Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı, Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürlüğü, Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü tarafından “98. Yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” paneli düzenlendi.
Hibrit olarak gerçekleştirilen panele Afyonkarahisar İkmal ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Osman Alp, İscehisar Belediye Başkanı Ahmet Şahin, AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Peker ile birlikte akademik personel ve öğrenciler katıldı.
AKÜ Youtube hesabından da yayınlanan ve moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin’in yaptığı panele, Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadık Sarısaman ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş konuşmacı olarak katıldı.
Panelde ilk konuşmayı yapan moderatör Prof. Dr. Gürsoy Şahin, pandemi ile birlikte çevrim içi etkinlikler düzenlediklerini ifade etti. 1,5 yıl aradan sonra salonda öğrencilerin olmasından dolayı mutlu olduğunu dile getiren Şahin, “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin çok önemli bir dönüm noktası. Cumhuriyet, hem Türk tarihi açısından hem de Osmanlı İmparatorluğunun yeni bir devlet olarak devam etmesi anlamında önemli bir dönüm noktası. Cumhuriyet sözcüğü, dilimize Arapça ‘cumhur’ sözcüğünden geçmiş ‘ahali ve halk’ anlamında kullanılan bir kelimedir. Zamanla siyasal bir içerik kazanarak bir hükümet şekli, bir devlet şekli haline gelmiştir. Devleti yönetenlerin, egemenliği kullananların seçimle işbaşına gelmesi anlamında kullanılmıştır. Cumhuriyet bir halk yönetimidir. Bugünkü anlamda Fransız İhtilalinden sonra ‘cumhuriyet’ kavramı, yani halkın yönetime katılması anlamında karşımıza çıkıyor” diye konuştu.
Şahin, cumhuriyet kavramının, Osmanlı Devletine geçişinin ilk dönemlerde çok etkili olmadığını, İkinci Meşrutiyetten itibaren cumhuriyet kavramının konuşulup, tartışıldığını, Fakat Mustafa Kemal Atatürk’ün zihninde cumhuriyet kavramının yönetim şekli olarak belirginleştiğini de sözlerine ekledi.
“Osmanlı’da cumhuriyet zafiyet rejimi olarak değerlendiriliyordu”
Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadık Sarısaman ise “Türkiye’de Cumhuriyet’e Giden Süreç” konulu sunumunda, Türk tarihinde ‘kengeş, toy, kurultay’ gibi meclislerin olduğunu söyledi. Sarısaman, “Bu meclisler danışma niteliğindedir. Mutlak suretle karar verme yetkisinde değillerdir. Danışılır, son kararı padişah verir. Bazen zafiyet anlarında, padişahın zafiyetini gidermek için ya da birden fazla adayın olduğu dönemlerde bu meclisler biraz daha etkili olabiliyor. Fakat bu meclisler danışma niteliğindedir. Türkler, cumhuriyetin var olduğunu biliyor. Venedikliler, Cenevizliler cumhuriyetle yönetilen ülkeler. Fakat o dönemlerde Osmanlı Devletinin gücünden de kaynaklanan bir anlayışla ordularının başarısından dolayı da cumhuriyet zafiyet rejimi olarak değerlendiriliyor. Çünkü her kafadan ses çıkıyor, karar almakta zorlanıyorlar ve bunlar sistemin çabuk hareket etmesine engel oluyor. Bu yüzden de başarısızlıklar ortaya çıkıyor diye düşünülüyor” dedi.
Türkiye Cumhuriyetinde ve Türk Dünyasında kurulmuş cumhuriyet rejimlerinin olduğunu dile getiren Sarısaman, şunları söyledi:
“II. Balkan Harbinden sonra Batı Trakya Bağımsız Hükümeti, Osmanlı Kuvvetleri ile birlikte Edirne’yi kurtardılar. Batılı devletler dediler ki ‘Meriç Nehrinin batısına geçmeyin bu sizin savaşınız değil.’ Hatta II. Balkan Savaşına girilmesini hiç istemediler. Edirne’yi kurtarma başarısında dönemin yöneticilerinin özellikle İttihat ve Terakki liderlerinin hükümet üzerindeki baskısı etkili oldu. Edirne’nin kurtarılması sağlandı. Ondan sonrasında orada oluşturulan yönetimin Türk dünyasındaki ilk Cumhuriyet denemesi olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki cumhuriyete de kalıcı bir cumhuriyet anlayışı ile bakmamak lazım. Mondros Mütarekesinden sonra Güneybatı Kafkas Geçici Hükûmeti kuruluyor. Güneybatı Kafkas Geçici Hükûmeti aynı şekilde cumhuriyet özelliği taşıyor. Orada da bir padişah söz konusu değil. Bunları Türkiye’de kurulan cumhuriyet idaresinden evvel Türk dünyasında ortaya çıkmış olan cumhuriyet idareleri olarak değerlendirebiliriz.”
