Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ve Sosyal Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKUSAM) tarafından düzenlenen moderatörlüğünü Doç. Dr. Ahmet Ayhan Koyuncu’nun yaptığı; İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın’ın konuşmacı olarak katıldığı “20. Yüzyılda Bir Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç” konulu konferans çevrim içi olarak gerçekleştirildi.
Aliya İzzetbegoviç’in düşüncesi ve birikimin ağırlıklı olarak yöneldiği alanın felsefe olduğunu belirten Akın, düşünce olarak Begoviç’in İslam meselesini bir insan meselesi olarak ele alan bir düşünce olduğunu kaydetti. Akın, “Ahlak felsefesinin Begoviç’in ciddi anlamda odaklandığı ve enerjisini harcadığı bir alan olarak görüyoruz. Doğu ve Batı arasında İslam’da ya da diğer metinlerinde bir sistematik söz konusudur” dedi. Begoviç’in tüm kitaplarının temelinde İslam dünyasına bir çağrı bulunduğunu belirten Akın, “Müslümanlara yeniden tarihsel sorumluluklarını üstlenmeleri ile ilgili bir çağrı olarak görmemiz gerekiyor. Bu düşünce sistematiği insan merkezli olduğu kadar bir insan hedefi de söz konusudur. Ama bu insan hedefi ciddi anlamda modern insan meselesinin de tartışılarak getirildiği ve yeniden İslam’ın nasıl dünyaya ve tarihin değişimine bir aktör olarak dahil olabileceği problematiğine bağlıdır” diye konuştu.
Akın, İzzetbegoviç’in bir düşünce sistematiği olduğunu ve bu düşünce sistematiğinin kendi içerisinde eserlerinin takip edildiği zaman 78 yıllık yaşamının büyük bir kısmının soğuk savaş döneminde geçtiğini ve eserlerini verdiği dönemin bu aralıkta olduğunu belirterek İzzetbegoviç’in soğuk savaş dönemi Müslüman düşünürlerinden olduğunu ifade etti. İzzetbegoviç düşüncesinin derinine bakıldığında soğuk savaş döneminin etkisinin görüldüğünü anlatan Akın “Soğuk savaş döneminin etkisini, kendisinin Yugoslavya’da bulunması ile ilgili izlerini ve aynı zamanda komünist rejimin içerisinde suçlanmış ve mahkum edilmiş bir isim olduğunu da göz önünde bulundurmamız gerekir. O yüzden ‘Doğu ve Batı Arasında İslam’ kitabı da dahil olmak üzere kapitalizm ve sosyalizm arasında karşılaştırmalar yaptığı zaman büyük oranda genelde suçladığı taraf sosyalizm tarafıdır” ifadelerini kullandı.
Düşünce adamları düşünceleri ile değerlendirilmeli
Düşünce adamlarının düşünceleriyle ve kendi sınırlılıkları dahilinde bir külte veya bir fetişe çevirmeden çalışılmasının önemli olduğunun altını çizen Akın, İzzetbegoviç’in kitaplarında Batı felsefesinin insan paradigmasının ne olduğu ile alakalı bir tartışmanın içerisine girdiğinin görüldüğünü kaydetti. Akın, şunları söyledi:
“Zaten mesele bir insan meselesi olarak ortaya çıkıyor ki bu düşünce sistematiğinin temelinde insan var. Bu düşünce sistematiğinin temelindeki insan meselesi Batı düşünce tarihinde Hristiyanlığın tasavvur ettiği bir insandan, Michelangelo’nun bu dünyada trajediyi temsil eden insanından Darwin’in insanına doğru bir değişim olmuştur. Meselenin özünde bu vardır. Darwin’in insanına doğru bu değişime odaklandığımızda Michelangelo’nun insanı ile Darwin’in insanının bir araya gelebilmesinin mümkün