Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesinde “24 Kasım Öğretmenler Günü Programı” düzenlendi. Abdullah Kaptan Konferans Salonunda düzenlenen programa; AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Peker, Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Eray Eğmir ve Doç. Dr. Mehmet Erkol, akademik ve idari personel ile Hoca Ahmet Yesevi İlkokulu öğretmenleri ve öğrencileri katıldı.

“Kalemin kılıçtan üstün olduğunu vurgulayan bir medeniyetin mensuplarıyız”

Programın açış konuşmasını yapan AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Peker, öğretmenliğin kutsal olduğu kadar büyük sorumluluk gerektiren bir meslek olduğunu belirtti. 10 Ocak 2001’de kurulan AKÜ Eğitim Fakültesinin 25. yılını kutlamaya hazırlandıklarını kaydeden Peker, fakültenin bu süre zarfında 8 bin 546 mezun verdiğini ifade etti. Peker, “Bugün itibarıyla 8 bin 546 mezun verdik. Bunun yanı sıra 8 bin 810 öğrencimize pedagojik formasyon sertifikası vererek onları öğretmenliğe aday olarak uğurladık. Kendileri şu anda eğitim ordusunun içinde yer almaktadır” dedi. Peker, AKÜ Eğitim Fakültesinin 9 lisans, 9 tezli yüksek lisans ve 3 doktora programıyla hem öğretmen yetiştirdiğine hem de öğretmenlerin mesleki gelişimlerine katkı sağladığına dikkat çekti. İlim tahsili yolunun öğrencilerin zihinsel gelişimlerini kolaylaştırmaktan, manevi yönlerini güçlendirmekten ve onlara vizyon kazandırmaktan geçtiğini kaydeden Peker, “Bizler, ‘beşikten mezara kadar ilim tahsil etmeyi’ emreden, kalemin kılıçtan üstün olduğunu vurgulayan bir medeniyetin mensuplarıyız. Çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış, bu donanımı insanlığın hayrına kullanabilen, kültürümüze meraklı ve duyarlı, nitelikli ve ahlaklı nesiller yetiştirmek temel gayemizdir” diye konuştu.

“Öğretmen eğitimin dört temel saç ayağının ana aktörü”

Prof. Dr. Peker, eğitimin öğrenci, öğretmen, veli ve okul olmak üzere dört temel sacayağından oluştuğunu belirterek, bu yapının ana aktörünün öğretmen olduğunu vurguladı. Öğretmenin görevinin yalnızca öğrencilerin akademik gelişimine katkı sunmakla sınırlı olmadığını ifade eden Peker, öğretmenlerin aynı zamanda öğrencilerine iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış gibi değerleri kazandıran, onlara rehberlik eden bir rol üstlendiğini söyledi. 21. yüzyılın eğitim anlayışında öğretmenliğin, bilgiyi aktarmaktan çok öğrenciyi yetiştirmek, terbiye etmek ve içindeki cevheri açığa çıkarmak olduğunu dile getiren Peker, öğretmenlerin bilgi, tecrübe ve irfanla öğrencileri geçmişten geleceğe taşıyan önemli bir vazife yürüttüğünü kaydetti. Peker, “Bizim inancımızda “Kim bir hayra vesile olursa o hayrı yapmış gibidir. Kim de bir şerre vesile olursa o şerri işlemiş gibidir” Bu bağlamda öğretmen; hayra motor olan, şerre de fren olandır. Fakültemizden mezun öğretmenlerimizin görev anlayışının da bu şekilde olması için hocaları olarak tüm sorumluluk bizlerdedir” diye konuştu.

Prof. Dr. Peker, eğitimin öğrencisi, velisi, fiziki imkânları ve öğretmenleriyle bir bütün olduğunu belirterek, bu bütünün herhangi bir parçasının eksik olması durumunda sistemin sağlıklı işleyemeyeceğini ifade etti. Ayakları yere sağlam basan bir eğitim yapısına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Peker, “Öğretmenin değerine paha biçilemez” dedi.

“Mustafa Kemal Paşa, okuma yazma seferberliğine bizzat katıldı”

Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celal Demir ise 1 Kasım 1928’de Yeni Türk Harfleri Kanunu’nun kabul edildiğini hatırlatarak, “Hemen ardından 8 Kasım 1928’de 16-45 yaş arasında olan herkese okuma yazma öğretilmesini yasal hale getiren Millet Mektepleri Kanunu çıkarılmıştır” dedi. Demir, 1928’de yapılan yasal düzenlemenin ardından Türkiye’nin her okulunda, halk evlerinde, kıraathanelerinde ve resmî dairelerinde yeni harfleri öğrenme ve halka öğretme seferberliğinin de başladığını belirtti. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yeni alfabeyle okuma yazma faaliyetlerine bizzat katıldığını kaydeden Demir, “Bu çalışmalardaki öncülük rolü nedeniyle, 24 Kasım 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kendisine Millet Mektepleri Başöğretmeni unvanı verilmiştir. 1981 yılına gelindiğinde ise, Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olması sebebiyle bu yıl Atatürk Yılı ilan edilmiştir. Aynı yıl Millî Eğitim Bakanlığı, Atatürk’e Başöğretmen unvanının verildiği 24 Kasım gününün Öğretmenler Günü olarak değerlendirilmesine karar vermiştir” diye konuştu.

