Afyonkarahisar Valiliği ve Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Kadın ve Aile Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından, “Ailede Öfke Yönetimi” semineri düzenlendi. 2021 Afyonkarahisar Aile Yılı kapsamında düzenlenen ve Akademide Aile Seminerlerinin on ikincisi olan etkinlik, çevrim içi olarak AKÜ Youtube hesabından yayımlandı.
Moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Doktorantı Şükriye Ünal’ın yaptığı seminerde, konuşmacı olarak AKÜ Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Mücahit Gültekin yer aldı.
Dr. Öğretim Üyesi Gültekin, öfkenin insanların doğuştan getirdiği doğal bir duygu olduğunu belirtti. Öfkenin, insanlık tarihi boyunca her coğrafyada, her medeniyette ve her toplumda evrensel olarak var olan bir duygu olduğunu söyleyen Gültekin, “Her birimizin mutlaka hayatında deneyimlediği bir duygudan bahsediyoruz. Bizim varlığımızla var olan bir duygu olduğuna göre bizim için de aslında gerekli olan bir duygu. Öfke kavramı negatif çağrışımlar yapıyor. Çünkü şiddetle, saldırganlıkla, agresif davranışlarla çok yakından ilişkili bir duygu. Gerçekten kontrol edilmediği, denetlenmediği zaman çok büyük zararlar verebilecek bir duygudan bahsediyoruz” diye konuştu. Öfkenin, insanın varlığı için gerekli olan nötr bir duygu olduğunu da dile getiren Gültekin, “Sorun, öfkenin neye yöneltildiği, öfkenin nasıl yansıtıldığı, dozajı, sıklığı ve ifade ediliş tarzıdır. Öfkeyi yok etmekten, öldürmekten falan bahsetmiyoruz. Öfkeyi kontrol etmekten, denetlemekten bahsediyoruz. Çünkü öfke diye bir duygunun olmadığını düşündüğümüzde; bir insanın zulme karşı, haksızlığa karşı mücadele ve motivasyonu da yok olacak ya da yeterli düzeyde olmayacaktır. Öfke, eğer doğru yönetilebilirse, yönlendirilebilirse insan için aynı zamanda hem gelişmeye hem de haksızlıklarla ve çevresindeki problemlerle mücadele etmek için de gerekli bir duygudur” dedi.
“Öfke, güçlü bir duygu”
Öfkenin bir süreçten ibaret olduğunu belirten Gültekin, “Öfkenin düşünsel, duygusal, davranışsal ve fizyolojik olmak üzere 4 tane bileşeni vardır. Öfke, dediğimizde saatli duygudan bahsediyoruz ama olayın bir düşünce boyutu, öfkenin yansıtılış biçimi var. Bir de fizyolojik boyutu var. Öfke güçlü bir duygudur. Öfkelendiğinde insanın vücudunu sıcak basar, yüzü kızarır. Öfkenin ortaya çıkmasında tetikleyici bir şey oluyor. Biz o tetikleyiciyi değerlendiriyoruz, deneyimliyoruz. Bu, yaşantıya dönüşüyor ve bunu ifade etmeye başlıyoruz. Sonra bu örüntüler şeklinde giderek artıyor ve bir sonuç oluşuyor. Sözlerle ya da beden olarak bunu yansıtıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Öfke kontrolünde bakış açısı önemli”
Ailede yaşanan öfke ve öfkeye bağlı olarak yaşanan şiddetin temel sebeplerinden bir tanesinin olaylara bakış açısı olduğunu dile getiren Gültekin, şunları söyledi:
“Aileyi diğer tüm kurumlardan ayıran 3 özellik var. Birincisi; aile içi yakın ilişkiler ki, başka hiçbir kurumda olmayacak kadar yakın ilişkiler var. İkincisi, bu ilişkilerin kalıcı olması. Üçüncüsü de aile kurumunda çok yoğun yaşanan sorumluluk duygusu. Bu özellikler aileyi, hem bağları güçlü olan bir kurum haline getiriyor ama aynı zamanda öfke duygusunun yaşanabileceği bir mekân haline de getirebiliyor. Sorumluluk duygun fazla, ilişkiler yakın ve kalıcı; doğal olarak orada senin öfkelenmene sebep olacak daha doğal yakın ilişkiler var. Formal ilişkiler değil. O yüzden aile, öfkenin yaşanabileceği bir mekân haline gelebiliyor fakat bu anlamda riskli bir durum söz konusu. Bunlar asıl bağları güçlendiren ve aslında aileyi bir huzur, merhamet, saadet zemini haline getiren unsurlardır aslında. Burada temel problem; bizim olaylara, çevremize, aileye ve ilişkilere bakış açımız. Bugün ailede yaşanan öfkenin ve öfkeye bağlı olarak yaşanan şiddetin temel sebeplerinden bir tanesinin bu olduğunu düşünüyorum.”
“Öfke, öfkelenmeden önce kontrol edilmeli”
Öfkeyi, öfkelenmeden önce kontrol edebilmenin önemli olduğuna değinen Gültekin, “Her insanı öfkelendiren şeyler farklı. Herkesin öncelikle oturup beni ne öfkelendiriyor diye düşünmesi lazım. Çünkü yaşadığınız duyguyu, bunu neden yaşadığınızı, nasıl yansıttığınızı bilmeden, bilmediğiniz şeyi kontrol altına alamazsınız. Her öfke, geliyorum der. Ansızın gelen bir öfkelenme durumu yoktur. Biz öfkelenmeyi bir anda oldu zannediyoruz. Hâlbuki onun bir öncesi var. Beklentiler, verdiğimiz önemler, başarı odaklılık gibi şeyler, nelere öfkeleneceğimiz ile ilgili bir takım sinyaller oluşturur. Öfkeleneceğimize dair sinyali alır almaz, öfkeye karşı önlemimizi almamız lazım. Bana öfkeyi ne zaman kontrol edebiliriz diye sorsalar, öfkelenmeden önce diye cevap veririm. Çünkü öfkelendikten sonra işimiz çok zorlaşıyor” dedi.
“Ailede Öfke Yönetimi” seminerinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.