Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Gıda Kontrol ve Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından Tarım ve Orman Bakanlığı, Afyonkarahisar Valiliği ile Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası destekleri ile 22-24 Ekim 2021 tarihleri arasında Korel Termal Otel’de düzenlenen “Türkiye’de Gıda Güvenilirliği Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi açıklandı. Sonuç bildirgesinde taklit ve tağşişin halkın ekonomik olarak zarar görmesine, toplumsal sağlık problemlerine sebebiyet vermesine yol açtığı, tüketici güveninin zedelenmesi nedeniyle gıda gruplarına oluşan itimatsızlık sonucu sektörün tümüne zarar verdiği bildirildi. Bildirgede ayrıca taklit/tağşiş yapan firmalar için kabahatin kasten ya da taksirle işlendiği hususunun değerlendirilmesi gerektiği ve bu hususta firmalar hakkında yapılan kamuoyu duyurularında objektif ve şeffaf kriterler belirlenmesi gerektiği vurgulandı.

“Her yıl gıda kaynaklı 500 bin ölüm”

Multidisipliner olarak toplam 7 oturumda gerçekleştirilen, bilim insanlarından, bakanlık bürokratlarına ve sektör temsilcilerine kadar geniş bir katılım ile gerçekleştirilen çalıştayın açış oturumunda AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, gıda güvenilirliğinde konunun tarafsız bir şekilde ele alınmasının, insan sağlığının korunması yanında firmaların yıpratılmaması açısından da büyük önem taşıdığını belirtti.  Karakaş, güvenli ve besleyici gıdaya erişimin önemine dikkat çekerek, yapılan bilimsel çalışmaların zararlı bakteri, virüs, parazit veya kimyasal madde içeren güvensiz gıdaların, ishalden kansere kadar 200’den fazla hastalığa neden olduğunun ve dünyada yaklaşık olarak 10 kişiden 1’inin bulaşmış yiyecekleri yedikten sonra hastalandığının ve yılda 500 bin kişinin bu sebeple hayatını kaybettiğinin altını çizdi.

“Tağşişte 4 parametre çok önemli”

Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu ise taklit konusunda merdiven altı olarak tanımlanan işletmelerde yapılan üretime karşı devlet kurumlarının yasaları harfiyen uygulamasının önemine dikkat çekti. Eroğlu, tağşiş noktasında üretimden alınacak numunelerin, analizi yapacak cihazların kalibrasyonlarının, cihazı kullanan teknik personelin bilgisinin ve tüm bu aşamaların istatistiki olarak doğru değerlendirmesinin en önemli parametler olduğuna dikkat çekti. Eroğlu, 4 ana parametre olmadan yapılacak değerlendirmelerin doğru olmadığını belirterek, bu noktada pek çok büyük firmanın zarar gördüğünü belirtti.

“Her tüketici, aynı zamanda birer kontrolcü”

Tarım ve Orman Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece ise bakanlık olarak gıda denetimlerinde çok güçlü bir altyapıya sahip olduklarını belirtti. Işıkgece, bakanlığın 7 bin 290 kontrol görevlisi ile gıda denetimlerini yılın her günü yaptıklarını belirterek, Alo 174 Gıda Hattı ile tüketicilerin şikâyetlerini günün her saatinde alındığını; gıda denetimlerinin ise toplam 144 laboratuvarda incelendiğini kaydetti.

Afyonkarahisar Valisi Gökmen Çiçek ise çalıştayın Türkiye’nin yumurta üretiminin yüzde 25’ini ve İstanbul’un et ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan Afyonkarahisar’da yapılmasının önem arz ettiğini ifade etti.

“Gıda zincirinin her aşamasında kontrol”

Çalıştayın “Gıda Mevzuatı, Gıda Bilgi Kirliliği, Tüketicilerin Doğru Bilgilendirilmesi, Gıda Okuryazarlığının Arttırılması, Gıda Resmi Kontrolleri” başlıklı ilk oturumunda gıda güvenilirliği kapsamında “çiftlikten-sofraya gıda güvenilirliği” anlayışı doğrultusunda gıda zincirinin her aşamasında gerekli kontrollerin titizlikle yapılarak sürdürülebilir bir şekilde gıda güvenilirliği çalışmalarının yürütüldüğü, gıda denetimleri açısından güçlü bir altyapıya sahip olan Tarım ve Orman Bakanlığının 720 binin üzerindeki gıda işletmesini kayıt altına aldığı ve denetlediği, gıda denetimlerinin 7 bin 290 kontrol görevlisi ve 144 laboratuvar ile yürütüldüğü, bakanlık bünyesinde tüm gıda zincirini kapsayan konularda bilime ve kanıta dayalı, güncel ve ihtiyaca cevap verir nitelikte mevzuat alt yapısını oluşturma hedefini sağlamak üzere 39 üniversiteden 80 bilim insanının görev yaptığı 7 adet “Bilimsel Risk Değerlendirme Komisyonu” kurulduğu ifade edildi.

