Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesi Matematik Topluluğu ile Aritmetiksel Araştırmalar Kulübü tarafından “Matematik Eğitimine Dair Söyleşi” etkinliği düzenlendi.
Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen ve AKÜ Rektör Yardımcısı ve Matematik Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Peker’in konuşmacı olarak yer aldığı etkinliğe Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcıları Doç. Dr. Erdinç Dündar ve Doç. Dr. Cüneyt Akın ile birlikte öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Matematik ile aranızda bir elektrik olmalı
Konuşmasına matematiğin tanımını yaparak başlayan Prof. Dr. Peker, hayatın her alanında matematiğe dair şeyler olduğunu ve bazen bunu görmekte zorlanıldığını ifade etti. En basit tanımı ile matematiğin sayı ve şekiller bilgisi ve mantıksal bir sistem olduğunu belirten Prof. Dr. Peker, şöyle konuştu:
“En basit tanımı ile matematik, sayı ve şekiller bilgisi, mantıksal bir sistem olarak ifade ediliyor. Kendine has dili ve sembolleri olan bir sistem olarak ifade ediliyor. Matematikte alfa, beta, gama, delta, epsilon vs. sembolleri kullanılıyor. Bu sembollerin çoğunluğu Yunan Medeniyetinden geliyor ki bunların Greek alfabesinde de yer aldığını görebiliriz. Bize zor gelen bu semboller oluyor. Zihnimizde bunlara bir değer biçemiyoruz. Her sembol için bir anlam veriyoruz ancak o anlamların içerisinde ne, neyi ifade ediyorsa, bunları zihnimize kazıyamıyoruz. Herkesin zihninde aynı tanım olabilir, ancak herkesin zihninde o tanım farklı farklı şekillenir. Matematikte zor olan matematiğin kendisi değil, matematiğin kullandığı ve zihnimizde şekillendiremediğimiz sembollerdir. Bunun için dikkate alabileceğimiz bir örnek var, şöyle ki; bir yerde televizyon yayını yaparsınız, stüdyodaki yayının uyduya gitmesi gerekir. Uydudan da çanak antene gelmesi gerekir, oradan da kablo aracılığı ile uydu alıcısına, televizyona gelmesi gerekir. Hepsinden de öte elektrik gerekir. Bu açıdan bakarsanız matematikte de bir elektrik gerekiyor. Öğrencinin matematik öğretmeni ile arasında bir elektrik olacak, o tanımlarla ve sembollerle arasında bir elektrik olacak.”
Matematik bilimsel düşüncenin temelidir
Matematiğin her şeyin temelinde olduğunu ve özellikle bilimsel düşüncenin temelinde matematiğin yer aldığını ifade eden Peker, “Matematiğin olmadığı yerde fizik, kimya, mühendislik olmaz, diğer alanların hiçbirisi olmaz. Matematiği çıkarın aradan, bugünkü teknolojinin hiçbirisine ulaşamazsınız. Bu anlamda matematik, bilimsel düşüncenin temelidir. Bizler anladıklarımızı matematik ile şekillendirebiliriz. Mesela bir geometrik şekil, çevrede rastladığımız varlıklardan soyutladığımız bir kavramdır. Üçgen, kare, dikdörtgen gibi şekilleri çevremizde görebiliriz. Ancak burada tartışmamız gereken bir şey daha var, çevremizde gördüğümüz nesneler, geometrik şekillerin bizzat kendisi midir? Aslına bakarsanız, biz zihnimizde somutlaştırmak için çevremizdeki o materyalleri kullanırız. Matematiksel açıdan düşündüğümüzde o nesnelerin hiçbirini öyle değerlendiremeyiz” diye konuştu.
Matematik bir kabul ve inanç sistemidir
Matematiğin en temel ifade ile bir kabul ve bir inanç sistemi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Peker, konuşmasına şöyle devam etti:
“Matematik temelinde bir kabuldür, bir inanç sistemidir. Matematikte 1’i kabul etmediğiniz durumda 2’yi bulamazsınız. 2’yi kabul etmezseniz 3’ü bulamazsınız. Doğal sayılar bu şekilde türedi, doğal sayılar olmasaydı, tam sayılar olmazdı. Tam sayılar olmasaydı, rasyonel sayılar olmazdı. Rasyonel sayılar olmasaydı, irrasyonel sayılar, reel sayılar olmazdı. Karmaşık sayılar ve sonrasında bizim soyut olarak gördüğümüz terimler, semboller, kavramlar olmazdı. Onlar da olmasaydı mühendislik, fizik, kimya, teknoloji olmazdı. Ama bunların hepsi şuanda var. O zaman ilk baştaki kabul doğruysa, ondan sonrasında da doğru sistemleri devam ettirebiliyoruz. Matematik de böyledir, bir teoremi ispatlarsınız. O teoremin ispatından başka bir problem çıkar, oradan başka bir teorem ispatlanır, oradan da başka bir teorem ispatlanır ve bu böyle gider. Sonrasında o ilk ispatladığınız teoremin yanlış olduğu ispatlanırsa, sonraki teoremleriniz dâhil tüm ispatlarınız çöker. Hayatı da bu anlamda düşünecek olursak, böyledir diyebiliriz. Bu sayılar hayatımızda olmasaydı, hiçbir şey yapamazdık. ‘Hayatınızın 1 saatini sayılar olmadan geçirin’ derken bile sayıyı kullanıyoruz. O sayılar olmadan matematik, matematik olmadan da hayatın olmayacağını ifade edebiliriz.”
