Yerli ve milli motor üretiminde yer alan şirketlerden BMC Türkiye Genel Müdürü Dr. Osman Dur, Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) akademisyenleri ve öğrencilerine yönelik olarak “Üniversite – Sanayi İşbirliği Modelleri” konulu konferans verdi.

Atatürk Kongre Merkezinde gerçekleştirilen etkinliğe Orman ve Su İşleri eski Bakanı ve Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekilleri Ali Özkaya ve İbrahim Yurdunuseven, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak, Rektör Yardımları Prof. Dr. Mehmet Karakaş ve Prof. Dr. İsa Sağbaş ve Zafer Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Tuğrul Kandemir, AK Parti Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Mehmet Zeybek ile birlikte çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.

Zafer Teknopark’ta yüzde 100 doluluk

Etkinliğin açış konuşmasını yapan Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. Tuğrul Kandemir, Türkiye’nin son yıllardaki yatırım programında yer alan milli ekonomi, milli sanayi ve milli teknoloji konusundaki hedefleri kapsamında yapımı planlanan jet ve dizel motorların Afyonkarahisar’da hayata geçirilmesi ihtimalinin herkesi heyecanlandırdığını ifade etti. Zafer Teknopark’ın kurulması ile birlikte birçok projeyi hayata geçirdiklerini dile getiren Kandemir, “Şu anda teknoloji geliştirme bölgemiz kampüs içerisinde geçici binasında hizmet veriyor. Yüzde 100 doluluk ile birlikte şu ana kadar 46 proje hayata geçti. Dolayısıyla bu anlamda teknoloji geliştirme bölgemizin Afyonkarahisar’a yapılacak ileri teknoloji yatırımlarla hem üniversitemizi, hem şehrimizi hem de öğrencilerimizi ve hocalarımızı da destekleyecek ve geliştirecek bir gelişme olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.

“Artık yüksek teknoloji üretmek şart”

Dünyada yaşanan finansal krizlerin artık gelişmekte olan ülkeler kaynaklı olarak yaşanmadığını kaydeden Kandemir, “Artık yükselen ekonomiler dediğimiz ve Türkiye’nin de içerisinde olduğu Çin, Rusya, Güney Kore gibi ülkelerin gelişmiş ülkeler ile bir rekabet savaşına girmiş durumda. Bu rekabet savaşında başarılı olunmasının yolunun da ileri teknoloji ve yüksek teknolojili ürünler üretmekten geçtiğinin farkına varıldı. Türkiye’de de bu son yıllarda özellikle orta teknoloji sarmalından kurtulup, orta-yüksek ve ileri teknolojiye ulaşmak için bir hedef koyuldu. Bu hedeflerin gerçekleştirilmesi noktasında üniversitelere de çok iş düştüğünün farkındayız. İnşallah şehrimize yapılacak bu yatırımlarla Afyonkarahisar’ın hem şehrimiz ekonomisine hem de ülke ekonomisine çok büyük katkılar sağlayacağını düşünüyorum” dedi.

AKÜ inovasyona ağırlık veriyor

AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Solak ise AKÜ’nün bağrından çıkarttığı Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi ile birlikte Afyonkarahisar’a tematik iki üniversite kazandırdığını ve AKÜ olarak artık mevcut fakültelerin projelerine önem verdiklerini belirtti.  AKÜ olarak inovasyona ağırlık verdiklerinin altını çizen Solak, “Bu konudaki tempoyu da giderek arttıracağız. Çünkü gelişmemizi belli yönden tamamladık. Fiziksel altyapımızı belli dönemde tamamladık. Bu durumda olan üniversiteler giderek ürün geliştirmeye, patente ve inovasyona yöneldi. Biz de bu konulara ağırlık vereceğiz. Özellikle bölgesel kalkınma odaklı projeler bizim önceliğimiz. İşte bugün böyle bir proje örneğine ilişkin temel mühendislik bilgilerini ve uygulama bilgilerini genel müdürümüz takdim edecekler” ifadelerini kullandı.

