Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü, Edebiyat Topluluğu ve Afyon Kocatepe Türkçe Topluluğu tarafından “Osmanlı Konuşma Dili” konulu konferans düzenlendi.

Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen konferansa Yunus Emre Enstitüsü Türkçe Eğitim Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu, AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Başkanı Doç. Dr. Cüneyt Akın, Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ahmet Karaman, Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celal Demir ile öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Yunus Emre Enstitüsü Türkçe Eğitim Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yavuz Kartallıoğlu’nun “Osmanlı Konuşma Dili” konulu konferansına geçildi. Osmanlı Türkçesinin sadece Arap harfleri ile değil Latin harfleri ile de yazıldığını ifade eden Kartallıoğlu, “Osmanlı Devletinin büyük güç olduğu zamanlarda Batılı araştırmacılar, çeşitli sebeplerle Osmanlı topraklarına gelmişler ve kendi ülkelerindeki vatandaşları için Latin harfleri ile Osmanlı Türkçesi üzerine de gramerler, sözlükler ve konuşma kılavuzları yazmışlar” diye konuştu. 2014 yılında Osmanlıca ya da Osmanlı Türkçesi tartışmalarının alevlendiğini dile getiren Kartallıoğlu, “O zamanlarda ‘dedelerimizin mezar taşlarını bile okuyamıyoruz diye’ bir slogan oluşmuştu. Aslında bir yönüyle mezar taşı okumak hiç de kolay değildir. Onun da bir ilmi, bilimi vardır. Biz Osmanlı Türkçesi biliyoruz diye iddia etsek de hepimiz onları çok kolay okuyamayız. O dönemde gazetelerde, farklı sosyal medya alanlarında herkes siyasi düşüncesine göre ya Osmanlıca ya da Osmanlı Türkçesi dedi” ifadelerini kullandı.

“Yazı dili ile konuşma dili arasında farklılıklar var”

Osmanlı döneminde yazılan ve konuşulan dil arasında çok büyük farklılıklar olduğunu dile getiren Kartallıoğlu, şunları kaydetti:

“Osmanlıca diyerek onu Türkçeden farklı gibi göstermiyoruz. Biz onu kolaylık olsun diye söylüyoruz. Osmanlı Türkçesi, Türkçenin tarihi bir dönemidir. Genel olarak 15. ve 20. yüzyıllar arası olarak kabul edilir. Ama başlangıç ve bitiş tarihleri arasında araştırmacılar tam bir net görüş ortaya koyamamışlardır. Bazıları ise Türkçeden uzak Arapça, Farsça ve Türkçe üçlü bir karışım gibi görmüşlerdir. Ama tamamen zihniyet meseledir. Osmanlıca deyince sanki Arap alfabesiymiş gibi, Arapça-Farsça birbirine girdi. Siz de dışarıda bunu okuduğunuzda dışarıdan birisi ‘siz Arapça mı Farsça mı okuyorsunuz?’ diye sorabiliyor. Osmanlı Türkçesine, Arap alfabesi kökenli ya da Arap kökenli Türk alfabesi diyoruz. Yüzde yüz değil, bazı eklemeler var. Osmanlı döneminde yazılan ve konuşulan arasında çok büyük farklılıklar vardı. Bugünkü Türkçede de böyledir. Yazı dili ve konuşma dili arasında farklılıklar var.”

Yazıdan başka araç yok

Çağdaş dil biliminin, büyük dil merkezlerinde daha çok konuşmayı incelediğini söyleyen Kartallıoğlu, “Biz, filolojide yarı konuşma yarı yazıyı inceleyerek gidiyoruz. Modern incelemelerde ise daha çok konuşma verileri incelenmekte. Elimizde yazıdan başka araç olmadığından konuşmayı incelemek problem. Osmanlı dönemindeki konuşmalar elimizde yok ki, en erken ses kayıtları 1910-1920 yıllarına kadar gidiyor. Osman Bey’in Kanuni’nin ya da Fatih Sultan Mehmet’in nasıl konuştuğuna dair elimizde çok fazla bir ipucu yok. Yine yazı üzerinden tespit ediyoruz. Öncelikle Osmanlılar zamanında yazılmış tarih kitapları, Şer’iyye Sicilleri, Evliya Çelebinin Seyahatnamesi gibi eserlerden yararlanıyoruz. Tabi bunun da bir formülü var. Benim en çok yararlandığım ise Latin harfleri ile yazılmış tarihi Türkçe veriler var. Bunlara, Latin harfli gramer ve konuşma kılavuzları diyoruz” dedi.

Osmanlı Döneminde Latin harfleri ile yazılmış metinler var

Osmanlı Türkçesinin sadece Arap kökenli Türk alfabesi ile yazılmadığını belirten Kartallıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“15. yüzyılın sonundan itibaren Osmanlının büyük bir güç olmasından sonra bu topraklara Batıdan siyasi, kültürel ve ekonomik sebeplerle pek çok araştırıcı gelmiş. Bunların bir kısmına küçükken dil oğlanı diyorlar. Büyüyünce tercüman oluyor, daha sonra bilim adamı ya da misyoner sıfatıyla gelmişler ve pek çok yıl burada kalıp eserler vermişlerdir. Bunlar Latin, Arap-Latin, Ermeni ve Rum harfleri ile yazılmıştır. Osmanlı döneminde demek ki Latin harfli, Arap-Latin, Ermeni ve Rum harfleri ile yazılmış metinler vardır. Türkçe, bunlarla kayda geçirilmiştir. Bunlara çeviri yazılı metinler deniliyor. Bunları ilk önce Türkoloji aleminde Macar bilim adamları kullandı. Türkiye’de ise son 20 yıldır biz de bunları kullanıyoruz. Bu metinler misyonerlik metinleri ama bizim için orada var olan malzeme çok önemli.”

Konferans soru cevabın ardından sona erdi.

25 Kasım 2019, Pazartesi 2606 kez görüntülendi