Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi (DUAM) tarafından AKÜ’nün kuruluşunun 30. yılı etkinlikleri kapsamında ve 6.3 büyüklüğündeki 1 Ekim 1995 Dinar Depremi’nin 27. yıl dönümünde, “Dünden Bugüne Deprem Gerçeği ve Alınması Gereken Önlemler” konulu panel düzenlendi.
İbrahim Küçükkurt konferans salonunda düzenlenen panele; AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yılmaz Yalçın, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Yıldız, Teknoloji Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayhan Erol, TMMOB Jeoloji ve İnşaat Mühendisleri Odaları, Afyonkarahisar’daki ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörden dış paydaşlar, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı. Moderatörlüğünü DUAM Müdürü Prof. Dr. Çağlar Özkaymak’ın yaptığı panelde; konuşmacı olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bahadır Aktuğ, AKÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Veli Başaran, Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTİM) Müdür Yardımcısı Dr. Selda Altuncu Poyraz, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Sivil Toplumla İlişkiler ve Akreditasyon Daire Başkanı Abdulkadir Tezcan ve Afyonkarahisar İl AFAD Müdürü Mehmet Buldan katıldı.
“Afyonkarahisar depremsellik açısından aktif bir bölge”
Panelin açış konuşmasını yapan DUAM Müdürü Prof. Dr. Çağlar Özkaymak, Afyonkarahisar’ın depremsellik bakımından Türkiye’nin en önemli; sismik olarak da en aktif bölgelerinden olduğunu söyledi. Geçmişten günümüze kadar Afyonkarahisar’da yıkıcı depremlerin olduğunu ifade eden Özkaymak, “Özellikle tarihsel dönemden günümüze gelen kayıtlar Afyonkarahisar halkının bu depremlerin gölgesinde yaşadığını gösteriyor. Son yüzyıllarda Dinar, Çay, Sultandağı depremleri gibi yıkıcı depremler yaşadık. Bunlarda aslında günümüzde Afyonkarahisar’ın ne kadar aktif bir bölgede olduğunu bize gösteriyor” diye konuştu.
“Afyonkarahisar’ı etkileyen depremsellik genişleme tektoniğinden kaynaklanmaktadır”
Kandilli Rasathanesi BDTİM Müdür Yardımcısı Dr. Selda Altuncu Poyraz, tarihte en büyük ve yıkıcı depremlerin Kuzey Anadolu Fay Hattında oluştuğunu belirtti. Poyraz, “Buradaki tektonik yapılar levha hareketleri sonucunda oluşmaktadır. Arap, Afrika ve Avrasya levhaları arasında kalan Anadolu bloğu batı-güneybatı doğrultusunda hareket etmektedir. Batı Anadolu’da genişlemeli bir tektonik rejim söz konusudur. Batı Anadolu’da kuzey-güney yönünde bir genişlemeden bahsediyoruz. Afyonkarahisar’ı etkileyen depremsellik de günümüzdeki genişleme tektoniğinden kaynaklanmaktadır” dedi.
“Marmara’da 7 ve daha üstü deprem olma olasılığı yüzde 57”
Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bahadır Aktuğ ise olası Marmara depremini değerlendirdi. İzmit depreminin Marmara’da deprem olma olasılığını yüzde 13 oranında arttırdığını dile getiren Aktuğ, “1900 yılında Marmara’daki deprem olasılığı yüzde 28 idi, 1999 yılında meydana gelen İzmit ve Düzce depremleri hiç olmasaydı, ihtimal 2100 yılında yüzde 57 civarına gelecekti. İzmit depremine kadar yüzde 49 düzeyine geliyor. İzmit depremi yüzde 13 etki yaparak bunu yüzde 62 oranına çıkarıyor. 1999 yılında olan deprem beklenen İstanbul depreminin tarihini yaklaştırıyor. İzmit depreminin Marmara depremine etkisi sürekli artan bir etki değil. Tam tersine azalan bir etki. Yüzde 13’lük olan etki günümüzde yüzde 8. Şu anda 2022 yılındayız. Önümüzdeki 30 yıl boyunca 7 ve daha üstü deprem olma olasılığı yüzde 62 değil, yüzde 57’dir” ifadelerini kullandı.
“Afyonkarahisar’daki faylar kırıldığı zaman 6,8 büyüklüğünde deprem üretebilir”
Dokuz Eylül Üniversitesi DAUM Prof. Dr. Hasan Sözbilir konuşmasında Afyonkarahisar’ın 31 fay hattı ile en zengin illerden biri olduğunu ifade etti. Afyonkarahisar’daki fayların kayma hızları düşük olduğu için çok kısa sürede deprem meydana getirmediklerini söyleyen Sözbilir, şunları söyledi:
“Dinar depremi 1995 yılında olduysa o kırılan parçanın bir daha kırılabilmesi için en az 1000 yıl geçmesi gerekiyor. 30’un üzerinde fay olduğu için bu şansımızı azaltan bir durum oluşturuyor. Bir dezavantajımız ise bu fayların kırılma zamanlarını bilmiyoruz. Onunla ilgili çalışmalarımız yeni başladı. Afyonkarahisar’daki çoğu fayın, geçmişte kaç yılda ve kaç büyüklüğünde deprem üretmiş olduğunu bilmiyoruz. En son depremini ne zaman yapmış veya bundan sonra ne zaman kırılacak gibi soruların cevabını henüz bilmiyoruz. Afyonkarahisar’daki faylardan biri kırıldığında en fazla 6.8 büyüklüğünde bir deprem üretebiliyor. Hangi fayın kırılacağını ya da bu etkiyi oluşturacağını bilmiyoruz. Faylarla ilgili bilgiler çok kısıtlı.”