AKÜ kısa zamanda çok gelişti

Orman ve Su İşleri eski Bakanı ve Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu ise AKÜ’nün bulunduğu konumdan büyük gurur duyduğunu dile getirdi. Eroğlu, “AKÜ çok kısa zamanda gelişti, bütün fiziksel imkânlara sahip. Bütün tesisler ve altyapılar tamamlandı. Çok çalışkan ve gayretli hocalarımız var. İnşallah bu üniversite Afyonkarahisar’a daha çok şey kazandıracak, buna yürekten inanıyorum” dedi. Eroğlu, Afyonkarahisar’ın ileri teknolojinin merkezi yapılması gerektiğini belirterek, “Afyonkarahisar bildiğiniz gibi termal turizmin, lezzetin, spor turizminin, sağlık turizminin merkezi haline geldi. Ama şimdi şehrimizi sanayinin de, bilhassa ileri teknolojinin merkezi yapmamız lazım. Bunu hep birlikte başaracağız. Hocalarımızdan ve siz öğrencilerden istifade etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

1 teyp parası 3 dönüm buğday parasına denk geliyordu

Türkiye’nin eskiden sadece tarım ülkesi olarak anıldığını kaydeden Eroğlu, “Ama sanayi olmadan, hele ki ileri teknoloji olmadan gelişme olmuyor. Babam manifaturacıydı, kendisi bir teyp aldı. Teybin parası ile 2-3 dönümlük buğdayın maliyetini karşılaştırdım. O dönemde o küçük cihaz neredeyse 3 dönümlük araziden elde ettiğimiz buğday ile eşdeğerdi. Şimdi bunun da ötesinde bilgi çağı başladı. Bunu yakalamayan milletler tarih sahnesinden silinir. Dolayısıyla biz hükümet olarak karar aldık. En ileri teknolojiyi kuracağız. Bilgi çağını yakalayacağız. Bu konuda her türlü desteği veriyoruz. Teknoparklar kuruldu. Bunun dışında da iş adamlarına, sanayicilere ve genç girişimcilere hükümetimizce her türlü destek veriliyor. Ülkemizin buna ihtiyacı var” dedi.

İstediğiniz sürece imkansız diye bir şey yoktur

Türkiye’nin gelinen noktada insansız hava aracı üreten bir ülke konumuna geldiğini anımsatan Eroğlu, “Osmanlı Devleti zamanında o dönemin yüksek teknolojilerini yakalayamadık. Ancak diğer taraftan parlak dönemlerde dünyanın en büyük toplarını yapardık. Dünyanın yarı çapını bizler bulduk, ayla dünya arasındaki mesafeyi atalarımız buldu. Hatta Piri Reis daha Amerika keşfedilmeden haritasını çizdi. Ancak zamanla bu teknolojiden geri kaldık ancak bunu aşmamış lazım. Allah’a şükür şu anda dünyanın en ileri harp gemilerini biz yapıyoruz, ATAK helikopterlerini üretiyoruz. SİHA’ları üteriyoruz. Bunları üretecek gücümüz var. Ama yeterli mi? Daha da gelişmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

Afyonkarahisar’ın motor üretiminin yanı sıra başka alanlarda kendini gösterebileceğine dikkat çeken Eroğlu, şöyle devam etti:

“Gelin hep birlikte Afyonkarahisar’ı orta ve yüksek teknolojinin merkezi yapalım. Bugün de Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odasında iş adamlarımız ile bir araya geleceğiz. Sadece burada motor üretimi değil aynı zamanda milli ve yerli ilaç sanayi, tıbbi ve aromatik bitkiler, yeni termal şehir projesi, hatta bir organize sanayi bölgesi planlıyoruz. Orta ve yüksek seviyede teknolojinin gelişeceği bir organize sanayi bölgesi oluşturmak planlarımız arasında. Yani yapılacak iş çok fazla, her birinize iş düşüyor. Herkese önemli vazifeler düşüyor.  Afyonkarahisar nasıl ki yolların kavşak noktası ise yüksek teknolojili ürünlerin de merkezi haline gelecek. İmkânsız diye bir şey yoktur, yeter ki gayret gösterelim.”