“Denetimlerde ‘Kasıt-Kusur’ ayrımı önem arz ediyor”

Çalıştayın “Et ve Et Ürünlerinde Gıda Güvenilirliği” başlıklı ikinci oturumunda ise, et ve et ürünlerinin ekonomik değeri yüksek olması nedeniyle Türkiye’de en fazla taklit ve tağşiş yapılan gıda ürünlerinin başında geldiği, Avrupa Birliği üyesi ülkelere su ürünleri dışında hayvansal ürün ihraç edilememesi nedeniyle üretimde, mevzuatta, denetimlerde bunu giderecek iyileştirmeler yapılması gerektiği, Gıda Sertifikası ve Gıda Hilesi veri tabanlarının oluşturulup kullanılmasının önem arz ettiği, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı birimlerce yapılan denetimler sonrası işletilen kamuoyuna ifşa uygulamasında taklit ve tağşiş yapıldığı ortaya konulan üretimde “Kasıt-Kusur” ayrımının önemi ve bu ayırımın özenle yapılarak ifşa mekanizmasının işletilmesi gerektiği, taklit ve tağşişe neden olduğu belirtilen ve özellikle hammaddenin elde edilmesi süresince doğal olarak ürüne geçebilen maddelerin miktarlarının önemli olduğu, konunun yine kasıt-kusur çerçevesinde değerlendirilerek nihai kararın verilmesi gerektiği, gıda işletmelerinde gıda mühendisi çalıştırma zorunluluğunun yeniden getirilmesi gerektiği, illerdeki Ticaret Odası veya Sanayi Odası bünyelerinde Disiplin Komisyonları gibi “Denetleme Komisyonlarının” da oluşturulması, bu komisyonların işletmelere yol gösterme, uyarma ve gerekli tedbirleri alma konusunda ön denetlemeler yoluyla katkı sağlaması hususlarında tavsiyelerde bulunuldu.

“Gıda kaynaklı salgınlarda süt ve süt ürünleri ön sıralarda”

Çalıştayın “Süt ve Süt Ürünlerinde Gıda Güvenilirliği Çalışmaları” başlıklı oturumunda ise çiğ süt kaynaklı, üretim kaynaklı, ambalaj kaynaklı, temizlik ve deterjan bulaşması, izin verilmeyen kimyasalların kullanılması gibi birçok sorunun gıda güvenliği açısından önem arz ettiği, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesinin (EFSA) 2010-2013 verilerine göre gıda kaynaklı salgın verileri incelendiğinde süt ürünlerinin ön sıralarda yer alması nedeniyle süt ve süt ürünleri için gıda güvenliğinin oldukça önemli olduğu, süt ve süt ürünlerinde bitkisel yağ ilavesi, farklı sütleri birbirine katmak (inek sütüne keçi sütüne katmak gibi), hidrojen peroksit, kostik benzeri kimyasallar, soda, nişasta, jelatin, kaşar peynirine eritme tuzu ilavesi, natamisin, melamin ilavesi gibi yöntemlerle taklit ve tağşiş yapıldığı, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından kontrol sayısı ve sıklığı artırılması, tağşiş ve taklit yapan firmaların ifşasına devam edilmesi ve cezaların artırılması taklit ve tağşiş yapılmasını caydırıcı nitelikte olacağı, yeni hızlı ve doğru sonuç veren analiz yöntemleri geliştirilmesi hususlarının altı çizildi.

