Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) İslami İlimler Fakültesi ev sahipliğinde Genç Memur-Sen ve AKÜ Akademik Düşünce Eğitim Medeniyet Topluluğu tarafından “Tarihi Örnekleriyle Kudüs’ü Neden Sahiplenmeliyiz?” konulu konferans düzenlendi.
İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Güler ile Uzman Abdullah Çakmak’ın konuşmacı olarak yer aldığı konferansta ilk konuşmayı gerçekleştiren Güler, haritalar üzerinden Kudüs hakkında bilgiler verdi. Kudüs’te yer alan yapıların İslam dönemi eserleri olduğunu söyleyen Güler, “Yahudilerin Ağlama Duvarı dedikleri yapı bile Hz. Osman döneminde yapılan Burak Duvarıdır. En son haline ise Kanuni Sultan Süleyman dönemine getiriliyor. Yine medrese, namazgah ve mescit gibi yapıların neredeyse tamamı Memlükler döneminde yapılıyor. Kudüs 3 dinin kutsal merkezidir tabii ki ama Harem denilen bölgesi sadece Müslümanlara aittir. Tarihi olarak da mimari olarak da aidiyet olarak da bu böyledir” dedi. Problemlerin çıkış noktasına değinen Güler, “Hz. Osman döneminde Müslümanlar, Kudüs’ün 3 din için de kutsal sayılması sebebiyle, Yahudilerin de ibadet edebilecekleri bir yer olması için bir yapı inşa ediyorlar. Keza bu bölgede hala Müslüman mülkleri de var. Burada Yahudilerin bu evleri satın almaları devam ediyor. Onların buradaki gayesi bütün bunları ortadan kaldırıp buraya Süleyman heykelini, mabedini inşa etmek” diye konuştu.
Tarih boyunca Kudüs’ü en çok Müslümanların sahiplendiğini kaydeden ve Emeviler, Eyyubiler, Memlükler ile Osmanlı’nın bölgede yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler veren Güler, şöyle konuştu:
“1422 yılında İsfahan Şah Hatun isimli bir Osmanlı hanımı Kudüs’te bir medrese inşa ettiriyor. 1422 yılında yani Osmanlı Kudüs’ü ilhak etmeden 100 yıl önce. Bu bile Kudüs’ü neden sahiplenmemiz gerektiğine dair bir cevaptır. Bana ne diyebilirdi, yapmayabilirdi. Burası için vakıflar kurmuştur. Sadece İznik’te kurduğu vakıflardan 288 altını Kudüs’e gönderiyor İsfahan Şah Hatun. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin sınırları Konya’ya kadar. Aynı dönemlerde Sultan 2. Murad’ın Kudüs’e yönelik kurduğu vakıflar var. Bunlar hep Kudüs’ün ilhakından önce. Bu bile bütün dünya Müslümanlarının, özellikle de Osmanlı’nın en sağlam mirasçıları olan bizlerin Kudüs’ü neden sahiplenmemiz gerektiğinin göstergesidir.”
Daha sonra konuşan Uzman Abdullah Çakmak ise Kudüs’ün özellikle Harem-i Aksa bölgesiyle tam anlamıyla bir İslam şehri olduğunu dile getirdi. Kudüs’ün 636 yılında 1917 yılına kadar 100 yıllık Haçlı işgali hariç İslam toprağı olarak yönetildiğini ifade eden Çakmak, “Osmanlı Devleti, Kudüs’e yönelik birçok sürre göndermiştir. Gerçekten inanılmaz meblağlar gönderilmiştir. Osmanlı Devleti normalde bir yeri fethettiğinde o bölgeden vergiler alırdı. Ancak Mekke, Medine ve Kudüs’e baktığımızda sadece cizye vergisi geliri vardı. Bunun dışında oraya gönderdiği hediyeler, altınlar vardı. Başka yerlerden kazandığı vergiyi buraya dağıtmış ve burada refahı temin etmeyi amaçlamıştır” şeklinde konuştu.