“Fay yasası, fay üzerindeki mevcut yerleşim alanlarında değil, yerleşime yeni açılacak alanlarda geçerli olacak”
Fay yasası ile ilgili bilgiler veren Sözbilir şunları belirtti:
“Biz eğer bir bölgede sismik kaynağımız varsa, bu sismik kaynağımız yerleşim yerlerinin altından geçiyorsa, o fay yakın bir gelecekte deprem üretme potansiyeline sahipse, o fayın üzeri yapılaşmaya kapatılıyor. Günümüzde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Türkiye’de diri faylar üzerinde bunu uyguluyor. Ama bu uygulamanın maalesef bir standarttı yok. Ancak 2021 yılında taslak olarak tamamlanan fay yasası bu duruma bir standart getirecek. Fay yasası, fay üzerindeki mevcut yerleşim alanlarında değil, yerleşime yeni açılacak alanlarda geçerli olacak. Bu yasa ile deprem üretme potansiyeline sahip olan diri fayların üzeri yapılaşmaya kapatılacak. Günümüz teknolojisi ile, problemli zeminlerde zemin iyileştirmesi yapılabiliyor, güncellenen Bina Deprem Yönetmeliği ile binalar güçlendirilebiliyor ya da depreme dayanıklı bina yapılabiliyor, yeraltı su seviyesi belli yöntemler ile düşürülebiliyor, ancak diri faylar üzerinde yer alan binalar maalesef hasar görüyor, bunu engelleyemiyoruz. Bu yasa bunu engelleyebilecek kapasitede.”
“1998 yılı yapı stoku açısından bir milat”
AKÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Veli Başaran ise 2002 Çay depremi raporlarından hareketle nasıl yapıların yapılması konusunda bilgiler verdi. Başaran, “1998 yılını kendi yapı stokumuz için bir milat kabul ediyoruz. Şu anki halihazırdaki yönetmeliğe göre geçmiş yıllardaki yönetmeliklerle karşılaştırdığımızda bunlar yetersiz kalabiliyordu. Teknoloji gelişti. Artık paket programlar, bilgisayar programları kullanıyoruz. Hesaplarımızı daha ayrıntılı şekilde yapıyoruz. Ayrıca malzeme açısından kullanım ağımız daha da arttı. 1998 yılı öncesi zemin etüt raporları hazırlanmıyordu. Şu an öyle bir zemin etüt raporları hazırlanıyor ki neredeyse bir ansiklopedi gibi detaylı. Sadece üst yapı ayakta gelecek şekilde değil de altyapı ve üst yapı beraber çalışacak şekilde bir depremde nasıl performans gösterir düşünmek gerekiyor” diye konuştu.
“Bu coğrafyada bir şekilde afetle karşılaşma ihtimalimiz yüksek”
AFAD’ın çalışmaları hakkında bilgiler aktaran AFAD Sivil Toplumla İlişkiler ve Akreditasyon Daire Başkanı Abdulkadir Tezcan ise AFAD gönüllüsü olmak için e-devlet üzerinden başvuru yapıldığını vurguladı. Tezcan, “Başvuru sahiplerine teorik eğitimler veriliyor. Afet anında neler yapılmalı, deprem anında nasıl hareket edilmeli. Birçok eğitimi bir arada veriyoruz. Burada başarılı olanları isterlerse destek AFAD gönüllüsü olarak saha eğitimine davet ediyoruz. Bizde gönüllük sisteminin önemi fazla. Yaşadığımız bu coğrafyada bir şekilde afetle karşılaşma ihtimalimiz yüksek. Deprem, sel, yangın, heyelan, kaya düşmeleri ve çığ gibi doğal afetlerle karşı karşıya kalmanız mümkün. Bu afetlerin birçoğu bir yerde karşımıza geldiğinde ne yapmalıyız? Nasıl davranmalıyız? Eğitimlerde bunları ortaya koyuyoruz” şeklinde konuştu.
“Afyonkarahisar için 6 afet üzerinde çalıştık”
Afyonkarahisar İl AFAD Müdürü Mehmet Buldan ise Afyonkarahisar’ın pilot il olarak İl Afet Risk Azaltma Planında yer aldığını söyledi. Buldan, “İl Afet Risk Azaltma Planının oluşturulması Türkiye Afet Strateji Planının ayaklarından birisidir. Afyonkarahisar, pilot il olarak 6 ilden bir tanesiydi. 2020 yılında bir çalışma başlattık. 8 ay gibi süre içerisinde 2 çalıştay yaptık. Bu bağlamda da çalıştay kapsamında önceliklerimizi belirledik. Afyonkarahisar deprem riski yüksek il olarak öncelikli deprem ele alındı. Meteoroloji ve iklim değişikliği kaynaklı afetler, taşkın, kütle hareketleri, yangınlar ve bulaşıcı hastalıklar olmak üzere 6 afet türü üzerinde çalıştık” dedi.
Panel soru cevabın ardından plaket takdimi ile sona erdi.