Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) 2023-2024 Akademik Yılı Açılış Töreni ve Fahri Doktora Takdim Merasimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın teşrifleriyle Atatürk Kongre Merkezinde gerçekleştirildi. “Güncel Sorunlar Işığında Kıbrıs ve Geleceği” konulu açılış dersinin KKTC Cumhurbaşkanı Tatar tarafından verildiği  törenin ardından AKÜ Senatosunca alınan kararla Tatar’a fahri doktora diploması, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş tarafından takdim edildi.

Törene, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekilleri İbrahim Yurdunuseven ile Hasan Arslan, KKTC Ankara Büyükelçisi İsmet Korukoğlu, Afyonkarahisar İkmal ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Numan Yöner, Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, AKÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, Prof. Dr. Murat Peker, İl Jandarma Komutanı Tolga Yağan, İl Emniyet Müdürü Mahmut Ay, AKÜ önceki dönem Rektörü Prof. Dr. Halim Sözbilir ile birlikte akademik personel, il protokolü ve öğrenciler katıldı.

Rektör Karakaş’tan Filistin ve Kıbrıs Türk Halkı Mesajı

Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan tören, Devlet Konservatuvarı Müzik Dinletisinin ardından açış konuşmaları ile devam etti. Törenin açış konuşmasını gerçekleştiren AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, üniversite olarak KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ı ağırlamaktan memnun olduklarını ifade etti. Karakaş, AKÜ olarak Kıbrıs Türk Toplumunun haklı davasının her zaman yanında olduklarını da ifade etti. Filistin’de yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Karakaş, “Yaklaşık 70 yıldır süren işgal, mülksüzleştirme, hakaret ve tecavüzler karşısında meşru müdafaa hakkına sahip mazlum Filistin halkına yönelik, soykırıma varan İsrail saldırılarını ve İsrail’e orantısız destek veren emperyalist devletleri şiddetle kınıyor, iki devletli çözümün bir an önce hayata geçirilmesini diliyorum” dedi.

AKÜ, saygın ve köklü bir kurum

Konuşmasında AKÜ hakkında bilgiler veren Karakaş, “Kökleri 1974’e dayanan ve 1992 yılında çıkan Kanunla üniversiteleşen Afyon Kocatepe Üniversitesi, ilimizin ve ülkemizin gelişimine katkı sağlayan, saygın ve köklü bir kurumdur. Kuruluşundan bugüne verdiği 170 bin civarında mezunuyla Cumhuriyetimizin 100. yılında bu kadim topraklarda kök salan Afyon Kocatepe Üniversitesi, Türkiye Yüzyılı’nın inşasında 36 bin 134 öğrencisi, 1080 akademik ve 966 idari personeliyle geleceğe emin adımlarla yürümektedir” şeklinde konuştu. Karakaş, Rektörlük görevinin ilk döneminde AKÜ’nün stratejik planını güncellediklerini ifade belirterek, “Stratejik planımızın merkezine, ana hedef olarak niteliksel gelişmeyi koyduk. Çünkü akademik ve fiziki altyapı ihtiyaçlarımız önemli ölçüde tamamlanmıştı. Artık yeni ürünler ve çıktılar ortaya koymamız gerektiğinin farkındaydık. Bu doğrultuda öncelikli alanlarımızı yeniden tanımladık ve yeni öncelikli hedefler oluşturduk” diye konuştu.

Afyonkarahisar ve bölgenin potansiyel imkânları bağlamında çalışmalar yaptıklarını kaydeden Karakaş, şunları söyledi:

“Veteriner-Hayvancılık, Turizm ve Mühendislik alanlarını, Üniversitemizin yeni öncelikli alanları ilan ettik. Niteliksel gelişme politikamız doğrultusunda; akademik kadro ve özlük hakları sorunlarını çözmeyi, akreditasyon çalışmalarını hızlandırmayı, patent çalışmalarına öncelik vermeyi, nitelikli yayın ve araştırma kapasitesini geliştirmeyi, lisansüstü program ve öğrenci sayımızı arttırmayı, uluslararasılaşma konusunda rekabet kapasitemizi büyütmeyi, Üniversite-şehir ve Üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmeyi, öğrenci aktivitelerini çeşitlendirerek desteklemeyi, gelecek vadeden yeni bölüm ve programlar açmayı ve ihtiyaç olan alanlarda fiziki altyapı imkânlarını oluşturmayı öncelikli hedefler olarak belirledik.”

