Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Devlet Konservatuvarı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Mezunlar Derneği tarafından “Musiki Muallim Mektebinin 100. Yılına Özel Ödül Töreni” ve “100. Yılında Musiki Muallim Mektebi (MMM)” konulu panel düzenlendi.
İbrahim Küçükkurt Konferans Salonunda düzenlenen Emekli Müzik Eğitimcisi Prof. Dr. Ali Uçan’a Müzik Eğitimine ve Kültürüne Katkı Ödül Törenine; Afyonkarahisar Belediye Başkan Yardımcısı Cem Kasapoğlu, AKÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Mustafa Kemal Yıldız, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Türkmen, Konservatuvar Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Duygu Sökezoğlu Atılgan, Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Mezunlar Derneği Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Filiz Yıldız, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Kurnaz Şahin ile birlikte öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.
“Düzenli olarak yaşam boyu onur ödülü takdim edilmektedir”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan ödül töreni; Devlet Konservatuvarı Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, AKÜ Çocuk ve Gençlik Orkestrası ile Müzik Bölümü ve Sahne Sanatları Bölümü Korosu dinletisi ile devam etti. Törenin açış konuşmasını yapan Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Mezunlar Derneği Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Filiz Yıldız, Musiki Muallim Mektebinin kuruluşunun 100. yılı olması dolayısıyla Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Mezunlar Derneği olarak müzik eğitimine ve kültürüne katkı ödülü verme kararı aldıklarını ifade etti. Yıldız, “2012 yılında Prof. Dr. Uğur Türkmen hocamız tarafından kurulan derneğimiz, 2014 yılından beri alanında önemli çalışmalara imza atmış ve ülkemizin müzik kültürüne katkı sağlamış, önde gelen akademisyen ve sanatçılara her yıl düzenli olarak yaşam boyu onur ödülü takdim etmektedir. Konservatuvarımızda Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği, Sahne Sanatları ve Müzik Bölümü olmak üzere 4 bölüm bulunduğu için bu ödülde her yıl sırasıyla bir bölüm adına bu alana büyük katkıları olan değerli hocalarımıza ve sanatçılara verilmektedir” diye konuştu.
“Ali Uçan deyince ilk akla gelen yazdığı müzik eğitimi kitaplarıdır”
Konservatuvar Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Duygu Sökezoğlu Atılgan ise Cumhuriyet Döneminin ilk müzik öğretmeni yetiştiren kurumu olan Musiki Muallim Mektebinin 1 Kasım 1924 yılında eğitim-öğretim faaliyetlerine başladığını söyledi. Musiki Muallim Mektebinin çeşitli aktarım ve dönüşümlerden geçerek Gazi Eğitim Fakültesine bağlandığını kaydeden Atılgan, “Bu sene Musiki Muallim Mektebinin 100. yılı içindeyiz. Bu özel yılda bu kurumdan yetişmiş ve emekli olmuş, müzik eğitimi dediğimizde ilk akla gelen isim, her müzik eğitimi kurumunda yetiştirdiği öğrencisi olan müzik eğitimine olan katkılarını burada sayamayacağım kadar fazla olan ve hocam olmasından dolayı gurur duyduğum Prof. Dr. Ali Uçan Hocamıza, müzik eğitimi ve kültürüne katkı ödülü vermenin coşkusunu yaşıyoruz. Ali Uçan deyince ilk akla gelen yazdığı müzik eğitimi kitaplarıdır. Bu kitaplar müzik eğitimi camiasında bilimsel çalışmalarda en çok atıf alan herkesin kullandığı ve başvurduğu en temel kaynak kitaplardandır” dedi.
