Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektörlüğü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürlüğü, Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanlığı tarafından AKÜ’nün kuruluşunun 30. yıl etkinlikleri kapsamında “İstiklâl Harbi’ni Sona Erdiren Ateşkes Antlaşması: 100. Yılında Mudanya Mütarekesi” paneli düzenlendi.

Hibrit olarak gerçekleştirilen moderatörlüğünü AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin’in yaptığı panelde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş ile Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadık Sarısaman konuşmacı olarak yer aldı.

Panelin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Gürsoy Şahin, 11 Ekim 2022 tarihinin çok anlamlı bir gün olduğunu söyledi. Mudanya Mütarekesi’nin İstiklal Harbi’ni sona erdiren ateşkes anlaşması olduğunu ifade eden Şahin, “Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasının yüzüncü yılı olması vesilesiyle çok kıymetli hocalarımızla bugün bu mütarekeyi, ateşkes antlaşmasını değerlendirmek üzere huzurlarınızdayız. Tabii sadece Mudanya Mütarekesi’nin yüzüncü yıl dönümü değil. Aynı zamanda içinde bulunduğumuz 2022 yılı malum Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi’nin de yüzüncü yıl dönümü” diye konuştu.

İzmir’in sevinci bütün Türk milletinin yüreğinde hissedildi”

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş, “Mudanya Mütarekesine Giden Süreç” konulu sunumunda 9 Eylül tarihi ile İzmir’in alınmasıyla yeni bir safhaya girildiğini söyledi. Altıntaş, “İzmir alınmıştır. İzmir’in dağlarında çiçekler açmıştır. Ama bu yeterli değildir. Gazi Mustafa Kemal 10 Eylül tarihinde başta Fevzi Paşa olmak üzere Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve diğer erkan ile İzmir’e intikal ettiklerinde İzmirliler sevinç içindedirler. İzmirliler yaklaşık 3 yıl süren esaretten kurtulmanın büyük bir mutluluğunu yaşamaktaydılar. Ancak bir taraftan da daha yapılması gereken şeyler vardı. 10 Eylül’de Nurettin Paşa İzmir’in Askeri Valisi olarak atanacaktır. Aynı zamanda İzmir’deki Garnizonun Komutanlığını üstlenecektir. Burada yeni bir durumla karşı karşıya kalınacaktır. İzmir’in sevinci bütün Türk milletinin yüreğinde hissedilecektir” diye konuştu.

“Boğazlara ilerleyeceğiz ama savaşmak için değil barış için ilerleyeceğiz”

Yenilgilerinin acılarını işgal altında tuttuğu topraklarda her türlü zulüm, ihanet, yağma yıkma ve yakmakla sürdüren Yunanlılar için Mustafa Kemal’in, beraberindeki komutanlarla birlikte yeni bir yol haritası hazırladığını ifade eden Altıntaş,  “1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa, ‘Paşam biz hiç durmayalım arkanızda 200 bin kişilik muzaffer bir Türk ordusu var; boğazlara doğru ilerleyelim’ diyor. Mustafa Kemal ‘biz boğazlara ilerleyeceğiz ama savaşmak için değil barış için ilerleyeceğiz’ diye talimat vermiştir. Bu talimatlar doğrultusunda özellikle ikinci süvari Nurettin Paşa’nın, Fevzi Paşa’nın ve İsmet Paşa’nın vermiş olduğu talimatlarla Ege sahillerini takip ederek aynı zamanda da ‘perakende savaşlar olarak veya küçük çarpışmalar’ olarak ifade edebileceğimiz bir süreci gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Bu süreç doğrultusunda da Dikili üzerinden Ayvacık, Bayramiç, Ezine daha sonra Kumkale, Kepez ve Çanakkale istikametine ilerleyen kutlu yürüyüşü başlatacaklardır” dedi.

“Barış, huzur ve kardeşlik istiyoruz”

Mustafa Kemal’in 2. Orduya da talimat vererek Marmara Bölgesine hareket ettirdiğini belirten Altıntaş, şunları belirtti:

“Bu doğrultuda aynı zamanda ordunun ikinci kısmına, 2. Orduya verilen bir talimatla da Eskişehir, Bursa üzerinden Marmara Denizi’nin Anadolu kısmından önce Bursa Bandırma daha sonra Karabiga, Biga üzerinden Lapseki üzerinde uzanan yeni bir kıskaç harekatı başlatılacaktır. Hedef Çanakkale’dir. Tabii bu durum ortaya çıkınca aynı zamanda denizler de Türk toprağı olarak kabul edilmektedir. Mustafa Kemal ve beraberindekiler 10 Eylül’de İzmir’e gitmişlerdir ama bir taraftan da İngiliz, Fransız donanmasının en güçlü gemileri hala İzmir Körfezi’ndedirler; İzmir Limanı’ndadırlar. Dolayısıyla İngilizler bir telaş içerisinde İzmir konsolosunu, Mustafa Kemal’e gönderiyorlar. Diyorlar ki ‘biz savaş halinde miyiz?’; biz derken tabii kastettikleri İngilizler, dolayısıyla İtalyanlar ve Fransızlardır. ‘Siz Yunan ordusunu yeniyorsunuz’ diyorlar. Bu esnada İngilizler ‘biz, düveli muazzamayız; biz İngiltere’yiz’ olarak adlandırılabilecek bir tavır içerisindedirler. Mustafa Kemal buna diplomatik bir cevap vermiştir. Diplomatik cevap şudur; ‘biz savaşmaktan yana değiliz. Biz öyle çok şey istemiyoruz. Ne istiyoruz? Barış istiyoruz, huzur istiyoruz, kardeşlik istiyoruz. Kısaca Misak-ı Milli’yi istiyoruz. Aslında burada Misak-ı Milli kelimesi içerisinde Türk hedeflerinin de net bir şekilde İngiliz temsilcisi nezdinde bir kez daha ortaya konulduğunu net bir şekilde görüyoruz.”

