Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ), Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı ve Afyonkarahisar Denetimli Serbestlik Müdürlüğü iş birliğinde Türk adalet sistemine entegrasyonunun 20. yılı geride kalan Denetimli Serbestlik uygulamasının hukuki, sosyolojik ve toplumsal etkilerinin ele alındığı “20. Yılında Denetimli Serbestlik Sisteminin Kamuoyunda Bilinirliği” paneli düzenlendi.
İbrahim Küçükkurt Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele, Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, Belediye Başkanı Burcu Köksal, Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Patlak, İdare Mahkemesi Başkanı İslam Kaya, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Baro Başkanı Melahat İpek Yılmaz Göktürk, Milli Eğitim Müdürü Miraç Sünnetci, yargı mensupları, akademisyenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve öğrenciler katıldı.
“Denetimli Serbestlikte esas hedef toplumsal uyumun sürekliliğidir”
AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Denetimli Serbestlik Sisteminin sadece ceza infazı olmadığını belirterek, “Asıl önemli olan, bireyin sistemden çıktıktan sonra toplumla uyumlu bir yaşam sürüp süremediğidir” dedi. Karakaş, Denetimli Serbestlik Sisteminin 20 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen içerik olarak tam anlaşılamadığını belirtti. Karakaş, “Denetimli Serbestlik kamuoyunda ismi bilinen ancak tanınırlığı düşük seviyelerde olan, ne anlama geldiği noktasında çok fazla bilginin olmadığı bir sistemdir. Genellikle sadece işin içerisinde olanların vakıf olduğu bir konu olarak kalmıştır. Bu nedenle sistemin 20. yılında böyle bir faaliyetin gerçekleştiriliyor olması, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından oldukça önemlidir” diye konuştu.
“Denetimli Serbestlik bir infaz değil, topluma kazandırma süreci”
Denetimli Serbestliğin hem bireyi hem de toplumu koruma amacıyla ihdas edildiğini belirten Karakaş, kurumun temel amacının adaletin tesisi ve kişinin topluma kazandırılması olduğunu ifade etti. Karakaş, bir sosyolog gözüyle sürece bakıldığında “süreklilik” kavramının öne çıktığını belirterek şunları söyledi:
“Denetimli Serbestlik, uyumu sağlama noktasında bir aracı kurum işlevi görüyor. Fakat asıl bakılması gereken nokta; bireyin Denetimli Serbestlik sisteminden çıktıktan sonraki süreçte topluma uyumu noktasında nasıl bir durum sergilediğidir. Kişi gerçekten toplumla uyumlu bir yaşam sürebiliyor mu? İşin sosyolojisi buradadır. Süreç içerisinde uyum gerçekleşiyor gibi görünebilir, ancak sistemden çıktıktan sonra bu süreklilik sağlanıp sağlanamadığı hususu esas odaklanılması gereken kısımdır.”
Uzmanlara “süreç sonrası” çağrısı
Konuşmasının sonunda hukukçulara ve alan uzmanlarına çağrıda bulunan Prof. Dr. Karakaş, iyileştirme çalışmalarının sadece denetim süreciyle sınırlı kalmaması gerektiğini kaydetti. Karakaş, “Esas hedef topluma kazandırmaktır. Uyum bir süreçtir ve bu sürecin en büyük bileşeni toplumdur. Bir sosyolog olarak, iyileştirmenin devam edeceği bir sistemin tesis edilmesi konusunun altını çizmek istiyorum” diye konuştu.
“Denetimli Serbestliğin faydaları zamanla anlaşıldı”
Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Patlak da yaptığı konuşmada, 2005 yılında mevzuata giren Denetimli Serbestlik Sisteminin başlangıçta uygulayıcılar tarafından temkinle karşılandığını, ancak zamanla sistemin faydalarının anlaşılmasıyla yargı pratiklerinin değiştiğini belirtti. Toplumda hükümlülere yönelik var olan “ön yargı” ve “kötü algı”nın kırılması gerektiğini ifade eden Patlak, empati yapmanın önem arz ettiğini belirtti. Patlak, “Hükümlülerin hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve bizimle yaşamaktadır. Her zaman şu örneği veriyorum; Allah kimsenin başına vermesin ama hepimiz trafikte araç kullanıyoruz. Trafiğe çıktığımız takdirde hepimiz maalesef birer hükümlü adayıyız. O yüzden bu vatandaşlarımıza ön yargıyla bakmamak lazım. Denetimli Serbestlik sadece imza atılan bir yer değil, hükümlüleri meslek sahibi yapan bir kurumdur” dedi.