“90. yıl Müzik Konseyini düzenledik”
AKÜ Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Mustafa Kemal Yıldız konuşmasında 2024 yılı Musiki Muallim Mektebinin kuruluşunun 100. yılı olduğunu Türkiye müzik kültürüne yön veren bu kurumun hemen hemen bütün müzik kurumlarıyla organik bağının bulunduğunu kaydetti. Yıldız, “2014 yılında AKÜ Devlet Konservatuvarı kuruluşunun 90. yılında Musiki Muallim Mektebi Cumhuriyetin Müzik Serüveni başlığı altında 90. yıl Müzik Konseyini düzenlemiştir. Konservatuvarımız, bu önemli kurumun kuruluşunun 100. yılında da hem bir icracı hem de bir eğitimci olarak yaptığı çalışmalar ve müzik eğitimine kazandırdığı yayınlar ve kitaplarla ülkemizin müzik eğitiminde önemli yer tutmaktadır. Bu bağlamda müzik dünyasında önemli rol oynayan Prof. Dr. Ali Uçan hocamıza müzik eğitimine ve kültürüne katkı ödülü vermeyi planladık. Böyle önemli bir kişinin bu salonda bulunması bize onur ve gurur vermektedir” ifadelerini kullandı.
Emekli Müzik Eğitimcisi Prof. Dr. Ali Uçan ise Büyük Zaferin kazanıldığı Afyonkarahisar’da Musiki Muallim Mektebinin 100. yılında müzik kültürü ve eğitiminin başlıca kalelerinden biri olan AKÜ’de olmaktan büyük mutluluk, gurur ve onur duyduğunu kaydetti. Uçan, “Bu mutluluk, onur ve gururlar AKÜ ailesinin değerli üyelerini en içten sevgilerimle kucaklıyor ve selamlıyorum. Bugün bana verdiğiniz çok değerli ödülü; Türkiye Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önderi ve Türk Müzik Kültürü ve devrimimizin eşsiz önderi Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz ve 1924’ten günümüze çalışmış, yetişmiş, hizmet etmiş ve halen etmekte olan tüm Cumhuriyet müzik öğretmenleri ve eğitimcilerimiz adına alıyorum” diye konuştu.
“Musiki Muallim Mektebimiz bir Atatürk ve Cumhuriyet mucizesidir”
Ödül töreninin Büyük Taarruzun ve Büyük Zaferin gerçekleştiği Afyonkarahisar’da ve AKÜ’de Musiki Muallim Mektebinin 100. yılında verilmesinin çok anlamlı olduğunu dile getiren Uçan, “Bunun öğretmenler günümüzü kutlarken AKÜ Devlet Konservatuvarımızın kuruluşunun 25. yılına rastlaması da çok anlamlıdır. Çünkü AKÜ Devlet Konservatuvarımız; çeyrek yıldır müzik yaşamımız, kültürümüz ve eğitimimizde çok etkin ve belirleyici yer ve rol almaktadır. Musiki Muallim Mektebimiz bir Atatürk ve Cumhuriyet mucizesidir. Onun varoluşundan ve doğurduğu kurumlarla varlığını dolaylı sürdürüşünden günümüze uzanan Cumhuriyet müzik yaşamımızın ve kültürümüzün ve eğitimimizin 3 öz dili Türkçe, Atatürk’çe ve Müzikçe’dir. Bir Türk müzik öğretmeni eğitimcisi ve kültürcüsü için en anlamlı ve değerli ödül bu 3 öz dil ile eğittiği öğrencilerinden, yetiştirdiği müzik eğitimi ve kültürcülerinden ve birlikte çalıştığı meslektaşlarından alınan ödüldür” dedi.
Tören konuşmalarının ardından Arş. Gör. Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan “Musiki Muallim Mektebi ve Ali Uçan” adlı belgeselin gösterimi gerçekleştirildi. Belgesel gösterimin ardından Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Mezunlar Derneği Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Filiz Yıldız tarafından Emekli Müzik Eğitimcisi Prof. Dr. Ali Uçan’a Müzik Eğitimine ve Kültürüne Katkı Ödülü takdim edildi.
