Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Doğa Koruma Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından “İklim Değişikliği ve Türlerin Korunması: Deniz Kaplumbağaları ve Kutup Araştırmaları” konferansı düzenlendi.
Erdal Akar Konferans Salonunda düzenlenen konferansa; Doğa Koruma Biyoizlem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Türkozan, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen ile birlikte akademik personel ve öğrenciler katıldı.
Prof. Dr. Uğur Cengiz Erişmiş yaptığı açış konuşmasında iklim değişikliğinin sadece çevresel, iklim olayları ile ilgili olmadığını belirterek iklim değişikliğinin yaşam tarzının tam içerisinde olduğunu söyledi.
“TÜBİTAK Projesiyle Kutup araştırmalarına çıktık”
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sözen, Güney ve Kuzey Kutbuna giderek yaptığı araştırmalar hakkında öğrencilere bilgi verdi. Sözen, “Kutuplarda yaptığımız çalışmalarda, yunusları fotoğraflayarak türlerini ve bulunmaz alanlarda yuvalarının olup olmadığını belirliyorduk ve yüzgeçlerindeki izlerinden dolayı bireyleri tanımaya çalışıyorduk. Çalışmalardan sonra benim memeli araştırmalarım deniz memelisine doğru olmaya başladı” dedi. TÜBİTAK’ın kutup araştırmaları için çıktığı projeye, balina üzerine yapılan çalışmayla başvurduğunu ifade eden Sözen, “Canlı bilimleri içerisinde kutup biyoçeşitliliği alanı bizim için uygun görüldü. Benim gidip her iki kutupta da balina gözlemleri yapıp bunların kayıtlarını alıp fotoğraflarını çekmem gerekti. Haziran 2022’de desteklenmesi için karar verilen 10 projeden birisi oldu. Birinci seferimiz Kuzey Kutbu seferimizdi. Kuzey Kutbu seferine Norveç’ten başladık. Norveç’ten çıktıktan sonra etrafımızda çok miktarda kuş görünmeye başladı. Hemen ardından çok fazla balinaya denk geldik. Öğrendik ki kuşlar, balinaları takip ediyorlar ve balinaların aşağıdan yüzeye çıkardıkları besinler ile besleniyorlar” diye konuştu.
“80 derece kuzey enlemlerine ulaştık”
Sözen, Kuzey ve Güney Kutbuna dair diğer gözlemlerini şu sözlerle anlattı:
“Balinalar nefes alıp verirken çok yoğun bir buhar oluşturuyorlar. Bu da balinaların su püskürtüyormuş gibi bir görüntüye sahip olmasına neden oluyor. Balinaların kuyruklarının altındaki desen deriye benziyor. Kuyruklarının altındaki fotoğrafı çektiğiniz zaman daha önce de çekilen aynı balinanın başka kayıtlarına ulaşabiliyorsunuz. Kuzey Kutbuna yaklaştıkça denizin üzerinde buzlar görünmeye başladı. 80 derece enlem noktasına kadar geldik. Doğuya doğru ilerledik, oradaki adaları da görerek güneye doğru ilerledik. Norveç’in ücra bir adasında Svalbard Küresel Tohum Kasası bulunmaktadır. Bir gün dünya, yaşanan nükleer savaşta yok olursa, dünyayı tekrar bitkilendirebilmek için adanın altında nükleer saldırıya dayanıklı bir bitki tohum deposu yapılmıştır.”
“İklim değişikliğinin hızı hayvanların iklime adapte olmasını engelliyor”
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Türkozan ise deniz kaplumbağaları hakkında bilgi verdiği konuşmasında, iklim değişikliğinin ne olduğunu, bu iklim değişikliği kapsamında neden deniz kaplumbağalarının çalışıldığını, iklim değişikliği ile deniz kaplumbağalarında yapılan çalışmaların nasıl uyum gösterdiğini ve iklim değişikliğinin olup olmadığını modern organizma üzerinden anlattı. Türkozan, iklimin kısa süreli çalışmalar sonunda ifade edilemeyeceğini belirterek, “Yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaşanan ya da gözlemlenen tüm hava koşullarının ortalama özellikleri iklimi ifade etmektedir. Hava olaylarının sıklıkları, zamansal dağılımları, ekstrem olayların hepsi iklimi oluşturuyor. Yani iklim uzun süreli gözlemlenen değerlerden oluşmaktadır. 2-3 yıllık çalışmalarımızla iklimi gözlemlediğimizi söyleyemeyiz” dedi.
“Kelonya Midas tehdit altında”
Deniz Kaplumbağalarının dünyada yaşayan 7 türü olduğu bilgisini kaydeden Türkozan, “Türkiye’de 7 türden sadece Caretta Caretta ve Kelonya Midas yani yeşil deniz kaplumbağası yuva yapmaktadır. Deri sırtlı deniz kaplumbağası yaklaşık üç metre kadar olabiliyor ve 600 metre kadar derine dalabiliyor. Bizim sahillerimizde üremiyorlar. Ama düzensiz olarak Ege’de ve Akdeniz’de görülebiliyorlar. Deniz Kaplumbağalarında diğer kara kaplumbağaları gibi halkalar bulunmadığından dıştan bakılarak yaşları belirlenemiyor” diye konuştu. Deniz kaplumbağalarının deniz ve kara arasındaki enerji transferi için önemli hayvanlar olduğunu ifade eden Türkozan, “Deniz kaplumbağaları yumurtalarını karaya bırakır. Bunların bir kısmı denize döner ama yumurta artıklarının bir kısmı av olur. Arta kalanlar toprağın içerisinde ayrıştırıcılar tarafından tüketilir. Deniz kaplumbağaları, Dünya Koruma Birliği tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda hem küresel hem de bölgesel düzeyde 4-5 yılda bir uzman grupları tarafından değerlendirilir. En son yapılan değerlendirmelerde Kelonya Midas’ın tehdide yakın düzeyde olduğu tespit edildi” diye konuştu.
Konferans, soru cevap bölümünün ardından teşekkür belgelerinin verilmesi ve plaket takdimiyle sona erdi.