“Denetimli Serbestlik, onarıcı adaletin en somut tezahürüdür”
Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, panelin açılışında yaptığı konuşmada, hukuk devleti ilkesinin sadece suçun cezalandırılmasını değil, aynı zamanda suçlunun topluma yeniden kazandırılmasını da bir görev olarak yüklediğini belirtti. Denetimli Serbestlik Sisteminin, onarıcı adaletin en somut, insani ve çağdaş tezahürü olduğunu kaydeden Yiğitbaşı, sistemin “cezalandırıcı” değil “iyileştirici” yönünün son 20 yılda ön plana çıktığını ifade etti. Konuşmasında bağımlılıkla mücadeleye ilişkin Yeşilay verilerine atıfta bulunan Vali Yiğitbaşı dijital bağımlılık tehlikesine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bugün bağımlılık dediğimizde ne yazık ki sadece uyuşturucu madde bağımlılığını konuşmuyoruz. Aslında kendi kendimize adeta geçirdiğimiz ‘dijital prangaları’ da konuşuyoruz. Yeşilay’ın son verileri, sanal kumar ve bahis kaynaklı bağımlılıkların geçmişe göre çok daha arttığını, dijital bağımlılığın uyuşturucu madde bağımlılığını geride bırakma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Sanal kumar ve yasa dışı bahis, sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda organize suç örgütlerinin beslendiği devasa bir finansal ekosistemdir. Bu tehdit ailelerin dağılmasına, intiharlara ve büyük toplumsal felaketlere kapı aralıyor.”
“Gençler ‘matikçi’ olarak suça sürükleniyor”
Vali Yiğitbaşı, gençlerin hızlı para kazanma vaadiyle suç örgütleri tarafından kullanıldığını kaydederek, “Gençlerimiz ‘matikçi’ olarak adlandırılan, suç gelirlerinin aklanmasına aracılık ettiren birer piyon olarak kullanılma riskiyle karşı karşıya. Ne yazık ki bu gençlerin adli sicillerinde bu durum ortaya çıkıyor ve hayatlarında kapanmaz yaralar açılıyor. Devletimizin tüm kurumlarıyla bu tehditlerin takipçisiyiz” dedi. Yiğitbaşı ayrıca, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı desteğiyle hayata geçirilen “Yeni Yaşam Bahçesi: Bağımlılıktan Özgürlüğe” projesi hakkında bilgiler vererek 7 milyon TL bütçeli projenin Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıdığını belirtti. Yiğitbaşı, hükümlülerin süs bitkileri ve tarımsal faaliyetlerle doğayla etkileşim içinde rehabilite edileceğini, bu merkezin bir terapi merkezi işlevi göreceğini söyledi.
“Denetimli Serbestlik rehabilitasyon sağlıyor”
Açılış konuşmalarının ardından Denetimli Serbestlik Müdürü Mahmut Kıran moderatörlüğünde panel oturumuna geçildi. Moderatör Mahmut Kıran, Denetimli Serbestlik Kurumunun ihdas edilmesiyle daha az kamu kaynağının kullandığını belirtti. Kıran, “Sistem, 2013 yılından itibaren bünyesine kattığı sosyolog, psikolog ve öğretmenlerle sadece denetim yapan değil, rehabilitasyon sağlayan bir yapıya dönüşmüştür” dedi.
“Adalet, acı çektirmek değil dengedir”
Panelistlerden Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Üstünsoy ise “Cezasızlık Algısı ve Denetimli Serbestlik Gerçeği” başlıklı sunumunda, adalet kavramının sadece mahkeme salonlarında değil; sokaklarda, evlerde ve medyada şekillenen toplumsal bir algı olduğunu belirtti. Ceza kavramının klasik anlamıyla devleti suçluya karşı koyduğu bir tepki olduğunu, ancak çağdaş hukuk sistemlerinde amacın değiştiğini vurgulayan Üstünsoy, “Modern kriminoloji, klasik caydırıcılık yaklaşımının tek başına yeterli olmadığını ortaya koymaktadır. Denklem şudur; ceza caydırıcı olmalı ama aynı zamanda yeniden topluma kazandırıcı bir yön taşımalıdır. Sadece caydırıcılık gözetildiğinde suçluyu izole eden, toplumsal bağlarını koparan bir anlayış ortaya çıkar. Oysa modern ceza hukukunun amacı intikam almak değildir. Denetimli Serbestlik, bir cezadan kaçış veya ödül değil; cezanın toplum içinde, gözetim altında ve belirli yükümlülüklerle infaz edilmesidir” diye konuştu. Konuşmasını Prof. Dr. Faruk Erem’in sözleriyle tamamlayan Üstünsoy, “Algıyı değiştirmeli ve adaleti güçlendirmeliyiz. Adalet acı çektirmek değil, dengedir. Rahmetli hocamız Faruk Erem’in dediği gibi; ‘Suçluyu kazıdıkça altından insan çıkar.’ Devlet, denetimli serbestlik ile hükümlüye bir iyileştirme imkânı sunmaktadır. Suçtan zarar görenlere ‘acınızı anlıyor ve yenileri doğmasın diye çabalıyoruz’, suçlu ailelerine ise ‘evladınızı tedavi ediyoruz’ diyerek bu sistemi doğru anlatmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Denetimli Serbestlik ilerleyen zamanların konusunu oluşturacak”
AKÜ Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Hakan Kaşka, Türk Ceza Hukuku sisteminde, özellikle yaptırımlar boyutunda ilerleyen dönemlerde Denetimli Serbestliğin ana konu başlığını oluşturacağını belirtti. Kaşka, Ceza Hukuku yaptırımlar sisteminde, özellikle taksirli suçlar açısından farklı bir yaptırım sisteminin gündeme gelebileceğini belirterek, “Türk Ceza Hukuk sisteminde ilerleyen zamanların konusunu denetimli serbestlik oluşturacak. Burada gereken usuli süreçlerin takibi anlamında Denetimli Serbestlik Teşkilatının görev alması söz konusu olacaktır” dedi.