Matematikte sayıların çok önemli olduğunu ifade eden Peker, buna rağmen matematiğin sadece sayılardan ibaret olmadığını ve kullanım alanları ya da sonuçları itibariyle farklı karşılıklar alabildiğini belirtti. Prof. Dr. Peker, şunları kaydetti:
“Matematik sadece sayılardan ibaret değildir. Bunu başka şekilde de uyarlayabiliriz. Matematik, iletişim kurmaktır. Kendimizle iletişim kurarız, çevremizle iletişim kurarız, sayılarla iletişim kurarız, sembollerle iletişim kurarız. Matematik, ilişkilendirme yapmaktır. Günlük hayatla ve diğer disiplinlerle ilişkilendirme yapmaktır. İlişkilendirme olmadan matematik olmaz. Matematik, akıl yürütmektir, matematiksel problemler üzerine, günlük hayattaki sorunlar üzerine, bilimsellik üzerine akıl yürütmektir. Matematik, muhakeme etmektir, akıl süzgecinden geçirmektir, düşünmektir. Problem çözmektir matematik. Nereden gelip nereye gittiğimizi bilmektir. Örneğin matematikte eksi sonsuz, artı sonsuz dediğimizde; bu aralığı düşünürken Esfel-i safilinden (aşağıların aşağısı) âlâyı illîyine (en yüksek derece) olan yolculuğu hissetmektir.”
“Sözün söyleniş biçimi sözün özünden değerlidir”
Matematik eğitiminde öğretim yöntemlerine de değinen Prof. Dr. Peker, matematikte öğretilen konunun, konuyu öğretme yönteminin ve sonuç olarak da bunun değerlendirmesinin önemli olduğunu kaydetti. Matematik öğretiminin sadece derse girip konuları anlatmaktan ibaret olmadığını belirten Prof. Dr. Peker, “Dersi anlatırken bazen tahtaya yazar öğretiriz, bazen materyal kullanırız, bazen animasyon ile öğretiriz. O kısmı hocalar olarak bizler belirleriz. Peki, öğrettik ve bitti mi? Hayır. Ben anlattım ama karşımdaki ne anladı? Onu da ölçmek gerekir. Ölçme ve değerlendirmeyi yapmadan matematik öğretimini tamamlayamazsınız. Bu bağlamda sözün söyleniş biçiminin, sözün özünden daha değerli olduğu söylenmektedir. Bu doğrultuda da usulün esastan önce geldiğini söylemek gerekir” ifadelerini kullandı.
Göze bakıp kalbe hitap etmek gerekir
Öğretmenlik mesleğinin kalbe hitap etmek gibi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Peker, konuşmasına şöyle devam etti:
“Öğretmenlik mesleği göze bakıp kalbe hitap etmek gibidir. Söylediğiniz sözün, mutlaka karşınızdaki öğrencinin kalbine dokunması gerekiyor. ‘Babasının cebine dokunsun yeter’ denirse, bu meslek sadece para kazandırır. Bizim sadece para kazanmak gibi bir derdimiz yok. Biz insanız, kendimiz için varız, içinde yaşadığımız toplum için varız, bütün insanlık için varız. Bu nedenle, ‘göze bakıp kalbe hitap etmek gerekir’ sözü çok önemlidir. Bunun yanında, Hz. Mevlana’ya ithaf edilen bir söz vardır, ‘ne kadar bilirsen bil, söylediklerinin değeri karşıdakinin anlayabildiği kadardır’ şeklinde. Ben çok şey biliyor olabilirim, derse girdiğimde de çok şey anlatıyor olabilirim. Ancak o anlattıklarımın ne kadarı öğrencinin zihninde kalıyor? Bu nokta çok daha önemlidir. Öğrenciyi bir şekilde dersi dinleyecek hale getirmek bizlerin işidir, öğretmenlerin işidir.”
Söyleşi, öğrencilerin sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.
Söyleşinin sonunda Fen Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Analiz ve Fonksiyonlar Teorisi Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erdinç Dündar tarafından, Prof. Dr. Murat Peker’e plaket takdim edildi.