Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı tarafından Çevrim İçi Tarih Söyleşileri kapsamında “Tarih Ne İşe Yarar?” söyleşisi gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin’in yaptığı söyleşide, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşek konuşmacı olarak yer aldı.

İnsanlığın geçmişten beri kendisini zamansal ve mekânsal olarak anlamlandırmaya çalıştığını söyleyen Şimşek, “İnsan, kendisini zamansal ve mekânsal açıdan anlamlandırmaya çalışır. Yaşanılan sosyal yapının nitelikleri üzerinden bir anlam üretmeye çalışır. İnsan, yaşadığı topluluk içinde toplumun ferdi olarak ya da o ilişki çerçevesinde yerini, konumunu kendisine anlatmaya çalışır ya da anlama çabası içinde olur. Tüm bunlar, tarihsel süreci kapsayacak şekilde yapıldığında açıkçası çok heyecan verici sonuçlara bizi götürdüğünü görüyorum. Ziyaret etmiş olduğunuz tarihsel bir yapıyla etkileşiminizin niteliği de farklılaşıyor. Çok eskiden kalan bir kitap ya da obje ile karşılaştığınız zaman o objenin size söyledikleri çok farklı olabiliyor” diye konuştu.

“Tarih yazımı, Herodot’a dayanır”

Tarih yazımının Herodot ile başladığını ama bilim ve kürsü olarak 19. yüzyılda ortaya çıktığını ifade eden Şimşek, “Tarihin ciddi bir geleneği, geçmişi var. Bir birikimi var. Tarih, herkesi tatmin edecek gerçeklik arayışı ile ilgili belki 150 yıldır bir sisteme, bir metoda sahip. Bunu inkâr etmiyoruz. Ama onun öncesinde yazılanların da belli ölçülerde gerçeklik arayışı çerçevesinde ortaya çıktığını söylememiz mümkün. Herodot’un yazmış olduğu tarih aslında geçmişe yönelik bir araştırma içeriyor. Kendisinin orada izlemiş olduğu yol, bugünkü modern tarihçiler gibi değil. Çünkü Herodot, imkânları ve algıları çerçevesinde M.Ö. 5. yüzyılın Atina’sında var olmuş olan bir kişi. Onun gerçekliği o döneme ilişkin. Bizim tarihsel kuruluşumuzla onun tarihsel kuruluşu aynı değil” dedi. Tarihin bir bilim olduğuna dair tartışmaların son 200 yılın meselesi olduğunu dile getiren Şimşek, şunları kaydetti:

“Tarihin bilim meselesi son 200 yılın tartışmasıdır. Tarih kürsüleşmeye başladıktan sonra edebiyat ve felsefe ile bağını kopardı. Nesnel bir arayış içerisinde bir bilim tanımlaması üzerinden kendisini lanse etti. Bunu diğer tarihçiler de kabul ettiler. Bu nesnellik ile ilgili ciddi sorunlar hep olageldi. Tarihçi, elbette ciddi bir iş yapmaya çalışıyor ama bu yapmış olduğu iş, süreç kendi varoluş imkan ve sınırlılıklarından bağımsız değil. Kişilerin tarihe yaklaşımlarının, bir arayış olarak geçmişin gerçekliğini elde etmeye yönelik çabaların aynı olmadığını görebiliyoruz. Çünkü tarihçi en başından konunun belirlenmesi, konuya ilişkin kaynakların belirlenmesi, kaynaklara ulaşılması, onların çözümlenmesi, oradan anlam üretilmesi sonrasında o anlam üzerinden tekrar bir anlatı elde etme çabalarının hepsinde aslında niteliksel bir araştırma süreci yaşıyor. Yapmış olduğu işler niceliksel değil. Bu süreçlerin tamamı niteliksel işleyen bir yapıya sahip. Niteliksel süreçler ise kişinin yapısından, imkân ve sınırlılıklarından bağımsız değildir.”

“Tarih pek çok konuda katkı sağlayıcı, çok zengin bir alan”

“Tarih ne işe yarar?” sorusuna da cevap veren Şimşek, şunları aktardı:

“Yeni neslin işine yaradığı bir alana eğilimi ortaya çıkıyor. Bu, eğitim alanında olduğumuz için öğrencilerimizden duyduklarımızla netleşen bir durum. ‘Buradan biz ne öğreneceğiz?, hayatımızda tarihi nerede kullanacağız?’ sorusu hep oluyor. Tabi sosyal bilimler alanında bu soruyu sorduğunuz zaman cevabını çok kolay veremeyebiliyorsunuz. Tarih alanı da bunlardan bir tanesi. Çünkü tarih derslerini yıllarca vatandaşlık derslerinin parçası olarak kurguladık, halen de buna devam ediyoruz. Ben bunun olmaması gerektiğini söylemiyorum. Dünyanın farklı ülkelerinde de bu şekilde yapılıyor ama bunun yanında işi biraz çeşitlendirmek gerekiyor. Tarih, bugün yaşamış olduğumuz toplumda, dünyada karşılaşmış olduğumuz sorunları çözebilecek peşin reçeteler sunmaz. Bu beklentiden uzak bir şekilde insanlık tarihini, ulusumuzun tarihini öğrenerek geçmişe dönük bir yaşam genişlemesi olduğu gibi tecrübe aktarımı da söz konusu olabiliyor. Tarih elbette ki bireylerin düşünme becerilerini geliştirici birtakım etkinliklerin sürdürülebileceği bir ders. Türkiye’de yeni yeni bazı öğretmen arkadaşlarımızın da girişimiyle ‘tarih okuryazarlığı’ diye de tanımlanan öğrencilerin karşılaşmış oldukları bütün tarih bilgileri ile ilişkili sorgulamacı, eleştirel bir aklı çalıştırmalarını beraberinde getirecek bir beceri grubundan bahsetmemiz mümkün. Biz, kanıta dayalı ve bu kanıttan anlam üreterek tarih yapıyoruz. Bunun beceriye dönüşmesi söz konusu olabiliyorsa; bireyler sinema izlerken öğrenmiş olduğu tarihten, dizilerden ya da sosyal medyada yer alan birtakım açıklamaları süzgeçlerinden geçirip doğrusunu yanlışını ayırt etmelerinin mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Tarih, pek çok konuda katkı sağlayıcı çok zengin bir alan yeter ki üzerinde birazcık bu düşünüşlerimizi çeşitlendirip, perspektiflerimizi farklılaştıralım.”

Söyleşinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.

24 Şubat 2022, Perşembe 461 kez görüntülendi