“Uçucu yağ üretiminin her aşamasında küresel standartlara geçilmeli”

Bitkisel ve Esansiyel Yağlarda Gıda Güvenilirliğinin masaya yatırıldığı çalıştay oturumunda taklit ve tağşişin önüne geçebilmek için denetçi ve denetim sayısının ve cezalandırmada uygulanan yaptırımların artırılması ve caydırıcılığı olması, üreticilerin ve tüketicilerin gıda güvenliği bilincinin oluşturulması ve farkındalığın artırılması; yağlık bitkilerin ekim alanlarının artırılması, devlet tarafından teşvik ve destek sağlanarak yeterli hammadde elde edilmesi, yağlı tohumlar için ödenen üretim prim miktarının artırılması ve ödemelerin zamanında yapılması gibi önlemlerde tağşişin önlenmesine katkı sağlayabileceği vurgulandı. Oturumda ayrıca salgının başlangıcı kabul edilen 2019’dan bu yana, ölüm oranının en yüksek olduğu ülkelerde dahi ihraç edilen esansiyel yağ rakamlarında belirgin artışlar olmasının, tağşişten daha fazla şüphe duyulmasına yol açtığı, tağşiş sonrası esansiyel yağın aromatik özelliklerinde belirgin bir değişme meydana gelmezken, kimyasal kompozisyonunda meydana gelecek değişikliklerin yağın beklenilen terapotik etkiyi sergilemesine engel oluşturabileceği, tağşişin derecesinin ise yağın güvenilir biçimde kullanımı ve toksisitesi konusunda endişelere yol açabilecek düzeyde olduğunun altı çizildi. Oturumda bu kapsamda önerilebilecek en kritik kararın, her bir uçucu yağ için standart bileşimin belirlenmesinden, paketlenmesinden ve depolanmasından sorumlu olan çok geniş kapsamlı ‘ISO/TC 54 Essentials oils’ standardının Türkiye’de yürürlüğe girmesi tavsiyesinde bulunuldu.

“Arılar, insan gıda üretimde en önemli role sahip”

Arıcılık Ürünlerinde Gıda Güvenirliğinin masaya yatırıldığı bir diğer oturumda ise doğadaki tozlaşmanın (polinasyon) yüzde 85’inin bal arıları sayesinde yapıldığının ve bu hizmeti ile arıcılıkta bal değerinin 15 katı fazla değer ürettiğinin, dünyada gıda üretiminin yüzde 90’ının 82 bitki türünden elde edildiğinin, bu bitki türlerinin yüzde 63’ünün bal arıları tarafından tozlanmaya (polinasyona) gereksinim duyulduğunun, insan gıdasının yüzde 31’nin arı tozlaşmasına gereksinim duyan bitkilerden, 1/3‘ünün ise doğrudan veya dolaylı olarak arı tozlaşmasına ihtiyaç duyan bitkilerden oluştuğunun ve dolayısıyla tozlaşmanın meyve ve tohum üretiminin temeli olduğunun, tozlaşma olmadan meyve ve tohum üretiminin mümkün olmadığının altı çizildi. Oturumda arı ürünü olan ve özellikle pandemi döneminde oldukça önemi artan propolis ile ilgili yapılan çalışmaların ana hatları da sunuldu. Türkiye orjinli 50 adet ham propolis ve 20 farklı ülkeden temin edilmiş olan etanol, glikol, yağ ve suda hazırlanmış 153 adet propolis ekstraktında (sıvı, sprey, şurup) toplam fenolik, flavonoid madde miktarı ve antioksidan aktivite analizlerinin gerçekleştirildiği, bu çalışmanın sonucunda piyasada satılan ürünlerin büyük kısmının çok düşük antioksidan kapasiteye sahip olduğu, etikette yanlış bildirim yapıldığının tespit edildiği ifade edildi. Oturumda ayrıca balın, en yaygın tağşiş yapılan gıdalardan olduğu belirtilerek, tağşiş maddelerinin başında ise yüksek früktozlu mısır şurubu, mısır şurubu, invert şeker şurubu ve şeker kamışı şurubunun geldiği, balda yapılan tağşişlerin sadece dışarıdan farklı tür şekerlerin eklenmesiyle değil, aynı zamanda, nektar zamanı bu tür şeker şuruplarıyla arının beslenmesi yoluyla da yapıldığı aktarıldığı, tağşişler ile bir şifa kaynağı olan balın özellikle çocuklarda sağlık sorunlarına neden olabileceğine, bitkisel üretim ve bitkisel üretime bağlı olan hayvansal üretimde gıda güvencesini sağlayacak en önemli faktörün bal arıları olduğu vurgulandı.