“Amasya Genelgesi cumhuriyete giden yolda bir yapı taşı”
Milli Mücadeleden sonra yaşanan gelişmelerin cumhuriyet rejimini hazırladığını ifade eden Sarısaman, “Amasya Genelgesinde vatanın bütünlüğünün, milletin bağımsızlığının tehlikeye düştüğü, vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının kurtaracağı, bu hareketin millet hareketi olacağı zaten yolun başından beri çizilmiş. Sivas’ta toplanacak kongrede de millet hareketi olacağı, yine milletin güvenini kazanmış temsilcilerle burada milletin geleceği ile karar verileceği belirtilmiş. Yani İstanbul’daki padişahın hükümetinden ayrı bir hükümet kurulacağı bahsedilmesi aslında cumhuriyet giden yolda bir yapı taşıdır” ifadelerini kullandı.
“Mustafa Kemal’de cumhuriyet fikri öğrencilik yıllarında şekillendi”
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş ise “Cumhuriyet’in Kazanımları” konulu sunumunda Mustafa Kemal’in Harp Okulu öğrenciliği sırasında cumhuriyet fikrine sahip olduğunu söyledi. Altıntaş, Mustafa Kemal’in anılarını anlatarak, sözlerine şöyle devam etti:
“Mustafa Kemal, Harp Okulu öğrenciliği esnasında Beyaz Kulede arkadaşları ile sohbet ederken bir gün konuşma esnasında arkadaşlarına diyor ki ‘seni Milli Eğitim Bakanı yapacağım, seni Milli Savunma Bakanı yapacağım. Arkadaşlarından biri Mustafa Kemal’e soruyor tamam bizi bakan yapacaksın da sen ne olacaksın? Mustafa Kemal’de diyor ki sizi bu makamlara atayabilecek bir makamda olacağım’ şeklinde bir görüşü vardır. Dolayısıyla Mustafa Kemal’de cumhuriyet fikri daha o dönemlerde şekillenmeye başlıyor. Erzurum Kongresinin en karanlık zamanları Mustafa Kemal giyecek kıyafet bulamıyor. Erzurum Valisinin kıyafetleri ile Mustafa Kemal, Erzurum Kongresine katılıyor. Çünkü sivil kıyafet yok. Ondan sonra İstanbul’a haber gönderiyorlar sivil kıyafet göndersinler diye işte böylesine bir ortam. Tabi Mustafa Kemal’in yanında Mazhar Müfit var. Bir gün yine Mustafa Kemal, Mazhar Müfit ile baş başa kalıyor. Mustafa Kemal, Mazhar Müfit’e diyor ki ‘yaz Mazhar; saltanatı kaldıracağız, cumhuriyeti ilan edeceğiz, kadınları serbest bırakacağız, medeni kanun ilan edilecek’ diye sıralıyor. Sen yaz zamanla uygulamaya koyacağız diyor. Burada ender liderlerde olan temel noktalardan bir tanesi de zamanlama konusu. Mustafa Kemal’in eylem ve uygulamalarında bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Erzurum Kongresi sırasında Mustafa Kemal’de cumhuriyet fikri yer almaktadır.”
Cumhuriyet ilan edildikten sonra iç barışın sağlanmasının çok önemli olduğundan ve cumhuriyetin kazanımlarından bahseden Altıntaş, şunları kaydetti:
“Toplumun bütün katmalarında çağdaş uygarlık seviyesine geçilmesi için çalışmaların başlatılması lazım; burada Mustafa Kemal’in, sorunlar arasında önceliklemeleri söz konusu. Daha Lozan Antlaşması sırasında Mustafa Kemal bunun ipuçlarını vermiştir. Kadın hakları, kadınların ön plana çıkarılması, Milli Mücadelede nasıl eşinin yanında çocuğunun yanında savaştıysa hayat anlayışıyla, çalışma hakları itibariyle de Mustafa Kemal, kadınların eşinin yanında yer almasını istemiştir. Bunun içinde Medeni Kanun çalışmalarına başlanacaktır. Kadınlar o dönemde çok önemli bir atmosferi ortaya koyuyor. O dönemde Milletvekilleri seçimleri yapılıyor. Aday olmamasına rağmen Halide Edip’e Konya’dan, Latife Hanım’a Kars’tan milletvekili olma derecesinde delegelerden oy alıyor. Delegeler, oy veriyorlar milletvekili olabilsin diye ve bunun yasal süreci gelmesi için 1934 yılı beklenecek. Burası aslında ön yükleme dediğimiz toplumsal değişikliklerin halk tarafından benimsendiğinin en temel işaretlerinden bir tanesi. Bu konu mecliste tartışılıyor. Mustafa Kemal diyor ki; ‘kadınların bu aşamada mecliste yer almasına hazır değiliz’ diyor. Cumhuriyetin kazanımları noktasında bir konu ise İzmir İktisat Kongresidir. Yeni bir rejimin nasıl bir ekonomik model yaratabileceği, neler yapılabileceği, Batı ile çağdaş bir uygarlık seviyesini taşıyan, bunu yüklenen ülkelerle hangi minval etrafında iş birliği içerisine girilebileceği mesajlarını vermiştir. Cumhuriyetin en temel hedeflerinden bir tanesi de budur. 1929 Büyük Ekonomik Krizden sonra ülkenin kendi kendine yeterli hale geldiğini yani beyazlar olarak ifade ettiğimiz un, bez ve şekerin ülkede üretilmesi haline gelmiştir.”
Katılımcıların sorularının yanıtlanmasının ardından sona eren “98. Yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” panelinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.