Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Hukuk Fakültesi ile Genç Hukukçular Kulübü tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle “Kadın Haklarında Güncel Sorunlar” isimli konferans düzenlendi.
Hukuk Fakültesi konferans salonunda gerçekleştirilen ve Afyonkarahisar Baro Başkan Yardımcısı Avukat Gönül Ar Güngör’ün konuşmacı olarak yer aldığı konferansa öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Kadınları her gün hatırlamalıyız
Konferansın açış konuşmasını yapan Hukuk Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı, kadınların yılın bir günü değil her günü hatırlanması gerektiğini ifade etti. Kadınlara karşı hukukçular olarak bazı konularda hassasiyet gösterilmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Bayraklı, “İnsanlarımız arasında bazen yaratılıştan gelen bazı farklılıklar nedeniyle göz ardı edilebilen durumlar doğabiliyor. Örneğin hâkimsiniz, o kişinin çocuğunun olabileceği düşünülmek zorunda. Erkeklerde böyle bir durum yok. Saat 9’a duruşma koyuldu ve herkes orada olacak. Ama 3 aylık bebeği var kadının, laf dinlemez çocuk, söz dinlemez. Bunun için hukuk adına bir farkındalık oluşturulabilir. Bununla beraber kadının hukuki ilişkiler içerisindeki konumu kesinlikle eşit değil. Sadece karşı cins açısından değil, kadınlar arasında bile eşit değil. Dolayısıyla bu anlamlı günde sadece çalışan kadınları değil, tüm kadınlarımızı, geleceğin annelerini, yargılama fonksiyonunu icra ederken bakış açımızda bir farkındalığın olması lazım” diye konuştu.
Türk örf ve adet yapısında kadınlar çok değerli
Afyonkarahisar Baro Başkan Yardımcısı Avukat Gönül Ar Güngör ise Türk örf ve adet yapısında kadınların çok büyük değere sahip olduğunu ve yaşanan tüm olumsuz örneklere rağmen tarihten gelen bir önemi olduğunun altını çizdi. Ar Güngör, şunları söyledi:
“Keşke vicdanımızı kanatan, kamuoyuna da yansıyan kadın cinayetleri ve şiddet olayları gibi, cinsel suçlar ile karşılaşmasak ve duymasak. Bu tarz olayları yok etmek dünya düzeni içerisinde mümkün değil ama en aza indirgemek için çalışabiliriz. Genel olarak tüm kurulmuş devletlerimize baktığımız zaman, Kurtuluş Savaşındaki mücadeleye baktığımız zaman, aslında kadınlarımızın ne kadar asil, toplum içerisinde ne kadar değer biçilen bir parçası olduğunu görüyoruz. Dünyadaki birçok ülke, özellikle Avrupa ülkeleri büyük toplumsal olaylar neticesinde, vicdanı kanatan ve yaralayan, kötü sonuçlar doğuran büyük olaylar neticesinde kadınlar haklarına kavuşabilmişlerdir. İlk 8 Mart’ın ortaya çıkış süreci de bu şekildedir.”
Kadının sorumluluğu daha fazla
Kadın olmanın zorlukları ve sorumluluklarını da anlatan Ar Güngör, “Bir yanda annelik, bir yanda çalışma hayatı, diğer yanda evdeki diğer sorumluluklar. Eve misafir geldiğinde eşimiz olan beyefendilerin pasta börek yapma durumları yok. Belki en fazla sehpayı çıkartırken yardımcı olabilirler ama biz hanımefendiler sabahtan akşama kadar çalışacağız, akşam evde çocuklar anneye daha bağlı oldukları için onlarla ilgilenecek. Gelecek misafir varsa onlara hazırlık yapalım. Misafir gidince evi toplayalım, ertesi günün işlerine hazırlanalım. Demek ki biz bunu kaldırabiliyoruz ki bu sorumluluklarımız var. Ben mutluyum, çalışmaktan mutluyum, aktif olmaktan mutluyum. Zamanı kaliteli yönetmek gerektiğini düşünüyorum. Zamanınızı kaliteli yönetirseniz, zamanınızı nasıl kullanması gerektiğini bilirseniz, işinizi de severek de yaparsanız her şey hakkıyla olup gidiyor” ifadelerini kullandı.
Kadınların hiçbir zaman toplumsal şiddetin ve toplumsal nefretin odak noktasına yerleştirilmemesi ve ötekileştirilmemesi gerektiğini vurgulayan Ar Güngör, konuşmasına şöyle devam etti:
“Kadın, cinsiyetinden dolayı sürekli kendini ispat etme konumuna sürüklenmemeli. Bir kadın için devamlı ‘bunu yapabilir mi?’ diye soruluyor. Bir erkek için neden bu sorulmuyor? Bunları değiştirebilecek olan biziz. Hukukta bir pozitif hukuk vardır bir de ideal hukuk vardır. Pozitif hukuk, yasal mevzuatlarımızda olan ve uygulanan hukuktur. İdeal olan ise her zaman en iyi şekilde olmasını istediğimiz hukuktur. Genel anlamda baktığımız zaman, aslında kanunlarımızda birçok hüküm var kadın hakları ile ilgili. Burada asıl önemli olan problem, uygulamada sıkıntı yaşıyoruz. Örneğin, iş kanununda kadınlarımız ile ilgili süt izni vardır, doğum izni vardır. Kadınlara birçok izin verilmiştir. Ama uygulamada baktığımızda nasıl oluyor? Hamile olan bir insanı bir işveren kolay kolay işe almaz. Ya da bir iş başvurusunda özellikle bankacılıkta sözleşmelerde bir süre çocuk sahibi olunmayacağı ile ilgili hükümlülükler yer alıyor. Bunları değerlendirdiğimizde, uygulamada toplumsal farkındalık yaratmamız gerekiyor. Yasa koyucu üzerine düşeni yapıyor.”
Konferans öğrencilerin sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.