Türkiye Kadın Matematikçiler Derneği tarafından düzenlenen Kadın ve Bilim etkinliklerinin sekizincisi Afyonkarahisar Belediyesinin destekleriyle Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) ev sahipliğinde Afbel Otelde gerçekleştirildi.

Etkinliğe Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Kübra Teymur, AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, Afyonkarahisar Belediye Başkan Yardımcısı Barış Dal, Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Yıldız, Türkiye Kadın Matematikçiler Derneği Başkanı Prof. Dr. Prof. Dr. Yeter Şahiner ile birlikte öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.

Programın açış konuşmasını yapan AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Fatma Kaynarca, kadın araştırmacıların bir araya gelip, fikirlerini, tecrübelerini ve sorunlarını paylaşabilecekleri, görüş alışverişinde bulunabilecekleri bir platform oluşturmayı hedefleyen Kadın Matematikçiler Derneğinin 2012 yılında kurulduğunu ifade etti. Kaynarca, “Bilim etkinliğinin ilkini 2012 yılında Çankaya Üniversitesinde, ikincisini 2013 yılında Bahçeşehir Üniversitesinde, üçüncüsünü 2015 yılında Hitit Üniversitesinde, dördüncüsünü 2016 yılında Atılım Üniversitesinde, beşincisini 2017 yılında Düzce Üniversitesinde, altıncısını 2019 yılında Balıkesir Üniversitesinde ve yedincisini 2021 yılında online olarak gerçekleştirmiştik. Biz de Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Afyonkarahisar Belediyesinin destekleriyle bu etkinliğin sekizincisini gerçekleştiriyoruz. Bu vesile ile etkinliğimizin gerçekleştirilmesinde her türlü desteği veren Afyonkarahisar Belediye Başkanımız Sayın Mehmet Zeybek nezdinde belediyemize, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Sayın Mehmet Karakaş’a teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

“Üniversitemizin yüzde 46’sını kız öğrenciler oluşturmakta”

Türkiye’de yaklaşık 83 milyondan fazla insanın yüzde 49,9’unu kadınların oluşturduğunu belirten Kaynarca, “Üniversitemizin 03 Ekim 2022 tarihli öğrenci sayılarına göre 34 bin 497 toplam öğrencisinin 15 bin 863’ünü yani yaklaşık yüzde 46’sını kız öğrenciler oluşturmaktadır. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar Türkiye’de kadınlar arasındaki okuryazarlık oranının İran, Irak, Suriye gibi ülkelerden ileride olduğunu fakat Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan gibi ülkeler arasında ülkelerin ise gerisinde kaldığını göstermektedir” dedi.

“Erkekler günlük ev işlerine 21 dakika zaman ayırıyor”

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından itibaren kadının siyasi ve toplumsal hayattaki konumunun güçlendirilmesine yönelik önemli adımlar atıldığını söyleyen Kaynarca, şunları kaydetti:

“Batılı ülkelerin pek çoğundan daha önce ülkemizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Son yıllarda gerek uluslararası düzeyde gerekse ülke içinde kadın hareketi güç kazanmış, kadın hakları konusunda toplumsal bilinç giderek artmıştır. Cumhuriyetin kurulduğu yıl yüzde sıfır olan kadın akademisyen oranı YÖK verilerine göre 2021 yılında yüzde 45’in üzerine çıkmıştır. Bunun yanı sıra 2014 yılında yapılan bir çalışmaya göre Türkiye’de kadınların rutin ev işlerine günlük ortalama 4 saat 35 dakika saat ayırmasının yanında erkekler için bu zaman 21 dakikaya düşmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında kadın erkek arasındaki bu fark en fazla Türkiye’de gözlemlenmektedir. Bunun bir sonucu olarak kadınların üniversitelerde yönetici kadrolarında yer alamaması ve akademik hiyerarşide daha alt basamaklarda yoğunlaşması gibi durumlar söz konusu olmaktadır. Kadın akademisyenlerin akademide yükselebilmek için akademik hiyerarşinin aynı basamaklarında yer aldıkları erkek meslektaşlarından çok daha fazla emek harcamak zorunda oldukları açıktır. Zira kadınlar bir yandan kendi sorumluluklarında gördükleri ev işleri ve bakım faaliyetlerini yürütmek, diğer yandan ise akademik yükselme kriterlerini yerine getirmeye çalışmak ve dolayısıyla çifte mesai yapmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum elbette sadece Türkiye’deki akademisyenlere özgü bir durum değildir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde kadın akademisyenlerin üniversitedeki idari görevlerde daha az yer almalarının ve erkekler kadar yükselememelerinin sebeplerini araştıran araştırmacılar kadınların ev işleri ve bakım faaliyetlerine erkeklere göre daha çok zaman ayırmalarına ve toplumsal cinsiyet rollerinin, kadın akademisyenlerinin kendi emeklerini kullanma biçimleri üzerindeki etkisine vurgu yapmışlardır. Sonuç olarak günümüz Türkiye’sinde kadınların akademide diğer ülkelere göre daha çok fazla sayıda yer almaları her ne olursa olsun kadınların bilimsel üretimdeki istihdamına dair umut verici bir gerçektir. Ayrıca kadının ev hayatında değil, akademide, eğitimde, üretimde, sanayide, erkek gücü gerektiren daha pek çok sektörde var olması yadsınamayan bir gerçektir. ”