olmadığını görürüz. Bu ikisi arasında bizim herhangi bir şekilde bağ kurabilmemiz mümkün değildir. Bu iki paradigma birbirine zıt iki gerçeklik kabulüne tekabül etmektedir. Bunlardan bir tanesi ki kendi ditonomisi üzerine söyleyebiliriz ki trajedinin yanı dramın insanıdır. Çünkü insan Hristiyan düşüncesi açısından düşündüğümüzde bu dünyada lanetlidir ve lanetlenmiş bir şekilde bu dünyaya gönderilmiştir. Bu dünyada bir trajediyi yaşar çünkü onun asıl var olacağı yer burası değildir. Bu dünyayı ne kadar ötelerse o kadar yükselebilir ve Tanrı krallığının kurulacağı öbür dünya ancak onu kurtarabilir. O yüzden bu dünyada elde ettiklerinin tümü o trajedinin içindedir. Michelangelo’nun İsa üzerinden yansıttığı insan figüründe biz bu dünyayı öteleyen bu paradigmayı görürüz. Darwin’in insanına geçtiğimizde ise başka bir insan tipi ile karşılaşırsınız. Hatta bu bir insan da değildir. Bu gelişmiş bir hayvan türüdür. Tarihsel sürecin içerisinde el becerisi ve zekası gelişen ve kültür ve medeniyet gibi gerçeklikleri üreten bu insan türü ise tamamen fizik gerçeklik ile bu dünyayla ilgilidir. Bu anlamda karşımıza dünyevi ve uhrevi diyebileceğimiz bir ayrım çıkmaktadır. Nitekim bu Batıda iki ayrı eğilimi belirlediği için din ve bilim çatışarak devam etmiştir. Din ve bilim birlikte olamamıştır ki sebebi bu iki ayrı paradigmadır. Bu iki paradigma birbirini dışlayarak var olabilmiştir. Sonuç olarak 19. ve 20. yüzyılın bilimsel gerçekliği düşünce tarihinin gelişimine baktığımızda bu zıtlıktan kaynaklı bir insan paradigması değişimi ile karşı karşıya kalmışızdır. İzzetbegoviç’e göre bu insan paradigması değişiminin maliyetini bütün dünya ödemektedir. Ödemesinin sebebine bakarsak Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ve akabinde soğuk savaş dönemine girilmesidir. İzzetbegoviç’in bu dönemle ilgili ilginç bir tespiti vardır. Bilhassa İkinci Dünya Savaşından sonraki Albert Camus etrafındaki başkaldırı felsefesi ya da Jean-Paul Sartre etrafındaki varoluşçulukta insan hakikatine yönelik yeni bir tartışma başlıyor ve bu tartışmanın özünde bir isyan vardır. Tüm bu yaşanan sürecin sonunda insanın geldiği bu aşama hiçbir şekilde insani değil ve bundan nasıl çıkılabilirin tartışıldığı bir isyan söz konusu. İzzetbegoviç bu adamların isyanının tam da İslami bir isyan olduğunu ancak ulaştıkları sonucun ise İslami olmadığını söylemektedir.”
İzzetbegoviç’in İkinci Dünya Savaşı sırasında Yugoslavya’nın da işgal altında olduğu bir dönemde, 19. yüzyılda başlayan ve 20. yüzyılda da devam eden, Müslümanlar dünyada neden geri kaldılar; bu dünyaya söyleyebilecek neyimiz var soruları etrafında okumalar yapan Genç Müslümanlar Teşkilatı isimli bir gruba dahil olduğunu ifade eden Akın, “Bu grubun temel özelliklerinden birisi de Balkan coğrafyası, Osmanlı etkisi ile Müslümanlaştığı için geleneksel tasavvufi Sufizm üzerine bir İslamlaşma yaşamış ki bu İzzetbegoviç de dahil bu grup nispeten bu geleneksel Sufi yoruma mesafeli insanlardan oluşuyor” dedi. Akın, İzzetbegoviç’ın hayatı boyunca da bu düşünce ekseninde konumladığını da sözlerine ekledi.
Konferans soru cevap ile sona erdi.