“Öğretmenlik, bir meslekten çok bir yaşam biçimidir”

Öğretmenler Günü’nde “kutlamak” yerine “değerlendirmek” ifadesinin kullanılmasının daha anlamlı olduğunu vurgulayan Demir, 24 Kasım’ı; öğretmenlerin sorunlarını dile getirip çözüm arayarak, mesleğe dair olumlu gelişmeleri paylaşarak, örnek başarıları duyurarak, öğretmenleri ödüllendirip takdir ederek, emekli olanları onurlandırarak ve görev şehidi öğretmenleri anarak değerlendirdiklerini ifade etti. Öğretmenin eğitim ve öğretim sürecinin en temel unsuru olduğuna dikkat çeken Demir, öğretmenliğin bir meslekten öte yaşam biçimi olduğunu belirterek, “Toplumun yapısını ve milletin geleceğini öğretmenler şekillendirir. Bu başarının gerçek sahibi de öğretmenlerdir. Ancak bu değerli konum, doğal olarak birçok sorumluluğu da beraberinde getirir. Öğretmen her ortamda örnek olmak zorundadır ve yasaların ve geleneklerin çizdiği sınırlar içinde kalması önemlidir” dedi. Demir, eğitim alanının sürekli yenilenmesi gerektiğini vurgulayarak, öğretmen yetiştirme meselelerinin bugünkü anlamıyla 1908 yılından bu yana tartışıldığını da hatırlattı.

“Geri bildirimi çok önemsiyorum”

Açış konuşmalarının ardından sinevizyon gösterimi yapıldı ve Okul Öncesi Öğretmenliği 2. sınıf öğrencisi Fadime Nur Çelik, “Dünyanın Bütün Çiçeklerini Getirin Buraya” adlı şiiri seslendirdi. Daha sonra öğrencileri ile sahneye çıkan AKÜ Eğitim Fakültesi mezunu Öğretmen Ahmet Karlı öğrencileriyle bir gösteri sergileyerek duygularını paylaştı. Karlı, 17 yıl sonra öğrencileriyle birlikte mezun olduğu fakülteye dönmenin de kendisini çok mutlu ettiğini belirtti. Karlı, öğrenciyken, hocalarından edindiği bilgileri 17 yıllık meslek hayatında uyguladığına da dikkat çekti.

“Okul, dört duvardan ibaret değil”

Okulun sadece fiziki bir yapıdan ibaret olmadığını, hayatın her alanının aslında bir okul niteliği taşıdığını vurgulayan Karlı, öğretmenliğin kapsamlı bir görev olduğunu ifade etti. Bir köye atanan öğretmenin yalnızca okuma yazma öğretmediğini belirten Karlı, kimi zaman ailelerin kapısını çalarak kız çocuklarının eğitime kazandırılması için çaba gösterdiğini, kimi zaman da mesai sonrasında köy halkıyla iletişim kurarak toplumsal bağları güçlendirdiğini söyledi.

Öğretmenin aynı zamanda devleti temsil ettiğini belirten Karlı, yaşlılara gösterilen saygının bile eğitimin bir parçası olduğuna dikkat çekti. Öğrenciler için yardım kuruluşlarından destek arayışına girilebildiğini aktaran Karlı, bu yönüyle öğretmenliğin sadece bir görev değil, topluma önderlik eden bir meslek olduğunu kaydetti.

Karlı’nın konuşmasının ardından, Türkçe Öğretmenliği 2. sınıf öğrencisi Durali Akbulut “Köy Öğretmenleri” adlı şiiri seslendirdi. Sonrasında Devlet Konservatuvarı öğrencileri tarafından Türk Halk Müziği dinletisi gerçekleştirildi. Program, 3. sınıf öğrencilerinin oratoryo gösterisiyle sürerken, Sınıf Öğretmenliği 3. sınıf öğrencisi Mahinur Akay “Ben Öğretmen Olmak İstiyorum” adlı şiiri okudu.

Etkinlik, plaket ve teşekkür belgelerinin takdim edilmesiyle sona erdi.​

25 Kasım 2025, Salı 30 kez görüntülendi