“Musiki Muallim Mektebi Bir Atatürk ve Cumhuriyet Mucizesidir”
Ödül törenin ardından “100. Yılında Musiki Muallim Mektebi” konulu panele geçildi. Konservatuvar Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Duygu Sökezoğlu Atılgan’ın moderatörlüğünü yaptığı panelde; Emekli Müzik Eğitimcisi Prof. Dr. Ali Uçan, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Prof. Dr. Uğur Türkmen ve, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Kurnaz Şahin konuşmacı olarak yer aldı. Panelde “Musiki Muallim Mektebi Bir Atatürk ve Cumhuriyet Mucizesidir” konulu sunumu yapan Emekli Müzik Eğitimcisi Prof. Dr. Ali Uçan, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılını aşıp geride bırakırken Kuruluşunun Yüzüncü Yılı’nı kutlandığı Musiki Muallim Mektebinin, tarihsel süreç içerisinde genelden özele doğru bir bakışla iç içe geçen bir ‘Büyük Türk Devrimi, Türk Kültür-Eğitim Devrimi ve Türk Müzik-Eğitimi Devrimi’ olgusu olduğunu belirtti. Uçan, “Yirminci Yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarına doğru Cumhuriyetin ilanının ardından tasarlanmaya ve gerçekleştirilmeye başlar. Bu kurumsal devrim olgusunun kimi ön kökleri, şanlı Türk tarihimizin derinliklerine uzanmakla birlikte, belirli ölçüde Osmanlıdan devralınan birikime dayanır. Ama esas olarak ulu önder, eşsiz yönder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün öngörüş-uzgörüş, yurdumuzun-ulusumuzun ulusal kurtuluş, Türkiye Cumhuriyeti’mizin ulusal kuruluş, çağdaşlaşmamızın işleyiş-ilerleyiş ve çağcıl uygar insanlığın evrensel insancıl yöneliş felsefesine temellenir. Ana ilke olarak yerel ve evrensel köklerden beslenerek ulusal müzik kültürümüzü ve eğitimimizi sürekli geliştirmeyi erekler. MMM konusu bunların tümüyle tutarlı bir görüş, anlayış ve yaklaşımla ele alınmayı gerektirir” ifadelerini kullandı.
İlk Müzik Öğretmeni 1913 yılında
Osmanlı Döneminde müzik dersi yeni okul programlarına ilk kez 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi-Genel Eğitim Tüzüğü ile girdiğini ifade eden Uçan, şöyle konuştu:
“İlkin kız ortaokulları ile kız ilk ve orta öğretmen okullarında yer aldı. 1913’te Kız liselerinde, 1915’te erkek ortaokulları ile erkek ilk öğretmen okullarında yer buldu. İlkokullarda ise 1913 tarihli İlköğretim Geçici Yasası’yla yer aldı. Ve ‘ayrı bir öğretmen’ ile verilmesi öngörüldü. Böylece yeni okullarda müzik öğretmeni istihdamı için gerekli ders ve program zemini oluştu ve kimi müzikçiler öğretmen olarak görevlendirildi. Ama gerçek anlamda müzik öğretmeni yetiştirilmedi. Buna yönelik olarak 1916 yılında ve sonrasında yapılan iki anlamlı önerim ve ön girişim sonuçsuz kaldı. Ancak İstanbul Erkek Muallim Mektebinde müziğe ilgili ve üst düzeyde yetenekli öğrencilere ders içi ve ders dışı ‘ağırlıklı müzik eğitimi’ verildi. Bir tür ‘örtülü müzik semineri’ olan bu uygulamalarla çok iyi yetişenler mezun olunca ‘ilkokul gezici müzik öğretmeni’ olarak atandılar. Bunlardan biri 1917 çıkışlı Halil Bedi Yönetken’dir. Kendisi tam 40 yıl sonra 1957’de İstanbul İlk Öğretmen Okulu Müzik Semineri’nde benim iki yıl öğretmenim olmuştur.”