Hedeflere ulaşma anlamında önemli mesafeler kat ettiklerini belirten Karakaş, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu yönetim anlayışıyla hedeflerimize ulaşma anlamında, öncelikle Üniversitemizin iki defa bölünmesinden kaynaklı oluşan akademik ve idari kadro sorununu kısa sürede çözüme kavuşturduk. Akademik atama ve yükseltme kriterlerini, nicelik ve nitelik olarak yükseltip objektif şartlara bağladık. Kriterleri sağlayan akademisyenlerimize, ihtiyaç ve hak dengesini gözeterek özlük haklarını teslim ediyoruz. Görevde bulunduğumuz 4,5 yıllık sürede; 85’i Profesör, 154’ü Doçent olmak üzere toplam 577 akademik personelin atama ve yükseltmesini gerçekleştirdik.”

 AKÜ, YÖKAK değerlendirme sürecinde

Eğitim-öğretimin kalitesini artırmak için uyguladıkları programlardan bir tanesinin de akreditasyon çalışmaları olduğunu kaydeden Karakaş,  “Akreditasyon faaliyetine her yıl bütçe ayırıyoruz ve planlamalar yapıyoruz. Yönetim olarak görevi devraldığımızda akredite olmuş hiçbir bölümümüz yoktu. Şu an itibarıyla 9 programımız farklı kuruluşlarca akredite edildiler. Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) kapsamında, Kurumsal Akreditasyon Programı için de başvurumuzu yaptık, kabul edildi, YÖKAK ile protokol imzaladık, 9 kişilik değerlendirme ekibi, Üniversitemizi değerlendirmeye başladı, süreç devam ediyor” diye konuştu.

Son 4,5 yılda 30 lisansüstü program

Lisansüstü programları da nicelik ve nitelik bakımından geliştirmeye çalıştıklarını söyleyen Karakaş,  “Farklı alanlarda yeni tezsiz-tezli yüksek lisans ve doktora programları açtık. 2019 yılından bugüne Enstitülerimiz bünyesinde 10’u tezsiz, 14’ü tezli olmak üzere 24 yüksek lisans ve 6 doktora programını açarak öğrenci alımlarını gerçekleştirdik” dedi. YÖK tarafından Türkiye’nin ihtiyacı olan 100 alanda doktora öğrencilerine verilen 100/2000 burs çağrılarına da etkin şekilde katıldıklarını belirten Karakaş,  “2018-2019 akademik yılında 100/2000 doktora burs programlarına 12 öğrencimiz kabul edilmişken, bugün itibariyle farklı alanlardan bursiyer sayımızı 34’e yükselttik” şeklinde konuştu.

AKÜ’nün 6 patenti var, 20 patent başvurusu tescil sürecinde

Üniversitelerin önemli misyonlarından birinin de araştırma-geliştirme faaliyetleri olduğunu söyleyen Karakaş, “YÖK Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu verilerine göre, uluslararası nitelikli indeksler tarafından taranan dergilerde yayınlanmış öğretim elemanı başına düşen yayın sayımız, 2019 yılında 0,323 iken, bu sayı 2022 yılında yüzde 20 artarak 0,3946’ya yükselmiştir. Yayınları, sadece öğretim üyeleriyle oranladığımızda rakam iki katına yükselmektedir” diye konuştu. AKÜ adına 6 patent ve 1 faydalı modelin tescillendiğini ifade eden Karakaş, “Atandığımızda, Üniversitemiz hak sahipliğinde tescilli hiç patentimiz yokken, bugün itibariyle toplam 6 patent ve 1 faydalı model Üniversitemiz adına tescillenmiştir. Patentlerimizden bir tanesinin uluslararası tescili bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının ticarileşme süreci devam etmektedir. Ulusal ve uluslararası toplam 20 patent başvurumuz da tescil sürecindedir” dedi.

