Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Tarih Kulübü tarafından “Mehmet Fahreddin Kırzıoğlu’nun Yerel, Millî ve Genel Tarihe Katkıları” konulu konferans düzenlendi.
Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akkoyun tarafından, Mehmet Fahreddin Kırzıoğlu’nun yerel, millî ve genel tarihe katkılarının anlatıldığı konferansa AKÜ İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Güler ile birlikte öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.
Konferansın açış konuşmasını yapan AKÜ İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Güler, düzenlenen etkinliğin Tarih Kulübünün bilimsel anlamda ilk faaliyeti olduğunu söyledi. Güler, “1999-2000 yıllarda Kars’ta askerlik yaparken Mehmet Fahreddin Kırzıoğlu ve ailesinden birini ağırlamıştık. Türkiye’de özellikle mahalli tarihçiliği, Karadeniz Bölgesi’nin Osmanlı hakimiyetine geçmesi ve sonrasında ve yine ben Kars’ta kaldığım süre içerisinde 2000 yılında Kars’ta Tarih Bölümünün kuruluşunu o zaman gerçekleştirmiştik. Bu vesile ile Mehmet Fahreddin Kırzıoğlu’nun hem eserleri hem de bölgedeki hizmetleri, hem de Osmanlı tarihçiliğine ve Karadeniz Bölgesi’nin İslamlaşıp, Türkleşmesine önemli katkılarına bizzat şahit olmuştuk” diye konuştu.
Kırzıoğlu güçlü bir Türkolog
Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akkoyun, Mehmet Fahreddin Kırzıoğlu’nun sadece iyi bir tarihçi olmadığını, aynı zamanda güçlü bir Türkolog olduğunu belirtti. Akkoyun, “Geçmiş zenginlik ve değerlerin peşinde koşan bir eğitimci değil, ecdada vefalı bir evlat; doğduğu ve doyduğu mıntıkanın değil, Türk’ün at koşturduğu alemin hizmetkârı; bölgesinde, ülkesinde ve dünyada Türklük sevdalısıdır. Evlatlarına da Türk kültürünü simgeleyen ‘İlgar, Dede Korkut ve Kür-Şad’ isimlerini vermiştir” ifadelerini kullandı.
Kırzıoğlu’nun Kars’ta dünyaya geldiğini ifade eden Akkoyun, şunları söyledi:
“Türk kültürü ile İslâm medeniyetinde dikkati çeken yetimliği, annesi Hesna Hanımı çok küçük yaşta, Haziran 1918’de kaybederek görmüş; halası, teyzesi ve dedesi tarafından yetiştirilmiştir. Dinî ve ilmî temeller üzerinde dünyayı algılamaya çalışırken çok küçük yaşlarda hafız olmuştur. Kültürümüz ve medeniyetimizin müşterekliği yetimliklerden tırmanan insanlar kervanında yer almıştır. Tahsil; tutku, zorluk, zahmet, ayrılık, hasret, daha fazla bedel ödemek, hedefe kilitlenmek, yeniden bir kere daha denemek ve fedakarlık demektir. Cumhuriyet’in ilan edildiği yıl başladığı ilk tahsil hayatına Kars’ta lise bulunmadığından, Erzurum’da yatılı okuyup 1934 yılında edebiyat kolundan mezun oldu. Türkiye’de sosyolojinin kurucusunun altını çizdiği halkiyatın vesikalarının peşine takılmış, folklorik kültürel bilgilere ulaşarak mümkün olduğunca bir araya getirmeye çalışmıştır. Her zaman bütünün ardından koşturup gitmiştir. İnsanın mekanla bütünleştiği anlamda belki de hiç farkında olmadan yerel tarihe katkı yaparak ancak bütünü hep dikkate alarak hareket etmiştir.”
Toplumun içinde bir parça olarak ilerledi
Mehmet Fahreddin Kırzıoğlu’nun, Türkoloji ile ilgili yayınlarından dolayı 17 Eylül 1953 tarihinde Türk Dil Kurumu üyeliğine seçildiğini dile getiren Akkoyun, “Türk tarihi, dili ve edebiyatının kısacası Türk kültürünün genel açılımı olan Türkoloji ne yazık ki batılıların müsaade ettiği kadar bilinebiliyordu. Bazıları Türkistan’dan getirdikleriyle katkı yaparken, onlardan etkilenen, onların talebesi diyebileceğimiz bir kişi olarak Türk kültürünün yaşadığı sahadan katkıyı, her görev mahallinden elde etmeyi ihmal etmeden gerçekleştirdiği çalışmalar, kendini daha da yukarılara tırmandırdı. Oysa her zaman toplumun içindeki bir parça olarak ilerlemişti” dedi.
Kırzıoğlu’nun akademik hayatına ilişkin bilgiler veren Akkoyun, şunları kaydetti:
“Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) hocalarından Prof. Dr. Akdes Nimet Kurat’ın danışmanlığında Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi (1451-1590) başlıklı doktora çalışmasıyla 1967 yılında doktor oldu. Dikkatli bakılırsa ömründe yarım asrı geride bırakmıştı. ‘Hayatta hiçbir şey için geç kalınmış değildir’ kanaatinin bir örneği olarak bu hususu verebiliriz. Atatürk Üniversitesine öğretim görevlisi olarak atandı. Mehmet Kaplan, Orhan Okay, Zeki Başar, Enver Konukçu daha birçok büyük bilim adamının yolunun geçerken Hun Hükümdarı Attila’nın ifadesi ile ‘atının geçtiği yerde izini bıraktığı’ Erzurum’da bir kere daha yer aldı. Bilimin harmanlandığı dönemlerde yerel tarih açısından çok iyi bildiği havalinin pek de bilinemeyen dönemine dair gerçekleştirdiği araştırmalarıyla 1975 yılında Kür ve Çoruh Boylarında Kıpçaklar ve Atabek beyliği başlıklı teziyle ortaçağ doçenti oldu. 1982 yılında Ani Şehri Tarihi teziyle profesör oldu. Doğup yetiştiği coğrafyanın tarihi, sosyolojik, folklorik, kültürel değerleriyle daima alakadar olan bir bilim insanı olarak ‘başka milletlerin tarihlerinde görülmemiş derecede millî bir şahlanış’ Erzurum Kongresi gündeminden düşmemiştir.”
Konferans soru cevabın ardından sona erdi.