Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Ayhan Koyuncu tarafından “Arap Baharı ve Suriye” konulu konferans verildi.

Abdullah Kaptan konferans salonunda gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Ayhan Koyuncu, konunun genellikle mülteci odaklı olarak ele alındığını ancak arka planların da konuşulması gerektiğini belirtti. Suriye’nin kısa tarihi üzerine değerlendirmelerde bulunan Koyuncu, “Suriye tarihin hemen her döneminde önemli bir coğrafya olarak karşımıza çıkıyor. Muaviye döneminde İslam topraklarına katılıyor. O tarihten de günümüze kadar İslam toprağı olarak geliyor. Orta Doğu tarihin her döneminde bir cazibe merkezi, süper güçlerin üzerinde çalıştığı bir nokta. Orta Doğu’yu ele geçiren dünyanın süper gücü oluyor ya da dünyanın süper gücü olan hep Orta Doğu’yu ele geçirmek istiyor. Daha sonra eski çağlarda Bizans ve Sasaniler, sonrasında Emeviler, Abbasiler, en uzun ve göreli sükûnet yaşadığı dönem olan Osmanlı hâkimiyeti olan zamanları yaşıyor bu topraklar” diye konuştu.

“Halep Misak-ı Milliye dahil olmak istedi ama dönemin şartları müsaade etmedi”

Suriye’nin Osmanlı hâkimiyeti sonrasında uğradığı Fransız işgalinde 6 parçaya ayrıldığını belirten Koyuncu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Hatay Cumhuriyeti, Halep Devleti, Şam Devleti, Dürzi Devleti, Alevi Devleti ve Lübnan olarak 6 parçaya ayrılıyor. Ama Suriyeliler bunu kabullenmeyip Fransızlardan sonra ciddi bir bağımsızlık mücadelesi başlıyor ve bu 6 parçayı birleştirmek için uğraşıyorlar. 1926 yılına kadar Halep de Hatay gibi Türkiye’den bir işaret bekleniyor. Misak-ı Milli sınırlarına dâhil olmak istiyorlar ama dönemin şartları gereği buna çok imkân olmuyor. Ancak 1939’da Hatay’da bir referandum yapılarak anavatana katılma durumu oluşuyor.”

Bu dönemde Lübnan’ın ise bağımsız bir devlet olarak kalmaya devam ettiğini ifade eden Koyuncu, şunları söyledi:

“Tabii günümüzde de bağımsız bir devlet olmasına rağmen öyle bir yapı ile kurulmuş ki orada bir devletin sağlıklı bir şekilde işlemesi mümkün değil. Nüfus heterojen. Hıristiyanlar var, Müslümanlar var ki bunlar da Şii ve Sünni olarak ayrı yaşıyor. Dolasıyla siyasal yapıyı da ona göre düzenliyorlar. Cumhurbaşkanı Hıristiyanlardan olacak, başbakan Sünni Müslümanlardan olacak, meclis başkanı ise Şii Müslümanlardan olacak şeklinde devam ediyor. Dolayısıyla çatışmaların da çok sık yaşandığı bir ülke çıkıyor ortaya. Devletin dışında Hizbullah’ın da bir ordusunu görüyoruz. Bu yüzden ortada sağlıklı bir devletin varlığından söz etmemiz mümkün değil. Suriye de bu açıdan Lübnan’da hep bir hak iddia etmiştir. 1976 yılında da asker sevk etmiş ve 2006’da Hariri suikastı bahane edilerek Suriye’ye uluslararası yaptırım uygulanınca askeri varlığını sona erdirmek zorunda kalmıştır. Ancak orada bir büyükelçilik açmamıştır. Çünkü Suriye’ye göre bir devlet kendi toprağında büyükelçilik açmaz.”

Orta Doğu’nun kaderi bağımsızlık sonrası iç çatışmalar

Suriye’nin genel olarak tarihine bakıldığında 4 başlık altında ele almanın doğru olduğunu ifade eden Koyuncu, “Bağımsızlık öncesi dönem, Hafız Esad öncesi dönem, Hafız Esad dönemi ve Beşar Esad dönemi şeklinde gidecek süreç. Suriye çeşitli bağımsızlık mücadeleleri sonrası 17 Nisan 1946’da Fransa’dan, Birleşmiş Milletlerin de baskısıyla, bağımsızlığını alıyor. Bu tarihten itibaren bağımsız bir devlet olarak varlığını devam ettiriyor. Ancak Orta Doğu’nun bir kaderi olarak, bağımsızlık sonra bir iç çatışmalar, iç savaşlar, bölünmeler ile karşılaşıyorlar. Tabii bu süreçlerde çeşitli oluşumlar var. Bunlardan en önemlisi olarak, bugün hala iktidarda olan Baas Partisi kuruluyor. Baas, 1950’li yıllara kadar siyasette çok fazla etkili olmuyor ancak bütün Arapların tek bir çatı altında birleştiği büyük Arap devleti hayalini gerçekleştirmek istiyor. Yani bu devletin sınırlarını, Emevilerin sınırları kabul ediliyor” ifadelerini kullandı.

Hafız Esad’ın yöneticiliğini anlatan Koyuncu, şöyle devam etti:

“Hafız Esad bu ülkeyi 30 yıl demir yumrukla yönetiyor. Çok güçlü bir merkezi yapı kuruyor. Ama aynı zamanda Suriye’yi çok güçlü bir devlet haline getiriyor. Tam bir kurt siyasetçi. Bütün çatışma alanlarından faydalanıyor ve sürekli kendisine destek bulacak şartları sağlıyor. Amerika karşısında Sovyetlerin desteğini alıyor, Irak karşısında İran’ın desteğini alıyor, İsrail karşısında Suudi Arabistan’ın desteğini alıyor ama bir şekilde istediğini alıyor. Hatta dönemin Amerika Dışişleri Bakanlarından birisinin meşhur bir sözü var; ‘Orta Doğu’da Mısır olmadan savaş, Suriye olmadan barış olmaz’ şeklinde. Aslında çok başarılı olmayan durumları kendisi lehine kullanıyor.”

Konuşmasının devamında Hafız Esad ve Beşar Esad dönemi ile ilgili bilgiler veren Dr. Öğr. Üyesi Koyuncu, konferansın sonunda öğrencilerin sorularını cevapladı.

25 Ekim 2019, Cuma 545 kez görüntülendi