Erasmus+ konsorsiyumları ve bütçede AKÜ, Türkiye’nin en başarılı üniversitesi

Küreselleşmeyle birlikte üniversitelerin önemli misyonlarından biri haline gelen uluslararasılaşma konusunda da önemli mesafeler kat ettiklerini belirten Karakaş, yapılan çalışmalar ve projeler hakkında şunları söyledi:

“Bu kapsamda; farklı ülkelerde pek çok üniversite ile iş birliği anlaşmalarına imza attık. Avrupa Birliği Erasmus+ hareketliliği başta olmak üzere ikili anlaşmalarla Avrupa Birliği ülkelerine öğrenci ve personelimizi göndermeye devam ediyoruz. Örneğin, 2019 yılında personel hareketliliği sayısı 73 iken bu sayı 2023 yılında 129’a yükseldi. 2023 yılı Erasmus+ Staj Konsorsiyum başvurularında Türkiye genelinde en yüksek hibe almaya hak kazanan üniversite olduk. 5’inde koordinatör, 5’inde ise ortak olduğu toplam 10 konsorsiyum ile Türkiye’de konsorsiyum çeşitliliği en fazla olan üniversite durumundayız. 2019 yılında Ulusal Ajans tarafından Üniversitemize tahsis edilen bütçe 466 bin Avro iken bu rakam, 2023 yılında 705 bin Avro’ya yükseldi.”

70 ülkeden 2 bin 137 yabancı uyruklu öğrenci

Uluslararası öğrenci oranında ciddi artış yaşadıklarını kaydeden Karakaş, “Uluslararasılaşmanın diğer bir boyutu olan uluslararası öğrenci sayımızda da ciddi oranda bir artış gerçekleştirdik. 2019 yılında 56 farklı ülkeden 614 uluslararası öğrencimiz varken, bu sayı bugün itibarıyla; ön lisans, lisans ve lisansüstü düzeylerde olmak üzere 70 farklı ülkeden 2 bin 137’ye yükseldi. Kayıtlarımız Aralık sonuna kadar da devam edecektir” dedi.

TEKNOFEST 2023’te Türkiye birinciliği

TEKNOFEST yarışlarına 4 yıldır katılım sağlayan topluluk ve ekipleri, paydaşlarla birlikte güçlü bir şekilde desteklediklerini söyleyen Karakaş, “Üniversite olarak 2022 yılının başından itibaren TEKNOFEST’in akademik paydaşlarından biri olduk. 4 yıldır farklı kategorilerde çok sayıda takımla katılım sağlayarak önemli başarılar elde ettik. Son olarak 2023 Teknofest İstanbul’da, İnsanlık Yararına Teknoloji Yarışması Sosyal İnovasyon Kategorisinde AKÜBİOTEK takımımız Türkiye birincisi oldu” dedi.

AKÜ, Tıp Fakültesi olmayan 96 üniversite arasında 19. sırada

AKÜ ve akademisyenlerin de önemli başarılara imza attığını kaydeden Karakaş, “Türkiye’nin ulusal derecelendirme yapan en önemli kurumlarından biri olan URAP sıralamasında üniversitemiz, 2019 yılında 109 devlet üniversitesi arasında 66. sıradayken, 2022-2023 dönemi değerlendirme raporunda, değerlendirmeye uygun görülen 121 devlet üniversitesi içinde, 60. sırada yer aldı. Bu dönemde Üniversitemiz yine URAP sıralamasında, kendi kategorisi olan Tıp Fakültesi Olmayan 96 üniversite içinde ise 19. sırada yer alma başarısını gösterdi” diye konuştu. Uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından yapılan değerlendirmelerde de önemli başarılara imza attıklarını ifade eden Karakaş, “Yine bu yıl, QS Dünya Üniversiteler sıralamasında Üniversitemiz, Asya’daki ülkelerden Avrupa Konseyinde temsil edilen üniversiteler içerisinde, Türk üniversiteleri arasında 43. sırada, Batı Asya ülkeleri arasında ise 58. sırada yer almaktadır.

Dünyanın en başarılı akademisyenleri arasında 11 AKÜ öğretim üyesi

Stanford Üniversitesinden bilim adamlarının öncülük ettiği, bilimsel etki endeksi kullanılarak yapılan diğer bir başarı sıralamasında ise Üniversitemizden 11 akademisyenimiz, dünyada yüzde 2’lik dilime giren dünyanın en etkili bilim insanları arasında yer almayı başarmıştır” ifadelerini kullandı. GreenMetric’te alınan başarılara değinen Karakaş, “Üniversitelerde sürdürülebilirlik çalışmalarını değerlendiren GreenMetric sıralamasında Üniversitemiz, 2019 yılında dünya genelinde değerlendirmeye alınan 780 üniversite arasında 305. sırada yer alırken, 2022 yılında ise Dünya çapında değerlendirmeye alınan 1050 üniversite arasında, 213. sırada yer almayı başarmıştır” şeklinde konuştu.