“Denetimli Serbestlik Hukuku dersi müfredata girdi”
Kaşka, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığının, Hukuk Fakültesi bulunan illerde müdürlükler ile fakültelerin ortak etkinlik düzenlemesini teşvik ettiğini belirterek, akademik müfredatta ise bir değişiklik yapıldığını söyledi. Kaşka, “Lisans müfredatımızda ve Kamu Hukuku alanındaki tezli yüksek lisans programı müfredatında ‘Denetimli Serbestlik Hukuku ve Uygulamaları’ şeklinde ders eklenmesi yönünde bir girişimim oldu ve yakın zamanda üniversitemiz senatosunca kabul edildi. Bu müesseselere karar verecek olan hukukçuların, hâkim ve savcı adaylarının bu sistemi bilmesi ve tanıması amacıyla bu dersi ekledik. Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesi dışında bunun lisans müfredatında yer aldığı ikinci fakülte biziz” diye konuştu.
“Hukuk, bir medeniyet işidir”
Kaşka sunumunda hukukun sadece norm ihdas etmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda bir medeniyet meselesi olduğunu ifade etti. Normun amacının her zaman “insan” olduğunu ifade eden Kaşka, “Denetimli Serbestlik, insan onuruna yaraşır bir şekilde hayatını idame ettirebilmesi, şahsiyetini tekâmül ettirebilmesi ve topluma yeniden kazandırılması (re-sosyalize) amacına hizmet eden müesseselerden biridir. 1982 Anayasası’nda da belirtildiği gibi herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı vardır. Denetimli Serbestlik bu amaca hitap eden bir yapıdır” diye konuştu.
“Uzun süreli hapis, ‘cezaevlileşme’ yaratıyor”
AKÜ Hukuk Fakültesinden Dr. Öğretim Üyesi Buminhan Doğan ise “cezaevlileşme” (prisonization) kavramı üzerinden uzun süreli hapis cezalarının birey üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hükümlülerin cezaevine aşırı uyum sağlayarak dış dünyadan koptuğunu ve “ev” kavramını cezaevi ile özdeşleştirebildiğini belirten Doğan, “Birey, ‘belki elime silah alıp birini vurmalıyım ki evime (cezaevine) dönebileyim’ düşüncesine kapılabiliyor. Bu durum suç döngüsünü besliyor. Denetimli serbestlik, özellikle uzun süreli hapis cezalarında bu döngüyü kırmak ve bireyi sosyal hayata uyarlamak için hayati bir kurumdur” dedi.
Bağımlılıkla mücadelede “Orman Yangını” metaforu
Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Meryem Şahin, bağımlılığı bir “beyin hastalığı” olarak tanımlayarak, mücadele sürecini “orman yangını” metaforuyla anlattı. Şahin, bağımlılıkla mücadele sürecine ilişkin, “Bu süreci orman yangınına benzetebiliriz. Yangının çıkmasını engellemek ‘önleme’ çalışmasıdır. Yangın çıktıktan sonra müdahale etmek ‘tedavi’ sürecidir. Yangın söndürüldükten sonra o alanın yeniden yeşillendirilmesi ve ekosisteme kazandırılması ise ‘rehabilitasyon’dur. Denetimli serbestlik, işte bu rehabilitasyon aşamasında devreye girerek, yangının tekrar çıkmasını (nüks) önleyen ve bireyi hayata kazandıran en kritik mekanizmadır” dedi. Şahin, bağımlı bireylerin beyinlerinin prefrontal korteks ve amigdala bölgelerinde yapısal bozulmalar olduğunu, bu nedenle sürecin sadece hukuki değil, biyopsikososyal bir yaklaşımla yönetilmesi gerektiğini söyledi.
Dünyadan Denetimli Serbestlik modelleri
Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümünden Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Turgut ise Denetimli Serbestliğin dünyadaki farklı uygulama modellerini anlattı. Amerika Birleşik Devletlerindeki “Uyuşturucu Mahkemeleri” modelinin katı ve davranışçı bir yapıya sahip olduğunu belirten Turgut, Hollanda modelinin ise 200 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütüldüğünü belirtti. İskandinav ülkelerinde “normalleşme” ilkesinin, Avustralya’da ise “terapötik hukuk” modelinin uygulandığını kaydeden Turgut, “Türkiye modeli ise Adalet ve Sağlık Bakanlıkları iş birliğinde, AMATEM ve Yeşilay entegrasyonuyla yürütülen, ceza adaleti sistemi içine yerleşik güçlü bir modeldir. Yapılan uluslararası araştırmalar, bu modellerin hepsinde yeniden suç işleme oranlarının anlamlı ölçüde düştüğünü göstermektedir” diye konuştu.
Panel, teşekkür belgelerinin takdimi ile sona erdi.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |

