Musiki Muallim Mektebinin 1920’ler Türkiye’sinde olağanüstü bir düşünüm, tasarım, atılım ve devrimi olduğunu kaydeden Uçan, “Atatürk Türkiye’si yalnızca müzik öğretmeni yetiştirmek amaçlı ayrı, bağımsız bir Müzik Öğretmen Okulu kurup açarak Türk eğitim sistemine yepyeni, öpözgün bir okul ve kurum kazandırdı. Bu tarihsel devrim ve kazanım bu okula, mesleğe ve alana büyük önem vermek, yaşamsal işlev yüklemek ve çok yüksek değer biçmek demektir. Bunu, ulus ve ülke bin bir darlık, yokluk ve yoksunluk içindeyken, Cumhuriyetin ilanının ardından bu köktenci devrime girişerek göstermiştir. Ama TBMM içinde-dışında kimileri, bu kuruluş, açılış ve işleyişe karşı çıkmış; fırsat buldukça haksız olarak eleştirme, engelleme ve kösteklemeye çalışmışlardır. Dahası ‘Atatürk’ün yakın çevresinden bile çok homurdananlar olmuştur.’ MMM ise bunlara karşın Üçlü Öz-Dili Türkçe-Atatürk’çe-Müzikçe’yle 1924’ten 1941’e 17 yıl somut varlığını, etkinliğini, verimliliğini ve yararlılığını sürdürmeyi başarmıştır” dedi.
“1924’te Türkiye kendi yörüngesini değiştiriyor”
Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Kurnaz Şahin ise “Cumhuriyetin Yeni Müziği; Musiki Muallim Mektebi ve Tarihçesi” adlı sunumu yaptı. Musiki Muallim Mektebinin açılışını ve neden oluşturulduğunu anlamak için o dönemin atmosferine gitmek gerektiğini belirten Şahin, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çünkü 1924 yılı Türkiye ve Türkiye’nin yakın tarihinde ilginç gelişmelere sahne olan son derece radikal değişikliklerin yaşandığı bir dönem. 1924, 1923’ün gölgesinde kalmış bir yıl. Çünkü 1923’te Lozan Anlaşması imzalanmış ve Cumhuriyet kurulmuştur. Bu 1923 olgusu 1924 yılını da aslında gölgede bırakıyor. 1924’te Türkiye’de olağanüstü şeyler gerçekleşiyor. Henüz anayasal bir laiklik olmamakla birlikte devletin laikleşmesi perspektifinde çok ilginç şeyler yaşanıyor. Çok radikal değişimler yaşanıyor. Bunlardan en önemlisi 3 Mart Kanunlarıdır. Hilafet’in Kaldırılması, Tevhid-i Tedrisat Kanunun kabul edilmesi ile Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması gibi devleti siyasal anlamda dönüştüren ve laik perspektife getiren çok önemli hadiseler gerçekleşiyor. Aslında 1924’te Türkiye kendi yörüngesini değiştiriyor. Şark yörüngesinden Garp yörüngesine bir ilerleyiş var. Garp yörüngesinde de kendi kimliğini koruyarak, ulus devlet inşası dediğimiz Türkçülüğünü de koruyarak devam etme süreci var. Siyasal anlamdaki bu değişiklikler müzik alanında da var. Şark musikisinden Garp musikisine doğru bir ilerleyiş var. Musiki devriminin en önemli ayak seslerinden birisi Musiki Muallim Mektebidir.”
