Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ile Türk Ocakları tarafından “Okuma Kültürümüz” konulu konferans düzenlendi.
Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celal Demir tarafından verilen konferansa Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cüneyt Akın, Türk Ocakları Afyonkarahisar Şube Başkanı ve Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Osman Birdane ile birlikte öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Okumayan kişi kendisine hedef koyamaz
Etkinliğin açış konuşmasını yapan Türk Ocakları Afyonkarahisar Şube Başkanı ve Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Osman Birdane, Türk Ocakları ile ilgili bilgi verdi. Gençlere okuma ile ilgili nasihatlerde bulunan Prof. Dr. Birdane, “Okumayan, araştırmayan kişiler kesinlikle hedef koyamaz. Bu gençlerin ne ruhu vardır, ne de hedefi vardır. Bu yüzden okuyacaksınız, araştıracaksınız. Türk Ocakları olarak bizler de bu doğrultuda faaliyetlerimize başlayacağız. Siyasetten uzak kalarak, ortak değerimiz olan milli ve manevi değerlerimiz üzerine seminerler ve konferanslar düzenleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Kültür sermayesini arttırmak için elimizden geleni yapmalıyız”
Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cüneyt Akın ise kültür sermayesinin arttırılması için çaba göstermek gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Akın, “Bizim milli ve manevi değerler noktasında yapacağımız birçok faaliyet olacak. ‘Okuma Kültürümüz’ etkinliğimiz de bizim sosyal sermayemizi, kültür sermayemizi geliştirecek unsurlardan bir tanesi. Bu kültürü arttırmak için elimizden geleni yapmamız gerekiyor” diye konuştu.
“Dilin bize ihtiyacı yok, bizim dile ihtiyacımız var”
Açış konuşmalarının ardından Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Celal Demir tarafından “Okuma Kültürü” isimli konferansa geçildi. Konferansın Türkiye’deki birikim ve okuma alışkanlığı üzerine olduğunu belirten Prof. Dr. Demir, akademik ve sosyal hayatta dili iyi bilmenin önemli olduğunu belirtti. Demir, şunları söyledi:
“Bu konularda iyi durumda değiliz maalesef. Bu konuya beraber çözüm bulmamız gerekiyor. Hepiniz burada öğretmen adayısınız. Bu konunun farkında olmanız gerekiyor. Gerek akademik hayatta gerekse de sosyal hayatta başarılı olmak için kendi dilimizi iyi bilmemiz gerekiyor. Dilini iyi bilen insan, konuştuğu dilin kendisine sunmuş olduğu imkanlardan faydalanma avantajını elde etmiş olur. Dilin size ihtiyacı yoktur, sizin dile ihtiyacınız vardır. Onu ne kadar iyi bilirseniz, onun tarihin derinliklerinden getirdiği birikimlerden daha iyi istifade edersiniz. Okul çağındaki gençlerin bu birikimlerden faydalanması için dillerini çok iyi bilmeleri gerekiyor. Dil becerilerin gelişmesinin yolu da okumaktan geçiyor. Dinleyerek olmaz bu işler. Dinlerken kontrol sizde değildir, okuyanın elindedir.”
Okumak boş zamanı değerlendirme olarak görülmemeli
Türkiye’de düzenli okuma alışkanlığının olmadığını belirten Prof. Dr. Demir, “Bizim toplumumuzda maalesef düzenli okuma alışkanlığı yok. Düzenli okuma başka, düzenli okuma alışkanlığı başkadır. Alışkanlık, günün herhangi bir saatini okumaya ayırmak ile mümkün olur. Yani sabah kalkıp, kahvaltı öncesinde yarım saat kitap okuyabiliyorsanız alışkanlık kazanmışsınızdır, her gün işe servisle giderken yolda okursanız alışkanlık kazanmışsınızdır. Bizdeyse okuma alışkanlığı maalesef boş zamanları değerlendirme olarak algılanıyor. Kişisel anketler vardır, ‘boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?’ sorusu sorulur bu anketlerde. Bizim ülkemizde bu anketlerin neredeyse tamamında ‘kitap okurum’ cevabı verilir. Kitap okumak için boş zaman mı beklemeliyiz? Okumayı günlük yaşamın bir parçası haline getirmeliyiz” şeklinde konuştu.
Türkiye’de kütüphanelerde sadece 63 milyon kitap var
Kitap okuyan ve araştırma yapan kişilere karşı insanların bakış açısını değerlendiren Prof. Dr. Demir, konuşmasına şöyle devam etti:
“Benim dostlarım zaman zaman evime geldiğinde kütüphaneme bakıp, bana acıyarak bakarlar. Üniversiteyi okuyup hoca oldum diye daha okumamam gerektiğini düşünürler. Ben kitap okurken, zannediyorlar ki bu angarya bir iş. Okumanın bir alışkanlık olduğunu, kişisel gelişimin ve iyi insan olmanın bir yolu olduğunu artık topluma anlatmamız lazım. Çok kitap okuduğunda, karşımızdaki insanın kendisini mahvettiğini düşünürüz. Okumak ve okuma alışkanlığı kazanmak bir süreklilik gerektirir. Bununla beraber Kütüphane Haftası için bir yazı yazmak istedim ve bu konuda bir araştırma yaptım. Türkiye İstatistik Kurumunun yaptığı çalışmaya ulaştım ve karşılaştığım sonuçlar beni dehşete düşürdü. Kurumun 2016 verilerine göre Türkiye’de kütüphanelerde 63 milyon cilt kitap var. 63 milyon cilt hepimize çok geliyor. Ancak 82 milyonluk ülke nüfusunu düşünürsek kişi başına 1 kitap bile düşmüyor. Bu çok düşük bir miktar. Herkese 1 kitap daha vermek için 20 milyon daha kitap lazım. Tabii özel kütüphaneler dâhil değil bu miktara.”
Türkiye’deki kütüphane ve kitap sayısı ile yurtdışındaki sayıların tablolar halinde gösterildiği konferans, öğrencilerin sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.