Yurtdışında çalışan Türk gençlerini bulup tekrar ülkemize kazandırmalıyız

Açış konuşmalarının ardından “Üniversite – Sanayi İşbirliği Modelleri” konulu sunumuna geçen BMC Türkiye Genel Müdürü Dr. Osman Dur, konuşmasında yurtdışında çalıştığı dönemden Türkiye’ye dönüşü ile ilgili bilgiler verdi. AK Parti’nin kurulduğu dönemde uydu hizmetleri alanında kendisinin çağrıldığını ifade eden Dur, dönem ile ilgili şöyle konuştu:

“Göreve başladığımda TÜRKSAT sadece uydu operatörü idi. Yani Fransızların yapmış olduğu bir uydunun asgari hizmetler vermesi adına ve birkaç TV kanalı için çalışıyordu. Ben de göreve geldiğimde dedim ki eğer kendi uydumuzu yapacaksak ve kendi uzay teknolojilerimize gireceksek gelelim. Yoksa Fransızların yapmış olduğu bir uydunun operatörlüğünü yapmak 2 mühendisin işidir. Sonuç olarak da hükümet Türkiye’nin uydu ve uzay teknolojilerine karar verdi ve TÜRKSAT AŞ’nin kurulması kararını aldı. İlk yaptığımız işte Türkiye’nin yetiştirdiği ama yurt dışında çalışan gençleri bulmak oldu. 150’nin üzerinde Amerika’da çalışan gençleri bulduk ve Türkiye’ye davet ettik. O dönem gazetelerde ‘Biz araba yapamıyoruz, uyduyu nasıl yaparız’ şeklinde yazılar yazıldı. Ancak bugün görüyoruz ki uzay teknolojilerinde Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, yüzlerce yetişmiş insan ve onlarca yetişmiş akademisyen ortaya çıktı. Bu süreç devam ederken dedik ki e-devlet kurulsun. Yine o dönemde eleştiriler aldık. Şu anda görüyoruz ki herkes bunu büyük memnuniyet ile kullanıyor.”

Artık bilgiyi almaktan çok kullanabilmek önemli

İnanmanın başarma yolunda en önemli adım olduğunun altını çizen Dur, “Bizim zamanımızda hem ekonomik hem akademik hem de laboratuvar araştırma imkânları kısıtlı idi. Bugün AKÜ gibi bir Anadolu’nun bağrındaki bir üniversiteyi görünce neler yapılabileceğini görüyoruz. Yeter ki bu işe kararlı, azimli ve bilinçli yaklaşalım. Bizim dönemimizde bir dergiden bir makalenin fotokopisi almak için çok fazla uğraş vermek gerekiyordu. Günümüz de ise bilgiye ulaşmak o kadar kolay ki. Artık bilgiyi alıp kullanabilmek önemli olan. Gerçekten Türkiye’de bizim insanımız hem pratik, hem olayları çok iyi okuyabilen hem de bir araya gelip birlikte iş yapabilen insanlar. Ancak istikrar sorunu var. Bunu da hep birlikte uzun soluklu projeler ile aşacağız” ifadelerini kullandı.

Yerli motor için yetişmiş Türk gençleri

BMC’nin motor yapma serüveni ile ilgili de bilgiler veren Dur, konuşmasına şöyle devam etti:

“Dediler ki BMC motor işine girmek istiyor, bunun başına geçmemi istediler. Bu yüzden BMC çatısı altında BMC Power isimli ayrı bir şirket kurduk. TÜRKSAT’ta yaptığım gibi dünyada nerede yetişmiş Türk genci varsa buldum getirdim. 150’nin üzerinde genci Ferrari’den, BMW’den, Ford’dan, Mercedes’ten bulduk getirdik. Aslında Türkiye’de gerçekten yetişmiş insanlar var ancak böyle projeler gündeme getirilmediği için insanlar çalışacak yer bulamıyordu. Ama şu anda Türkiye’de gerçekten çok önemli altyapılar var. Dolayısıyla bu arkadaşları toplayabilmek ve projelere dâhil etmek gerekiyor. Dedim ki hemen bir motor yapmaya başlıyoruz. Daha ihale almamışken bunu söyledim. Farklı üniversitelerden, farklı kurumlardan gençleri kaynaştırmak için bir proje yapmak istedik. Hızlı bir başlangıç yapmak adına 600 beygirlik bir motor projesi başlattık. Çünkü 350-400 beygir kamyonlarda var. Daha güçlü ve tanka giden motorlar yapabilmek adına başladık. Türkiye kendi motorunu yapabilir mi sorularını kenara bırakarak ortaya bir eser bırakıp konuşmak istedik.”