1924 yılında musiki alanında ilginç şeylerin yaşandığını belirten Şahin, şunları kaydetti:
“Her şeyden evvel Halifeliğin kaldırılmasından sonra burada Makam-ı Hilafet Mızıkası denilen Muzıka-i Humayun’un devamı olan kurumun Ankara’ya getirilişi var. Ankara’ya getirildikten sonra bu orkestra Latife Hanım’ın himayesinde Batılı müziğin en yüksek düzeyinde eserlerin konser olarak sunulduğunu görmekteyiz. Bir de Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrasının da temellerinin atıldığı dönem. Dolayısıyla 1924 yılı Türkiye’de müzik devrimin ayak seslerinin geldiği bir süreci ifade ediyor. Burada Şark musikisinden Garp musikisine geçişin bir tezahürü olarak Mektebin açılışını görebiliriz. Mektebin talimatnamesi kurulmasından 1 yıl sonra ortaya çıkıyor. Bu da aslında sahalardaki uygulamalardan sonra görülen birtakım eksiklikler nedeniyle uygulama sonrası talimatnamenin geldiğini görmekteyiz. Bizde uygulamanın daha ön planda olduğunu yasal düzenlemelerin ise sonradan geldiğini ifade ediyor. Talimatname 6 Eylül 1925’te Resmi Gazete’de yayımlanır. Talimatnamenin birinci maddesi; Musiki Muallim Mektebi, lise, orta mekteplerle muallim mektepleri için müzik muallimi yetiştirmek maksadıyla tesis edilmiştir. Talimatnamenin ikinci maddesine baktığımızda ilginç bir ifadeyle karşılaşırız. İkinci madde de Mektebin müdürü Garp musikisine hakim bir müdürden oluşur ve müdür bu şahadetnamelerini ispat etmek zorundadır ifadesi vardır. Raporlara baktığımızda 1924-1925 raporlarında Musiki Muallim Mektebinde 10 keman, 2’şer kişilik altı sıra, kira ile tutulmuş 12 odalı bir bina, binanın tavan döşemeleri gayri muntazam, duvarları badanasız, kapıları boyasızdır şeklinde okulun içerisinde bulunduğu durumu da arşiv belgelerinden öğrenmemiz mümkün olabiliyor.”
“Devlet Konservatuvarlarının asırlık geçmişi var”
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Prof. Dr. Uğur Türkmen ise “Veriler ne Anlatıyor? Yeni Yüzyılın İlk Yılında Mesleki/Profesyonel Müzik Eğitimini Neler Bekliyor?” konulu sunumunda veriler aktardı. Türkmen, “Türkiye’de ortaokul ve lise programları olan konservatuvar, müzik ve sahne sanatları bölümleri var. 12 konservatuvar, 2’i de müzik ve sahne sanatları fakültesi var. Bunlar tam zamanlı ortaokul ve lise programları oluyor. 214 misafir öğretim elemanı var. Kültür ve Turizm Bakanlığında Türk Müziği ve Saz Heyetlerinin sadece yüzde 13’ü kadın. Türk müziği, halk ve sanat müziği bölümleri de mezun ettiği öğrencilerin özellikle saz icracı noktasında neden yüzde 13’ünün istihdam olanağı bulabildiğini tartışması gerekir. Misafir öğretim elemanları özellikle bazı çalgılarda çok sıkıntı. Özellikle solfej alanında. Özellikle Batı’da, Anadolu’nun tam ortasında ve Doğu’da konservatuvar olmayan illerimiz var. Konservatuvarlar devlet ve vakıf olarak ayrılıyor. Vakıf konservatuvarı sayısı son derece az. Ankara ve İstanbul’da özel konservatuvar var” diye konuştu.
Devlet Konservatuvarlarının 100 yıllık geçmişi olduğunu kaydeden Türkmen, “100 yıllık bir geçmişimiz var. Konservatuvarlarda 230’lu sayılarda profesör karşımıza çıkıyor. Bu kadar konservatuvar, bölüm, anabilim ve ana sanat dalı bu kadar çokken ve bir program açmak için 3 öğretim üyesi şartı varken 100 yıllık tarihimizde bu sayılar az. Verilere göre 230 profesör, 211 doçent, 269 doktor öğretim üyesi ve 705 öğretim görevlisi var. Yani bu demek oluyor ki konservatuvardaki hocaların çoğu akademisyenlikte yükselmek istemiyor. Ben çalar, söyler işime bakarım. Yükselmek çokta önemli değil. Ama bu sefer sosyal etkinizin çok sınırlı kalması sorunu ortaya çıkıyor. Kurullara siz giremezseniz, kurulları diğer alanlardaki profesörler doldurur. Dolayısıyla akademik etki bakımından bizim bunu tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor. Araştırma görevlisi sayımız ise sadece 134’tür. Konservatuvarlar ısrarla araştırma görevlisi almak istemiyor” dedi.
Ödül tören programı; soru cevap bölümün ardından teşekkür belgesi takdimi ve toplu fotoğraf ile sona erdi.