“Büyük Taarruz konjonktürü değiştirdi”

“Mudanya Mütarekesinin Önemi ve Sonuçları” konulu sunumunu yapan Kocatepe-Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü, Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sadık Sarısaman, Mudanya Ateşkes Antlaşmasını anlamak için Mondros Ateşkes Antlaşması ile karşılaştırma yapmak gerektiğini belirtti.

Sarısaman, şunları kaydetti:

“Mudanya Mütarekesini anlamak için Mondros Mütarekesi ile kıyaslamak lazım. Tarihteki kıyaslama metodunu kullanarak Mondros Mütarekesi ile kıyaslamak lazım. Mondros Mütarekesine gidebilmek için biz aracılar koyduk. Mütareke yapmayı kabul etmediler. En son Kût’ül-Amâre’de esir ettiğimiz General Townshend’in aracılığı kabul edildi. Mondros’ta, ateşkes anlaşması imzalandı ama ateşkes anlaşması neredeyse bize dikte edildi. Rauf Bey ciddi değişiklikler yaptıramadı. ‘Durum budur, maddeler bunlar imzalayacaksanız imzalayın yoksa gidin’ dediler. Mudanya Mütarekesinin teklifleri Sakarya Zaferinden itibaren başladı. Sakarya Savaşını kazandık. İtilaf Devletleri ertesi yıl Türk ordusunun taarruza geçeceğini düşündüler ve Mart 1922’de İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’ne ateşkes teklifi sundu. Silahlı çatışmalar dursun, her iki tarafta olduğu yerde kalsın. Bizde durumu denetleyelim; arada askersiz bir bölge oluşturalım. İki tarafta ne kuvvetini ne de silahını artırmasın. Biz cevap olarak tamam ateşkesi kabul ediyoruz ama Anadolu’nun hemen boşaltılması kaydıyla dedik. Gelen cevap hayır oldu. Anadolu, ateşkes anlaşmasından sonra ancak boşaltılabilir dendi. Türk yetkililer bunun Sevr’in devamı niteliğinde bir teklif olarak gördü. Bundan sonra anlaşmanın süngünün ucunda olduğu anlaşıldı. Hatta yurtdışına giden Yusuf Kemal Bey görüşmelerde istediği neticeyi alamadı. Daha sonra İçişleri Bakanı Ali Fethi Bey gitti. İngiliz Dışişleri Bakanı, Ali Fethi Bey’i kabul etmedi. Bizim Büyük Taarruz’da zaferimizi duydular. Fethi Bey Londra’dan ayrılmıştı. Fethi Bey’e gel görüşelim dediler. Artık şartlar değişti; yeni şartlar, yeni siyasi konjonktürü oluşturdu.”

“5 Ekim 1922 yılında görüşmeler kesiliyor”

3 Ekim 1922 tarihi itibari ile Mudanya görüşmelerinin başladığını 5 Ekim 1922 tarihinde kesildiğini kaydeden Sarısaman, Mudanya görüşmelerini şu şekilde anlattı:

“3 Ekim 1922 tarihi itibari ile Mudanya görüşmeleri başladı. Türkiye’yi İsmet Paşa temsil etmesi için görevlendirildi. Ateşkes görüşmelerine onlardan katılanlar İstanbul’daki askeri temsilcileri oldu. Mustafa Kemal Paşa, TBMM Başkanı ve Başkomutandı. Mustafa Kemal bulunduğu mevki itibari ile asla onlarla denk değil. Mustafa Kemal Paşa gidemez. Mustafa Kemal onlardan çok üstedir. Batı Cephesinin Komutanı İsmet Paşa uygun görüldü. İsmet Paşa görev adamıdır ve verilen göreve harfiyen riayet eder. İtilaf Devletleri görüşmelerde ‘siz bizi yenmediniz, siz Yunanlıları yendiniz’ dediler. İsmet Paşa ‘peki Yunan delegeleri nerede’ diye sordu? Yunan delegeleri ilk gün gelemedi. Ertesi gün geliyorlar ve açıkta gemide bekliyorlar. Gemiden bilgi veriliyor. Doğu Trakya’nın teslim alınması meselesi önemli bir konudur. 5 Ekim krizi denilen krizin sebebi de budur. İsmet Paşa, Doğu Trakya’nın ne zaman boşaltılacağını soruyor. Ancak diyorlar ki ‘Yunanlılar boşaltmayacak’. Bununla beraber boğazların da boşaltılmayacağı söyleniyor. Karşı tarafın torbasındaki ayrı, bizim torbamızdaki ayrı. Boğazlar konusunda onlar, belirledikleri tarafsız bölgeye riayet istiyorlar. Asıl kriz aslında Yunanlıların ne zaman boşaltacağı meselesi üzerinden çıkıyor. Hükümetlerine danışmak istiyorlar ve bunun sonucunda 5 Ekim’de görüşmeler kesiliyor.”

İstiklâl Harbi’ni Sona Erdiren Ateşkes Antlaşması: 100. Yılında Mudanya Mütarekesi panelinin tamamını buradan izleyebilirsiniz.

13 Ekim 2022, Perşembe 290 kez görüntülendi