Türkiye üniversiteler sayesinde ayağa kalkacak

Dünyanın pistonlu motor teknolojisini 150 yıl önce bulduğunu ve günümüzde bunu artık tükettiğini ifade eden Dur, “Türkiye nasıl yapamıyor bu 150 yıllık teknolojiyi diye sorduk. Yıllarca bu işi sanayiciden beklediler. Sanayici bu işi yapamaz. Üniversiteler Türkiye’nin önüne geçmediği müddetçe hiçbir sanayici yeni bilim ve teknoloji ortaya koyamaz. Bu iş bilgi işi, beyin işi, kitap defter işi, hesap işi. Para ile yönetilecek bir iş değil. Beyin ile yönetilecek bir iş. Hiçbir sanayici gelip de hocaların önüne ‘hocam biz bu işin altından kalkamıyoruz’ diyor mu? Hayır. Bu yüzden sanayicilere diyorum ki üniversiteler olmadan Türkiye ayağa kalkamaz” şeklinde konuştu.

Bilgi ve eğitim olmadan hiçbir şey elde edilemez

Üretim aşamasında olan ya da yapımı tamamlanmış motorlar ile ilgili bilgiler veren Dur, hava araçları ve kara araçları için eğitim, bilgi, teknoloji, üretim, istihdam ve refah sıralaması oldukça önemli olduğunu ifade etti. Teknoloji üretmek için eğitim ve bilgi sahibi olmadan hareket edilemeyeceğini vurgulayan Dur, şunları söyledi:

“Bilgi patentlerde, makalelerde kaldığı sürece, teknolojiye dönüşmediği müddetçe hiçbir işe yaramıyor. Teknolojiye dönüşse bile seri imalata geçmediğinde, istihdama faydası olmadığında, Türkiye’ye ve ekonomiye katma değer getirmediğinde bir anlamı olmuyor. Dolayısıyla Türkiye’nin refahına katkısı olmuyor. Biz bu projeleri, baştan sona, eğitimden Türkiye’nin refahına kadar bütün adımları gerçekleştirmek üzere hedefliyoruz. Bunlar üniversitelerde TÜBİTAK’tan aldığınız bir proje değildir. Bu motorları yapamadığımız sürece şirketlerin mükellefiyeti vardır. Cezai müeyyideleri vardır, vaktinde yapamadığımız zaman ceza ödemek durumundayız. Dolayısıyla şirketlerin batma durumu vardır. Onun için biz çabalıyoruz ki nerede hangi üniversitede kim varsa, nerede hangi ülkede hangi mühendislik firmasında kim varsa onu bulup getiriyoruz.”

Kamu üzerine düşeni yaptı

Gerçekleştirilen projelerde kamunun önemine de değinen Dur, “Böyle bir projeyi kamu başlatmamış olsaydı TÜBİTAK veya KOSGEB’in destekleriyle bu projelerin gerçekleşmesi mümkün değildi. Böyle bir strateji ile böyle teşvik ve destek ile yerli sanayiyi koruma adına bunu yapın denildi ve yerli çözüm satın alma önceliği getirildi. İki motor geldiğinde yerliyi alacağız diye devlet bu kararlılığı vermeseydi bu iş olmazdı. Kamu bu alanda üzerine düşen görevi yaptı. Sanayici ise bu işi yapacağız diye risk aldı ve işin içine girdi. Şirketi kurduk devam ediyor. Şu anda biz teknoloji, ürün, hizmet sunma ve buna katkı sunacak kim varsa bu işin içine sokmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

“Yıllarca Amerika uçaklarının montajını yaptık ama motor yapamadık”

Yapılacak tüm çalışmalar için üniversitelerin öne düşmesi gerektiğini kaydeden Dur, özellikle savaş uçağı motoru konusunda özel sektörün hiçbir bilgiye sahip olmadığını ve üniversitelerin bu açığı kapatması gerektiğini vurguladı. Dur, “Burada Eskişehir’de TEI var. Biliyorsunuz TEI Amerikan şirketinin ortağı. Onların ürettikleri uçaklara burada ucuz iş gücü var diye parça yaptırılıyor. Ucuz mühendislik hizmeti var. Kaç yıldır bu şirket burada ama bize ne uçak ne helikopter vermiyor, Amerikan ortağı olduğu için yerli ve milli yapamazsınız diyor. Bu kadar montaj yaptık ama bir tane motor yapamadık. Hep parça üretin, mühendislik yapın ve gidin dediler. Yapılmaya karar verilseydi yapılırdı. Artık devlet bu kararı verdi” ifadelerini kullandı.

