5 kısımda 1.2 oranı da yüzey suyu yani kullanılabilir su, bunun bir kısmı da atmosferde ya da biokütlede bulunuyor. Baktığımız zaman on binde üçlük bir oran kullanılabilir. Su dünyanın yüzde yetmiş beşini kaplayan bir molekül. Su katı, sıvı, gaz halinde bulunabiliyor. Bu haliyle bulunan en yaygın bileşik.”

1 milyar insan içme suyu bulmada zorlanıyor

AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir ise “İklim Neden Değişir?” konulu konuşmasında, dünyanın nüfusunun yaklaşık olarak 7 milyar olduğunu, 1 milyar insanın ise içme suyunu bulmakta zorlandığını belirtti. Özdemir, “Su tüketimi bir yönüyle medeniyet göstergesidir. Su, sadece tarım alanında kullanılan bir unsur değil aynı zamanda ülkelerin medeniyet göstergesidir” dedi. Özdemir, “Günlük dilimizde hava durumu kelimesini sıklıkla kullanırız. Hava durumu yarınki ya da bir haftalık periyottaki hava şartlarını gösterir. İklim dediğimiz zaman herhangi bir bölgenin tüm hava koşullarının genel karakterinin nasıl olduğu anlaşılır. Ancak bu genel karakterin içerisindeki yüksek değerler önemlidir” diye konuştu.

Güneşin iklimleri ve su dünyasını etkileyen en önemli faktör olduğunu belirten Özdemir şunları söyledi:

“İklimin değişme nedeni her şeyden önce güneştir. İlk çağda insanların güneşe tapmasını mazur görmek gibi bir düşüncede insanın aklına geliyor. Çünkü güneş iklimleri, su dünyasını yöneten en önemli faktör. Güneşten gelen enerji miktarı sabit değil değişkendir. Güneş 6 milyon santigrat derece sıcaklığıyla dünya atmosferine ve uzaya enerji gönderen aynı zaman da dünyadaki bütün organik enerji kaynaklarını üreten sistem durumundadır. Bir diğer unsur ise atmosferin kimyasının zamanla değişmesidir. Atmosferdeki su ve karbondioksit miktarı yıllar içinde değişkenlik gösterir bu değişkenlik aşırı sıcak veya aşırı soğuk şekilde kendini göstermektedir.”

Panele, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürü Mahmut Temel, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yaramış, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yıldız, Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Özdemir, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Turan Akkoyun, Sultandağı Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Terzi, Doğa Koruma Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş, Doğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü Çevre Mühendisi Serpil Taşpınar ile AKÜ öğretim elemanları ve öğrencileri katıldı.

 

23 Şubat 2017, Perşembe 609 kez görüntülendi