Engelsiz Üniversite Ödüllerinde 36 Turuncu Bayrak başarısı

Engelsiz Üniversite Ödülleri kapsamında AKÜ’nün 36 Turuncu Bayrak aldığını kaydeden Karakaş, Üniversitemiz, Yükseköğretim Kurulu tarafından verilen Engelsiz Üniversite Ödülleri kapsamında 2019-2023 yılları arasında “Mekânda Erişilebilirlik” kategorisinde, toplamda 36 Turuncu Bayrak almayı başardı. 2020 yılında ise Üniversitemiz, mekânda erişilebilirlik alanında aldığı toplam 13 ödülle Türkiye’de en çok ödüle layık görülen üniversite olma ünvanını elde etti” diye konuştu.

AKÜ, TÜBİTAK proje sayısında Türkiye’nin en iyi 3 üniversitesinden biri

Hidroelektrik ve Jeotermal alanında AKÜ’nün ODTÜ ve Yıldız Teknik Üniversiteleriyle birlikte ilk üçte yer aldığını belirten Karakaş, “TÜBİTAK tarafından yayınlanan Üniversitelerin Alan Bazında Yetkinlik Analizi 2023 Yılı Raporu’nda “Hidroelektrik ve Jeotermal” alanında, ülkemizde faaliyet gösteren araştırma grupları içerisinde, AKÜ Jeotermal ve Maden Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi (JUAM) “Jeotermal Araştırma Grubu,” son 3 yıldır olduğu gibi hem kalite ve hem de yayın hacminde, ODTÜ ve Yıldız Teknik Üniversiteleriyle birlikte ilk üçte yer almayı başarmıştır” şeklinde konuştu. Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezinin TÜBİTAK tarafından 3 projesinin kabul edildiğini söyleyen Karakaş, “TÜBİTAK “Deprem Araştırmaları Özel Çağrısı” kapsamında Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezinin (DUAM) 3 projesi kabul edilmiş olup; Üniversitemiz, bu çağrıda en fazla proje alan ilk 3 üniversite arasında yer almıştır. 2023 yılı içerisinde üniversitemiz, deprem konusunda 6’sı TÜBİTAK proje yürütücülüğü, 4 TÜBİTAK, 1 uluslararası proje araştırmacılığı bilimsel çalışmalarını başarıyla yürütmektedir” ifadelerini kullandı.

Karakaş, konuşmasında AKÜ’nün bilimsel başarılarının yanında sporda da önemli başarılar elde ettiğini ifade ederek, “Üniversitemiz Spor Bilimleri Fakültesi Öğrencisi Milli Güreşçi Fatih Bozkurt, İspanya’da düzenlenen 2022 Dünya U23 Güreş Şampiyonası erkekler grekoromen stil 130 kg finalinde, rakibini 9-1 yenerek ümitler kategorisinde dünya şampiyonu olmuştur” dedi.

“Üniversiteler, ülkelerin talihini ve tarihini değiştirme gücüne sahip”

Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı ise üniversitelerin toplumsal anlamda fonksiyonun önemine dikkat çekerek, “Omuzlarında yükseldiği geleneğe sarılan ve istikrarla yürüdüğü geleceğe adanan üniversiteler, ülkelerin hem talihini hem de tarihini değiştirme gücüne sahiptir. Bir ülkenin rekabetçi niteliğini oluşturan temel kurumlar olarak üniversiteler, önce insana, daha sonra insanlığa yön verme hüviyetine sahip belki de tek müessesedir” dedi. Yiğitbaşı, Türkiye’nin Avrupa’da yükseköğretim alanında en yüksek öğrenci sayısına sahip olduğunu belirterek, “Bunun yanında, Avrupa Yükseköğretim alanında en yüksek öğrenci sayısına sahip Türk yükseköğreniminde 8 milyonu aşan genç bir kitleyi geleceğe hazırlayan üniversitelerimizin, bütün dünyada olduğu gibi toplumsal değerlere duyarlı, sektörel gelişmeleri takip eden ve 21. yüzyılın öğrenci taleplerini doğru değerlendiren kurumlar olmaları önem taşımaktadır” diye konuştu. Yiğitbaşı, AKÜ’nün 30 yıldan fazladır sahip olduğu gelenek ve birikim ile bir yandan öğrencilerini sahip olduğu geleneğin rahle-i tedrisine oturturken, diğer yandan şehrin lokomotifi olma sorumluluğunu da üstlendiğini de sözlerine ekledi.

