Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Ensar Vakfı Afyonkarahisar Şubesi tarafından düzenlenen ve Afyonkarahisar Belediyesi ile AKÜ İslami İlimler Fakültesi tarafından desteklenen Ramazan’da İkindi Sohbetlerine katıldı.
Taş Medresede düzenlenen ve Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda Prof. Dr. Karakaş tarafından “İhtiyaç – Tüketim İlişkilerinin Dönüşümü ve İslami Duruş” konusu anlatıldı. Tüketimin herkesin içerisinde olan bir olgu olduğunu söyleyen Karakaş, “İnsanların tarihsel serüveninde fıtratının bir parçası olarak, gelişmelere göre de farklı bir anlam kazanmış bir olgudur tüketim. Bu açıdan baktığımız zaman ihtiyaç gidermenin bir tüketim olduğunu görüyoruz. Tarihin hangi döneminde olursa olsun, tüketim ve ihtiyaç giderme ilişkisi hiçbir zaman kopmamıştır. İhtiyaç, geleneksel toplumlarda da bir tüketim olarak gerçekleşmiştir, günümüzün küresel toplumunda da aynı şekilde karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
İhtiyaçlar sınırsızlaştı ve tatmin edilemez noktaya geldi
Tüketimin tatmin edilemez bir hale geldiğini ifade eden Karakaş, “Tüketim, günümüzdeki yeni yaşam tarzı ile birlikte ihtiyaçları sınırsızlaştırdı ve tatmin edilemez hale geldi. Bununla beraber sadece mallar değil, değerler ve davranışlar da tüketilmeye başlandı. İlişkileri tüketiyoruz, sevgiyi tüketiyoruz ve hatta kötülükleri tüketiyoruz. Televizyonlarda kötülükleri kanıksayarak, bu kötülükleri tüketmiş oluyoruz aslında. Hatırlayalım, Körfez Savaşının canlı yayınlanması ile savaş gibi kötü bir olgu hepimize alıştırıldı. Bu kötülüğün de tüketimini gösterir” dedi. Doyumsuzluk duyarlılığı kavramının tüketim toplumunun en önemli dinamiklerinden birisi olduğunu söyleyen Karakaş, “Bu doyumsuzluk duyarlılığı, zihnimizi sahip olduklarımız ile değil, sahip olmadıklarımız ile meşgul etme halidir. Yani sahip olduklarımız ile mutlu olmak yerine sahip olamadıklarımız ile mutsuz oluyoruz. Tüketim kültürü insanı tam da bu noktada zinde tutuyor. Çünkü bu noktada zinde tutabilirse tüketime hazır asker halinde, tüketim gerçekleştirecek bir robota dönüşebiliyor birey” şeklinde konuştu.
İnsan kendi iradesini kullanarak tüketimini kontrol edebilir
Gönüllü sadelik ve minimalist yaşamın çözüm önerilerinden birisi olduğunu kaydeden Karakaş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Gönüllü sadelik, irade kullanarak tüketimin çılgınlığından kurtarılması ve haz duygusunun daha aşağıya çekilmesi anlamına gelir. Bu önerilerin sunuş biçimlerine baktığımız zaman, tüketim kültürünün bir başka çarkının işletilmesi örnekleri olarak karşımıza çıkıyor. Yavaş şehir olgusunun pazarlandığını görüyoruz mesela turizmde. Turizm de bir tüketimdir. Bu yavaş şehirlerin de turizmde tüketime çıkarıldığını görüyoruz. Gönüllü sadelik ve minimalist yaşam ise biraz farklı çünkü insanın irade kullanması isteniyor. Fakat bu gösterişçi tüketim çılgınlığı dediğimiz süreç, kapitalist modern toplumun bir sonucu olduğu için ve hala kapitalist modern toplumun ana argümanları toplumsal yaşamda egemenliğini sürdürdüğü için bu tür önerilerin kısmi öneriler olduğunu düşünüyorum. Bütünü kuşatamayacağını düşünüyorum. Çünkü bugün tüketim kültürü dediğimiz bütünlük bir atmosfer ve iklim oluşturmuş durumda. Bütün dünya da bu iklimden nasibini alıyor. Dolayısıyla kapitalizm kendisini yenileyerek, neo-kapitalizm kavramsallaştırmasıyla bütün dünyayı bir pazar olarak telaki ediyor. Bütün dünyada, bütün kaynakları dolaştırmayı ve nihayetinde dünyanın farklı kaynaklarını pazara çıkartarak tükettirmeyi hedefliyor. Böyle bir ortamda çözüm önerilerinin bu ortamın yaratmış olduğu sorunları çözebilecek bütünlükte ve büyüklükte olmadığını ve bütün kuşatamayacağını düşünüyorum.”
İradeyi harekete geçirebilecek en önemli manevi kaynak İslam
İnsanoğlunun mevcut tüketim cenderesinden iradesini yönlendirerek kurtulabileceğini belirten Karakaş, “İhtiyacın ölçüsü aslında insanın vicdanında mevcuttur. İradesiyle de bunu belirleyebilir. Ancak iradeyi harekete geçirebilecek çok büyük bir manevi kaynağa ve değerler motivasyonuna ihtiyaç vardır. Bu noktada gerçekten önemli bir maneviyat kaynağını ve değerler motivasyonunu oluşturabilecek tek sistemin İslam olduğunu görüyoruz. Diğer dinler de bu konuda önerilerde buluyorlar ancak bu önerilere baktığımız zaman, tahrif olunmalarından dolayı belki de, bütünsel bir öneri ve öğreti ortaya koyamadıklarını görüyoruz. Ancak İslam öğretilerine baktığımızda bunu açıkça görüyoruz” diye konuştu. Tüketim ideolojisinin inşa ettiği toplumsal yaşam ortamında, bir Müslümanın ne yapması gerektiğini de anlatan Karakaş, şöyle konuştu:
“İslam, tüketim toplumunun bireysel hazzı esas alan egoizmine karşı israf ve cimrilikten uzak, asli ihtiyacı gözeten bir harcama ahlakı önermektedir. Maddeciliğin ve kapitalizmin vicdanlara yüklediği yüklerden ve örtülerden insanları kurtaracak ve hastalıklarına ilaç olacak ilke ve değerler İslam öğretisinde mevcuttur. Mesela Kuran-ı Kerim ihtiyaç-tüketim ilişkisinde insanı, cimri davranmama ve israf etmeme salınımında tanımlar. İki uç arasında gidip gelme hali değildir bu. Furkan Suresinin 67.ayetinde şöyle buyuruluyor; ‘O Rahmanın kulları ki, harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik gösterirler, bu ikisinin arasında orta bir yol edinirler.’ Yine İsra Suresi’nin 29.ayetinde; ‘Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma, sonra kınanır hasretini çeker durursun’ diye buyrulmuştur. Bu iki ayette de gördüğümüz gibi İslam öğretisi, bugünün tüketim kültürünün ortaya çıkardığı sorunlara çok açık bir çözüm yolunu ortaya koyuyor.”
Etkinlik, katılımcıların sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.