“Bilim insanının sorumluluklarını 2 kategoride değerlendirebiliriz”

AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir ise konuşmasında bilim insanının sorumluluklarını 2 kategoride değerlendirilebileceğini dile getirdi. Özdemir, “Birincisi; bir kişi eğer bilim insanı ise ya da hangi mesleği yapıyorsa o mesleğin gerektirdiği niteliklere sahip olmalıdır ki bu ahlaki bir sorumluluktur. Bilim insanı açık, analizci, arşivci, azimli, bağımsız, objektif ve değişime açık gibi birçok niteliğe sahip olmalıdır. Bu niteliklere sahip olmak hepimizin bir ahlaki borcudur. Bunlardan birisi eksikse geliştirmeye çalışmalıyız. Bunların dışında başka şeyleri de eklememiz gerekir. Yani işin gerektirdiği niteliğe sahip olmamız gerekir. Eğer yoksa bunun için kendimizi geliştirmemiz gerekir. Her türlü gelişimi yapmak ahlaki bir vazifedir. İkinci temel ahlaki görevimiz ise hepimiz bir bilim insanı grubunun içindeyiz. Birimizin yaptığı bir davranış aslında hepimize atfediliyor. Bir bilim insanı bir ahlaksızlık yaptığı zaman, ondan dolayı hepimiz töhmet altında kalıyoruz. Hepimiz bilim insanı kimliğine sahip çıkmalıyız. Hata yapanları uyarmalıyız; hata da yapmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Türkiye Kadın Matematikçiler Derneği Başkanı Prof. Dr. Prof. Dr.  Yeter Şahiner ise pandemi sebebiyle son 2 yıllık etkinliklerini çevrim içi devam ettirdiklerini, tekrar yüz yüze ve beraber olmanın heyecanı içinde olduklarını söyledi. Ayrıca Şahiner, Kadın ve Bilim etkinliğinin sekizincisine ev sahipliği yapan Afyon Kocatepe Üniversitesine teşekkür etti.

“3B ile herkese özel tıbbi tedavi üretiliyor”

Açış konuşmalarının ardından Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Pınar Yılgör Huri’nin “3B ve 4B Baskı: Önemi, Kullanım Alanları ve Doku Mühendisliği Yaklaşımı” başlıklı sunumuna geçildi. 3 boyutlu ve 4 boyutlu baskının kullanım alanlarına ve doku mühendisliğindeki yerine değinen Huri, “3 boyutlu modelleme ve baskı ile her hastanın kendisine özel implantlar, doku ve organ parçaları üretilebilmektedir. 3 boyutlu baskı doku mühendisliği alanında çok önemli bir yere sahip oluyor. Herkesin kendi gereksinimine özel tıbbi tedavi üretiliyor. Sağlık sektöründe öncelikle klinik bir ihtiyaç belirleniyor. Radyolojik görüntülemeden başlıyoruz. Hekim hocalarımız bize ihtiyacın nerede olduğunu söylüyor ve radyolojik görüntülemeyi sağlıyor. Daha sonra aldığımız kesik görüntüleri 3 boyutlu hale getirerek bir tasarım gerçekleştiriyoruz. Uygun materyali seçtikten sonra 3 boyutlu baskı yöntemini de uygulayarak kişiye özel ürünlerin üretimini gerçekleştirebiliyoruz. Dünya’da 3 boyutlu baskının giderek arttığını görüyoruz. 4 boyutlu baskıdan kast ettiğimiz şey ise zamandır. 3 boyutlu baskıyı yaptıktan sonra dışarıdan gelen bir uyarım ile şekil değiştiren malzemelerden bahsediyoruz” şeklinde konuştu.

Eskişehir Teknik Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yeliz Mert Kantar ise “Disiplinler Arası Matematiğin Önemi ve Bazı Uygulamaları” konulu sunumunda matematiğin önemine değinerek diğer disiplinler arasındaki ilişkiyi uygulamalı örneklerle anlattı.

