Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 81. yılında Afyon Kocatepe Üniversitesinde (AKÜ) tören ve akabinde düzenlenen konferans ile anıldı.

Ahmet Necdet Sezer Kampüsü tören alanında gerçekleştirilen anma töreni, AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Yılmaz Yalçın’ın Atatürk anıtına çelenk sunmasıyla başladı.

Saat 09.05’te yapılan saygı duruşunun sonrasında İstiklal Marşı okundu. Törene AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Peker ile enstitü müdürleri, fakülte dekanları, yüksekokul ve meslek yüksekokulu ile uygulama ve araştırma merkez müdürlerinin yanı sıra AKÜ öğretim elemanları ve idari personeli ile öğrenciler katıldı.

Tören alanında gerçekleştirilen anma programının ardından Devlet Konservatuvarı Sahneli Derslikte, Sanat Yönetmenliğini Öğr. Gör. Yunus Emre Uğur’un yaptığı ve Atatürk’ün sevdiği şarkılardan oluşan Türk Müziği dinletisi yapıldı.

Müzik dinletisinin ardından ise Anıtkabir 13. Dönem Komutanı Emekli Albay Muzaffer Taytak tarafından “Mustafa Kemal’den Cumhuriyete” konulu konferans verildi. Atatürk’ün çocukluğundan ve eğitim hayatından bahseden Taytak, “1881’de değil de 1880’de doğmuş deniyor. Ne olmuş, ne önemi var? Mustafa Kemal 6 kardeş, 4’ünü erken kaybediyor. Okul zamanı geldiğinde de son derece dindar bir anlayışa sahip olan ve Molla Zübeyde diye bilinen annesi Zübeyde Hanım’ın isteği üzerine, mahalle mektebine gönderiliyor. Geleneksel bir eğitim görüyor orada. Bir süre sonra, babasını da ikna ederek, mahallesindeki Şemsi Efendi Mektebine gidiyor. Şemsi Efendi Mektebi, Atatürk’ün kişiliğinin gelişiminde ve Atatürk’ün oluşmasındaki temel taşlardan birisidir” diye konuştu.

“Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı sırasında 17 kilo kaybetmiştir”

Mustafa Kemal Atatürk’ün mücadeleci ruhundan da bahseden Taytak, konuşmasına şöyle devam etti:

“Çanakkale Savaşı sırasında Mustafa Kemal, Sofya’da askeri ateşe olarak görevini yürütüyor. İstese oturduğu yerden keyfine bakabilirdi. Oysa kendisi, İstanbul’a telgraf çekerek arkadaşlarının yanında yer almak istediğini ve savaşa katılmak istediğini söylüyor. Genelkurmay da kendisinden orada kalmasını istiyor. Mustafa Kemal ise cevaben, ‘eğer benim subaylığıma güvenmiyorsanız, rütbelerimi söküyorum, er olarak savaşa gelmek istiyorum, ben yine savaşmak istiyorum’ diyor. Bu kadar ısrar sonrasında Genelkurmay kendisini 19. Tümen Komutanı olarak yarbay rütbesi ile tayin edecektir. Tümen dediğime de bakmayın, sadece 57. alay var. 3 tane alay da daha kurulacak ve o şekilde 19. tümen oluşacak. Kendisi o 3 alayı kuruyor ve tümeni de oluşturuyor.  Burada Mustafa Kemal’in tarihe geçmiş çok önemli bir emri var, biliyorsunuz. ‘Ben sizlere taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içerisinde yerimizi başka kıtalar, başka komutanlar alabilir.’ Bu her babayiğidin verebileceği bir emir değildir. Toplam 8,5 ay, mucizeler ile dolu bir Çanakkale Savaşı yaşanıyor. Mustafa Kemal de bu süre zarfında albay rütbesine yükseliyor. Düşman artık Çanakkale’yi geçemeyeceğini anlayınca ve savaş hız kesince Mustafa Kemal de İstanbul’a dönüyor. Ancak cephede yaşadığı hastalıklar ve muharebe sahasının koşulları gereği bu 8,5 aylık süre zarfında 17 kilo kaybetmiştir. İstanbul’da annesi ile kız kardeşinin yaşadığı evin kapısını çaldığında annesi oğlunu dahi tanıyamamıştır.”

Sultan Vahdettin ile ilk yakınlaşması Almanya gezisiyle olmuştur

Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale’deki başarıları nedeniyle “Çanakkale Kahramanı” olarak genelkurmay karargâhında, Padişah Sultan Reşad nezdinde kabul gördüğünü kaydeden Taytak, “Bu dönemde de Vahdettin veliaht durumunda.  O zamanda Osmanlı ordusunda bir Alman hayranlığı var. Bu dönemde Prens Vahdettin ve yanındaki heyetin Almanya’daki askeri nizamın incelemesi gerekiyor. Vahdettin’in yanına yaver olarak kimin verileceği konuşuluyor ve ‘Çanakkale kahramanı’ olarak kabul gören Mustafa Kemal gönderiliyor. 3 hafta sürecek olan bu seyahatte Mustafa Kemal ile Vahdettin çok yakın görüşüyorlar. Birbirlerini ve fikirlerini çok daha yakından anlama imkânı buluyorlar” dedi.

“Yüksel ey Türk! Senin için yükselmenin sınırı yoktur”

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkış sürecini de anlatan Taytak, şunları kaydetti:

“Mustafa Kemal Atatürk’ü 19 Mayıs’ta padişah gönderdi derler. Tabii ki padişah gönderdi. Şimdi burada rektörün izni ve imzası olmadan bir yere görevlendirme yapılabilir mi birisi? Yapamaz. O dönemde, o bölgeye gidecek müfettişi de tabii ki padişah gönderdi. Gönderilecek kişi aranırken, Mustafa Kemal Paşa’nın tevdi edilen görevleri yapabileceğini düşünerek gönderiyorlar. Yanında 18 kişi ile birlikte 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan Samsun’a gönderiyorlar. Samsun o dönemde İngiliz işgali altında. ‘Bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen, ‘Yüksel ey Türk! Senin için yükselmenin sınırı yoktur’ diyen bu kahraman Türk evladı, Türk’ün esir edilemeyeceğine olan inancıyla ‘Ya İstiklal, ya ölüm’ diyerek Samsun’dan Havza’ya, Havza’dan da Amasya’ya geçecektir. Bir İngiliz generalinin sözünü de hatırlamakta fayda var, ‘Türkler öldürülebilirler ama esir edilemezler’ esaret Türk’ün huyunda ve karakterinde yoktur.”

Konuşmasının devamında Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk yağlı boya tablosu, ilk fotoğrafı, kütüphanesi ve yer alan kitapları sunum şeklinde gösteren Taytak, izleyicilerin sorularını cevaplandırdı.

11 Kasım 2019, Pazartesi 603 kez görüntülendi