“Allah bana Kocatepe’ye çıkmayı nasip etti”

Açış konuşmalarının ardından KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar “Güncel Sorunlar Işığında Kıbrıs ve Geleceği” konulu akademik yıl açılış dersini verdi. Tatar, burada yaptığı konuşmada,

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kurtuluş Savaşının en önemli dönüm noktalarından olan Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesinin başlangıç noktası Kocatepe’ye çıkmaktan memnuniyet duyduğunu ifade etti. Tatar, “Kocatepe’ye çıkarak, askerlerimizin 101 yıl önce orada gösterdikleri kahramanlıkları, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatları ile Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna giden o yoldaki Büyük Zaferin başladığı noktada bulunmaktan duyduğum büyük mutluluğu paylaşmak istiyorum. Oralara gitmek hep arzumdu. Allah bunu bana nasip etti. Ne mutlu ki bana Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olarak ilk kez ben Kocatepe’ye çıktım. Bana böyle ifade ettiler. Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra ziyaret etme imkanı bulmuş” dedi. Tatar, “Çanakkale Deniz Savaşları, Sakarya Muharebeleri ve Büyük Taarruz sayesinde Anadolu coğrafyasında yaşayan halkın bekası, barışı ve güvenliği tesis edilmiş oldu. Aksi bir şey olmuş olsaydı bugün bambaşka bir coğrafyadan bahsedecektik. Tarih öyle dönemlerden geçer ki o süreçleri yönetmesi büyük milletin kaderi ile bağdaşır. Burada Afyon Kocatepe Üniversitesinde böyle önemli bir açılış töreninde bir kez daha Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ve onun kahraman silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum” diye konuştu.

“Kıbrıs, 1 yıl süren savaş ve 80 bin şehit verilerek Türk yurdu haline geldi”

Tatar, Kıbrıs’ın Osmanlı İmparatorluğu döneminde Akdeniz’de hakimiyet sağlanabilmesi adına Venediklilerle bir yıllık mücadele sonucunda ve 80 bin şehit verilerek alındığını belirterek, “80 bin şehit vererek alınan bir adanın milletimiz için, devletimiz için ne kadar önemli olduğunu buradan görüyoruz. Gazi Magusa, Lefkoşa ve Kıbrıs’ın fethi ile kesintisiz 350 yıl Osmanlı Devletinin hakimiyetinde ve yönetiminde olan Kıbrıs adasında Türkler, o bölgenin tek hükümdarı olarak oradaki mazlum haklara da kendi hoşgörüleri ile yaşam hakları tanımışlardır” ifadelerini kullandı. Tatar tarihi sürece ilişkin şu anekdotları aktardı:

“1821 yılında Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğuna baş kaldırması ile kendisine göre bağımsızlık hareketiyle Kıbrıs’ta da bir hareket görülüyor. Kıbrıs’ta Rum-Yunan ikilisinin ilk filiz atması bu şekilde gerçekleşiyor. Ege Adaları, Rodos, Girit ve onların 13. ada olarak gördükleri Kıbrıs’ın da onların hakimiyetine geçmesi ve Megola İdea” dedikleri Büyük Yunanistan hayalleriyle oradaki siyaset giderek kökleşmeye başlamıştır. ‘Megola İdea’ öyle bir Rum-Yunan hayalidir ki sık sık haritalar yayınlanır. Ege Adaları dediğimiz de Ege Denizi, Rodos ve Girit’in yanında Kıbrıs’a, oradan da İskenderun Körfezine dayanır. Bizim Mavi Vatan dediğimiz kendimizin hakkı ve hukukunun olduğu Doğu Akdeniz’in o derin mavi sularında da gözlerinin olduğu ve denizci millet olarak denizdeki hakimiyetleriyle de hem Kıbrıs’ımızı hem de bu coğrafyadaki denizleri de içlerine almak suretiyle Büyük Yunanistan yaratma hayalleri var.”