Üniversitelerle nasıl çalışacaklarını da anlatan Dur, konuşmasına şöyle devam etti:

“Üniversitelerden özellikle rica ediyorum; bu konularla uzaktan yakından master, doktora ya da akademik hayatı boyunca karşılaşmış kim varsa bizimle temasa geçsin. İkincisi, kendi alanında olmayabilir üniversitelerde yurtdışında bu alanda arkadaşları olabilir, onlarla birlikte bize gelebilir yani aracı olabilir. Yurtdışında bu alanda arkadaşı vardır ve kendisi o arkadaşıyla birlikte Afyon Kocatepe Üniversitesinde bu projeyi üretebileceğiz diyebilirlerse destek veririz. Hocanın laboratuvarı vardır küçük bir şey tasarlayacaktır buyurun bunu burada tasarlayın diyebiliriz. Bu alanda doktora yapmak için doktoraya girecek bütün öğrencilere hoca ve doktora yapan kişilerin bütün masraflarını biz karşılayacağız. Sanayiciye bırakmayacağız. Bu laboratuvar altyapısındaki altyapıyı kullanmak üzere bu alanda çalışacak doktora öğrencilerinden 2 tane istiyoruz. Biri üniversitede kalsın birisi de bizim yanımıza gelsin. Ben istiyorum ki bu ekosistem devam etsin. Üniversitede hocanın yetiştirdiğini sanayiye verdiği zaman elinden ayağından çıkıyor. İstiyoruz ki iki doktora öğrencisi olsun biri üniversitede kalsın diğeri ise seri imalatta çalışsın dünyadaki yeni gelişmeleri bu teknolojiye entegre etmek için uğraşsın. Geçenlerde Almanya’da bir motor fabrikasını gezdim. Motor fabrikası içerisinde 80 tane doktora öğrencisi motorun harareti ile uğraşıyor. Bizim bu konularda 2 tane doktora öğrencimiz yok. Üçüncüsü de hazır şu anda doktora derslerini bitirmiş tez seçmek isteyen arkadaşlar varsa biz o arkadaşlara doktora tezi verebiliriz. Seçilen alanlarda yüksek lisans ve doktora tezlerinin bütçelerini belirleyip maddi destek verebiliriz.”

“Know-How transferi akla bağlıdır”

Üniversite hocalarına dünyadaki hava ve kara araçları ile uğraşan mühendislik firmalarından danışman sağlayıp eğitim verebileceklerini ifade eden Dur, Know-How transferi hakkında şunları söyledi:

“Know-How transferi sayıya değil akla bağlıdır. Türkiye’de yıllardır Know-How transferi yapılabilecek hiçbir proje başarılı olmamıştır. Adam sana rakip yaratmaz, bilgi vermez. Hangi ürünleri biz yaparız diye araştırdık. Bizim bir de süremiz var. Belli bir zamanda belli bir bütçeyle belirli bir kalitede bunu yapmamız lazım. O zamanı kazanabilmek için neyi yurtdışından alabiliriz. Türkiye’de işleriz, geliştiririz. Biz neyi burada geliştirebilir ya da aynı zamanda yurtdışına da satabiliriz? Neyi yurtdışında geliştirir ve yurtdışında kullanabiliriz? Çok fazla kritik olmayabilir. Yerli yabancı kabiliyet araştırması yapıyoruz. Bunları yaparken bazı şartlar var. Türkiye’de bunları yaparken milli gizlilik şartları var. Biz bunu yapıyoruz diye bütün bilgileri karşı tarafa veremeyiz. Ben bu bilgiyi verirsem benim teknolojim benim olmaz zaten ben bu bilgiyi karşı tarafa vermiş oluyorum. O kadar zor ki bilgi vermeyeceksiniz ama teknoloji alabileceksiniz. Mühendislik kabiliyetiniz yok ama bunu geliştirmeye çalışacaksınız.”

Konferans soruların cevaplanmasının ardından sona erdi.

27 Şubat 2019, Çarşamba 699 kez görüntülendi