Kadınlarımızın her alanda olduğu gibi bilimde de hem Türkiye’ye hem de dünyaya yön vermeleri bizleri mutlu ediyor”

Kadın ve Bilim etkinliğinin sekizincisi öğleden sonraki “Bilimde Kadın Olmak” paneli ile devam etti. Panel öncesi konuşma yapan Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Kübra Teymur, matematiğin genelde zor bir alan olduğunu ifade ederek, “Bunun kadınların bir araya gelerek, sorunların istişare edilerek çözüm odaklı ilerlemeleri ve bunu Afyonkarahisar’da yapmaları bizleri ziyadesiyle memnun etti. Kadınlarımızın her alanda olduğu gibi bilimde de hem Türkiye’ye hem de dünyaya yön vermeleri bizleri mutlu ediyor” diye konuştu.

Açış konuşmasının ardından “Bilimde Kadın Olmak” panelinde Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi   Prof. Dr. Billur Kaymakçalan, AKÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nil Yıldız Duban ve Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Feyza Kurnaz Şahin sunumlarını yaptı.

“Kadın şu ana kadar aldığı bütün sonuçları kadın inkılabı yaparak gerçekleştirmiştir”

“Bilimde Kadın Olmak” başlıklı panelde kadının tarihsel süreçte yaşadığı zorlukları ve bakış açılarını örneklerle anlatan Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Feyza Kurnaz Şahin kadının bilimdeki varlığının kadın hareketi ile yakından ilgili olduğunu belirtti. Şahin şunları kaydetti:

“Kadın toplumsal hayatta ne kadar yer bulursa bilimde de o kadar yer buldu. Dolayısıyla kadın hareketinin başladığı 18. yüzyıldan itibaren kadının kamusal alanda varlığını daha çok hissetmeye başlıyoruz. Daha öncesinde münferit çabalar var. Bunun bir ekosistem olarak günümüze kadar gelmesi 18. yüzyılda başlayan özellikle kadın hareketine bağlamak da fayda var. Çünkü baktığımızda felsefi düşüncenin gelişiminde kadına bakışta çok ciddi problem olduğunu görmekteyiz. Antik Dönem felsefesine baktığımızda Platon; ‘Bir barbar değil bir Yunanlı, bir tutsak değil özgür, bir kadın değil erkek olarak yaratıldığım için Tanrı’ya şükrediyorum’ diyor. Antik Dönemden itibaren kadının genel olarak kamusal alandaki varlığını hissettirmesi ya da bilim alanında faaliyetler göstermesi kadının çok ciddi bir savaşının sonucunda geldiğini görüyoruz. Fransız Aydınlatmasının en önemli isimlerinden birisi olan Jean-Jacques Rousseau kadına bakışında; ‘kadın erkeğe eşit olarak yaratılmamıştır kadının bunu bilmesi ve buna tahammül etmesi gerekir’ şeklinde bir algının olduğunu görüyoruz. Şüphesiz kadın bu algıyı kırmak için çok ciddi savaş vermiştir. Osmanlıdan Cumhuriyete kadar kadına sunulan bir hediye yok. Kadının inanılmaz bir mücadelesi ile siyasal hayatta bu dönüşüm gerçekleşmiştir. Kadın şu ana kadar aldığı bütün sonuçları kendi çabasıyla toplumu değiştirerek adeta kadın inkılabı yaparak gerçekleştirmiştir.”

“Erdemli insanı yetiştirmek önemli”

AKÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nil Yıldız Duban ise Türk Eğitim tarihinde Maarif Kongresinin öneminden bahsetti. Duban, “1921 yılında Maarif Kongresi savaş halinde gerçekleştirilir. Mustafa Kemal Atatürk; ‘Maarif Kongresini topluyoruz. Çünkü öğrencilerin mevcut durumunu yoklamak zorundayız. Bu ülkede ne oluyor ne bitiyor görelim. Eğitime ne kadar ihtiyaç var. Sonra öğretmenlerle ilgili neler yapılabilir?’ demiştir. Maarif Kongresi bu noktada eğitime bakışını bizlere tekrar hatırlatıyor. Bu topraklarda Cumhuriyet bile henüz ilan edilmemişken eğitimle ilgili bir kongre toplanıyorsa biz bilim insanlarına da çok iş düşüyor. Biz Eğitim Fakültesinde hepimizin evlatlarını yetiştirecek olan öğretmenleri yetiştirmekle meşgulüz. Bizim de aslında yükümüz çok ağır; büyük bir vebal bizimle birlikte. Çünkü herkes en önemli varlığını teslim edecek o öğretmenlerinde gerçekten her anlamda çok iyi yetişmesi gerekiyor. Erdemli insanı yetiştirmek önemli” dedi.

Çankaya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Billur Kaymakçalan da konuşmasında bilimsel hayatına dair tecrübelerini paylaştı.

Bilim ve Kadın VIII etkinliği soru cevabın ardından tarihi Afyonkarahisar gezisi ile sona erdi.

24 Ekim 2022, Pazartesi 432 kez görüntülendi