Tatar, Kıbrıs’ın 300 seneden fazla bir süre Osmanlı hakimiyetinde kaldığını belirterek, “Konya, Karaman, Akşehir hatta Anamur’dan nüfus aktarımı neticesinde Kıbrıs’ta Türk nüfusu oluşturuluyor. Belli bir nüfusun konuşlandırılmasıyla milli iradenin orada da olması için büyük bir çalışma ve anlayış gerçekleştirmelerine rağmen Rum ve Yunanistan ile olan Ortodoks dinine bağlı olarak gelişmiştir. Ortodoks bağları ile Rum ve Yunan ikilisi birlikte hareket ederek, bize karşı, Anadolu’ya karşı adeta düşmanlık geliştirerek Kıbrıs’ta her türlü mezalimi yapmışlardır. Rumlar ve Yunanlar Adanın tek hakimi olana kadar komşusunu bile katledecek kadar her türlü haksızlığı yapabilecek yeter ki Kıbrıs onların olsun” diye konuştu.

“Kıbrıs hukuksuzca ilhak edildi”

Tatar, Rumların ve Yunanlıların 1914’lerden sonra Osmanlı Devletinin Almanlarla birlikte 1. Dünya Savaşına katılmasının ardından İngiltere’yi karşı tarafta Türklerin karşısındaki noktaya taşıdığını belirterek, “Kıbrıs Adasını ilhak ettiler. Bize göre hukuksuzluktur. Çünkü arada bir anlaşma var. Osmanlı Devleti sıkıntılarını aştıktan sonra Kıbrıs geri iade edilecek. 1571’den sonra 350 yıl Lozan Anlaşmasına kadar hak sahibi olan Osmanlı Devletine hiçbir bedel ödemeden Kıbrıs’ın elinden alınması asla kabul edilmezdi. Lozan Anlaşmasından sonra İngiltere Kıbrıs’ı 37 yıl yönetiyor. Rum nüfusu 100 binden 400 bine çıkıyor. Kıbrıs’ta esas mesele böyle başlıyor. O dönemde İngiliz sömürge yönetiminde Rum nüfusu 100 binden 400 bine çıkıyor. Biz Osmanlı Devletinin vatandaşları olarak İngiliz sömürüsünde yaşamayı asla kabul etmeyiz. Biz bırakıp gidiyoruz. Anadolu’ya geliyoruz. Nüfus dengeleri aleyhimize dönüyor. Bu nüfus oyunları ile ‘Kıbrıs Rumlarındır, Yunanistan’ındır. Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamalıyız’ şeklinde EOKA hareketleri başlıyor. Türklere karşı her türlü mezalimi yaparlarken, saldırırlarken, katlederken sizler de buralarda Anadolu’yu kurtarmaya çalışıyordunuz. Ama biz bir ve beraberdik.”

“Erenköy savaşları, KKTC için Çanakkale Savaşıdır”

Tatar, Kıbrıs Türk halkının her türlü mezalime ve saldırıya karşı kendi mukavemet teşkilatını kurduğunu ifade ederek, “O dönemde İngiliz’in ipi ile kaç tane insanımızın meydanlarda asıldığını biliyoruz. Adadaki Türk halklı olarak Türk’ün kahramanlık ve mücahitliklerini bilahare Erenköy Çatışmalarında gösterdik. Bizim tarihimizde küçük bir Çanakkale Savaşı anlamında olan Erenköy Savaşlarında dünyanın her yerinde özellikle Türkiye’de bütün öğrenciler Erenköy’e çıkmışlar ve şehit düşmüşlerdir. Vatan uğruna oradaki Türklüğü haykırmışlardır. Bütün bunlar bizleri Kıbrıs’ta egemenlik hakkı ile ayrı bir halk yapmış ve Dr. Fazıl Küçük’lerin, Rauf Denktaş’ların ve buralardan mekanları cennet olsun Başbakan Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun büyük gayretleri ile o gün yok olma aşamasından 1960 kuruluş anlaşmalarında Kıbrıs Türk halkı kurucu bir ortak olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti de 1960 kuruluş anlaşmalarında tek taraflı müdahale hakkı ile garantör ülke olarak hakkını buluyor. Bu çok önemli. Müdahale hakkı ile Erenköy’e uçaklarını gönderebilmiş. Nur içinde yatsın Cengiz Topel’leri oraya gönderebilmiş. Uçaklarla EOKA’ları püskürtebilmişler. Kıbrıs Türk mücahitlerine moral verebilmişler. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile o garantörlük anlaşmasının verdiği hakka hukuka bağlı olarak meşru zeminde paraşütlerle havadan, çıkartma gemileriyle ise havadan ve denizden Mehmetçikle mücahitlerin buluşmasıyla 1974 Kıbrıs Barış Harekatıyla Kıbrıs’ta  ve Doğu Akdeniz’de yeni dönüm noktası başladı. O tarih bizler için fevkalade önemlidir.”

