Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürlüğü, Kocatepe Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü, Rektörlük Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü tarafından “Muharebeden Diplomasiye: 100. Yılında Lozan Konferansı” konulu bir konferans düzenlendi. Büyük Taarruz’un 100. Yılı, Afyon Kocatepe Üniversitesinin kuruluşunun 30. Yılı kapsamında düzenlenen konferansa İkmal ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Osman Alp ve AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yılmaz Yalçın katıldı.
Konferansın moderatörlüğünü AKÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin yaparken, AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkez Müdürü Prof. Dr. Ahmet Altıntaş ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı ve Kocatepe Büyük Taarruz Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Sadık Sarısaman konferansta birer konuşma yaptılar.
Prof. Dr. Gürsoy Şahin yaptığı açış konuşmasında “2022 yılında bir çok olayın, gelişmenin 100. Yılını kutladık, andık. 2022 yılı, Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesinin 100 yılıydı. Afyonkarahisar’ın kurtuluşunun, İstiklal Harbini sona erdiren Mudanya Mütarekesinin imzalanmasının 100. yılıydı. Ayrıca üniversitemizin kuruluşunun da 30. yıldönümü. İçinde bulunduğumuz günlerin de ayrı bir önemi var. İsviçre’nin Lozan kentinde Lozan konferansının toplanmasının da 100. yılı” dedi.
“Askeri zaferler antlaşma ile taçlanmalı”
Prof. Dr. Ahmet Altıntaş, “Lozan Konferansına Giden Süreçte Askeri Gelişmeler” başlıklı konuşmasında askeri zaferlerin mutlaka bir diplomasiyle ve antlaşmayla taçlanması gerektiğini söyledi. Altıntaş, “Her diplomatik başarının arkasında mutlaka bir askeri duruş söz konusu. Askeri gücün ve diplomasinin arkasında durmadığı ortamlarda bunu çok da fazla gerçekleştiremiyorsunuz” dedi. Altıntaş, Lozan Antlaşmasına giden süreç hakkında bilgi verdiği konuşmasında şunları belirtti:
“26 Ağustos 1922’de başlayan süreç, 1 Eylül 1922 tarihinde Başkomutan Mustafa Kemal’in ‘Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’ talimatıyla 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşuyla yeni bir safahata girecektir. İzmir’in kurtuluşu ile beraber bu safahat tamamlanmayacaktır. Bizim de konumuz olan sürecin bir başka başlangıcı söz konusu olacaktır. Yani Mudanya Mütarekesine ve Lozan Konferansına giden sürecin de askeri safahatı gelişmeye başlayacaktır. Mustafa Kemal, 10 Eylül 1922’de İzmir’e karargahıyla birlikte intikal edecektir. Yanında Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa olduğu halde 10 Eylül’de karargahını İzmir’de kuracaktır. İzmir’de karargahını kurduktan sonra özellikle İzmir’deki İngiliz temsilcisi Mustafa Kemal’e gelerek ‘savaşta mıyız?’ şeklinde özetlenebilecek bir görüş ileri sürecektir. Bu, aslında her şeyin de bir başlangıcıdır. Aslında burada söylenen şey; ‘siz Yunanlıları, İzmir’de denize döktünüz. Ancak biz 1. Dünya Savaşının galipleriyiz. Dolayısıyla bizimle başka bir görüşme çerçevesinde değerlendirme yapmanız gerekiyor’ şeklinde özetlenebilir. Mustafa Kemal de özet olarak savaş istemediklerini ancak Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmek için ilerlemek durumunda kaldıklarını ifade edecektir. Bu doğrultuda özellikle süvari tümenlerine verilmiş olan talimatla 18 Eylül’e kadar sürecek yeni bir askeri safahat başlayacaktır. Bu askeri safahata biz ‘Takip Harekatı’ diyoruz. Bu, Mudanya Mütarekesinin de altını dolduracak, daha sonra Lozan görüşmelerine yol açacak safahatın da ilk başlangıcı olacaktır. Burada süvari tümenleri son derece etkilidir. Süvari tümenleri kendilerine verilmiş olan talimatlar doğrultusunda 13 Eylül’den itibaren aslında öncü kuvvetler olarak yeni bir askeri safahatı izleyeceklerdir.”
Prof. Dr. Sadık Sarısaman “Lozan Konferansı Öncesi Siyasi Gelişmeler” başlıklı konuşmasında Lozan Konferansı öncesinde yaşanan ve Lozan’ı hazırlayan süreçlerden bahsetti. Sarısaman, “Askeri ve diplomatik gelişmeler ile ülke içindeki gelişmeler birbirlerine bağlıdır. 9 Eylül’de Yunanlıları mağlup etmekle iş bitmedi. Çünkü bu savaş 1. Dünya Savaşının devamı niteliğinde. Lozan Antlaşmasında sadece Yunanlılarla konuşulmadı. Yunanlılar mağlup edildikten sonra karşımıza diğer itilaf devletleri çıktı. Burada da en önemli konu Boğazlar meselesiydi. Boğazları ve İstanbul’u korumak istediler. Bu süreçte de diplomatik görüşmeler ve Lozan görüşmeleri devam ederken bile tedbiri elden bırakmadılar. Aslında her iki taraf da tedbiri elden bırakmadı” şeklinde konuştu.
Bu süreçte yeni Türkiye’nin temellerinin atılmaya başlandığını kaydeden Sarısaman , sözlerine şöyle devam etti:
“Bu noktada saltanatın kaldırılması bu döneme rastlıyor. Batılıların bir konferans toplayacakları belli. Mudanya Mütarekesinden sonra bir konferans yapılacağı belli. Bu konferansın Venedik’te yapılması düşünülüyor. Sonra İngilizler karşı çıkıyorlar. Tarafsız bir şehirde olsun diyorlar. Ondan sonra İsviçre’ye dönüyor. Konferans toplandığında ismi ‘Yakın Şark Konferansı’dır. Bu sırada İstanbul’daki Sadrazam Tevfik Paşa 17 Ekim 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf gönderiyor. Kazanılan zafer aramızdaki ikiliği ortadan kaldırmıştır. Yakında toplanacak olan konferansa hem İstanbul hükümetinin hem de Ankara hükümetinin çağrılması muhtemeldir. Burada ikiliğe düşerek milletin ve ülkemizin zarar görmemesi gerekir. Bu yüzden güvendiğiniz bir kişiyi yetkilendirerek İstanbul’a göndermenizi bekliyoruz. Mustafa Kemal Paşa, buna İstanbul’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi Temsilcisi Hamit Bey vasıtasıyla cevap veriyor. Mustafa Kemal ilgisiz ve yetkisiz bir makamı tanımadıklarını cevabını da gönderiyor.”
Konferans aşağıdaki linkten izlenebilir: https://www.youtube.com/watch?v=zmzcVWwW9YE&t=2855s&ab_channel=AfyonKocatepe%C3%9Cniversitesi