“En fazla tağşiş toz kırmızıbiber, toz zerdeçal, safran ve hardalda”

Çalıştayın “Baharat, Kakao, Çikolata, Pekmez, Tahin ve Şekerleme” başlıklı 6. oturumunda ise dünya genelinde en çok hile yapılan baharatların toz kırmızıbiber, toz zerdeçal, safran ve hardal olduğu; toz biber üretiminde yapılan tağşişde pudra, tuğla tozu, toz tuz eklenmesi, zerdeçalda ise metanil sarı, turuncu kurşun II kromat, tebeşir tozu, sarı sabun taşı tozu, yabani curcuma türleri, ucuz kaynaklı nişasta, talaş kullanıldığı, en değerli bir baharatlar arasında yer alan safranda yapılan tağşişlerin oldukça fazla olduğu ve üretiminde sentetik boyalar (Tartrazin, Ponceau 2R, Sunset yellow, eozin, eritrosin, metil turuncu), yağ, gliserin, potasyum veya amonyum nitrat çözeltileri, sodyum sülfat, mahnezyum sülfat, baryum sülfat, boraks eklenmesinin bildirilen hileler arasında yer aldığı ifade edildi. Oturumda lokum üretiminde ise glikoz şurubu, gıda boyası ve böceklenmiş, bayat kuruyemiş kullanımı; kakaoda kakao kabuğu, soya unu, keçiboynuzu tozu ve fındıkkabuğu kullanımı; çikolatada kakao yağı yerine bitkisel ve hayvansal yağlar, domuz jelatini, soya unu kullanımı, kurumadde de yapılan hileler ve ilaç etken maddesinin (sildenafil vb. kullanımı) sayılabileceği vurgulandı.

“Cezalandırma sadece siyah-beyaz değil, gri cezalar da olmalı”

Çalıştayın “Gıda Güvenilirliğinde Üniversitelerin Rolü ve İşbirliği Çalışmaları” başlıklı son oturumunda ise gıda güvenliği için, Üniversite-Bakanlıklar-Sanayi daima işbirliği içinde olması ve bunun geliştirilmesi adına üniversitelerin sorunların çözümünde daha fazla rol alması, bunun için de sorunlardan haberdar olması gerektiği vurgulandı. Oturumda üniversitelerde yapılan çeşitli tezlerin (bitirme, yüksek lisans ve doktora) ve araştırma projelerinin gıda güvenliği konularındaki sorunların çözümüne yönelik olması gerektiği ve bunun için de sektör paydaşlarının seminer, toplantı, çalıştaylar ile daha çok bir araya gelerek problemleri ortaya konması gerektiği, bu noktada sorunlar bilinmesi halinde çözümler üretilebileceği vurgulandı. Oturumda ayrıca taklit ve tağşişler için doğru analik metotların geliştirilmesi için daha çok analitikçilerin (kimyagerler ve eczacılar) sektöre kazandırılmasının önemli olduğu ve cezalandırmanın “siyah beyaz değil, gri cezalar olarak” uygulanması gerektiğinin altı çizildi.

Taklit ve tağşişlerin halkın ekonomik olarak zarar görmesi, toplum için sağlık problemlerine sebep olması, haksız rekabetten dolayı dürüst üreticinin zarar etmesi, yapılan sahtekârlıkların tüketicinin güvenini zedelemesi nedeniyle uzun vadede belirli gıda gruplarına itimatsızlık ile birlikte sektörün tümüne zarar vermesi, sahte gıdaların ülkenin ihracatında sıkıntılara yol açması ve devletin zarar görmesi gibi olumsuz sonuçları da vurgulandı. Çalıştayda ayrıca taklit ve tağşişin çok rastlandığı gıda gruplarındaki denetimlerin daha sıklaştırılması ve hassas davranılması, kasıtlı sahtekârlıklarda yönetmeliklerin tavizsiz uygulanması, tarımsal faaliyetlerde aşırı ilaçlama, gübreleme gibi uygulamalardan kaçınılması, tüketicilerin ise etiket bilgileri ve son tüketim tarihi gibi konulara dikkat etmeleri gerektiğinin de altı çizildi. Çalıştay sonuç raporunda sektör temsilcilerinin önerileri noktasında taklit/tağşiş yapan firmalara kanunun öngördüğü idari para cezasının uygulanması, kamuoyu duyurularının idari para cezalarından ayrı değerlendirilmesi, taklit/tağşiş yapan firmalar için kabahati kasten mi/taksirle mi işlendiği hususunun değerlendirilmesi ve taklit/tağşiş yapan firmalar hakkında kamuoyu duyurusu yapılırken objektif ve şeffaf kriterlerin belirlenmesi hususları da ön plana çıktı.

Türkiye’de Gıda Güvenilirliği Çalıştayı Sonuç Bildirgesi için lütfen tıklayınız.

10 Kasım 2021, Çarşamba 1400 kez görüntülendi