“Annan planına hayır diyen Rum kesimi, AB’ye üye oldu”

1983 yılında KKTC’nin ilan edilmesi ile birlikte adada federal temelli oluşturulacak çözümde Kıbrıs Türk’ün bu çözümün temelinde yer alacağının net olarak ifade edildiğini anlatan Tatar, şöyle konuştu:

“Bu mesajı verdik. Annan Planına kadar süreçleri iyi niyetimizle götürdük ama hiçbir anlaşmaya varılamadı. Annan Planı dediğimiz uluslararası kapsamlı Kıbrıs Planına biz evet dedik, Rum tarafı ise hayır dedi. Rum tarafı hayır deyince  zannettik ki bizler üzerindeki bu izolasyon ve ambargolar kalkacak, doğrudan uçuşlar başlayacak, Kıbrıs Türk’ü ekonomik anlamda da refah ve gelişme sürecine girebilecek ama maalesef vaat ettikleri hiçbir sözleri yerine getirmediler. Rumları hayır demelerine rağmen tek taraflı Avrupa Birliğine aldılar.”

“Kıbrıs’taki bekamız, Türkiye’nin desteğine bağlı”

Kıbrıs’taki Türk halkının bekasının Türkiye Cumhuriyetinin desteğine bağlı olduğuna dikkat çeken Tatar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin de milli menfaatleri oradan geçmektedir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 1937 yılında subaylarına ‘Kıbrıs düşman eline geçerse işte o zaman gerçekten Türkiye zorda kalır ve kuşatılır’ diyor. Kıbrıs’ın coğrafi konumu Türkiye’nin güvenliği için de çok önemlidir. Bugün biz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yönetenler olarak Türkiye’nin her makamı ile iyi ve uyumlu şekilde çalışıyoruz. Geçitkale’de havalimanından İHA’lar ve SİHA’lar kalkıp tüm o coğrafyayı denetleyebiliyorlar. Mavi Vatan’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin egemenlik hakları ile çok daha geniş bir deniz cephesine sahip olmanın gücünü birlikte yaşıyoruz. Geleceğe birlikte yürüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti geleceğe birlikte yürüdüğünde daha güçlü bir Türkiye daha güçlü bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olacaktır.”

Tatar, Kıbrıs’ta iki egemen devlet olduğunu, KKTC’nin yapılacak olası bir anlaşmada her zaman diyalogdan yana tavır alacağını, hak ve adaletin mutlaka yerini bulacağını da sözlerine ekledi.

Açılış dersinin ardından AKÜ Senatosunun kararıyla Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalında, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a “Fahri Doktora” ünvanı takdim edilmesi kararı okundu ve AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş tarafından KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a fahri doktora ünvanı takdim edilerek cübbesi giydirildi.

Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı tarafından da KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a plaket takdim edildi.

2023-2024 Akademik Yılı Açılış Töreni ve Fahri Doktora Takdim Merasimi öncesinde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş’ı makamında ziyaret ederek şeref defterini imzaladı. Ziyarette AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş tarafından KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’a ve KKTC Ankara Büyükelçisi İsmet Korukoğlu’na AKÜ yayını olan ve 4 ciltten oluşan “Yüzüncü Yılında Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi” adlı kitap hediye edildi.

24 Ekim 2023, Salı 1543 kez görüntülendi