Afyon Kocatepe Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu işbirliğinde, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Afyonkarahisar Valiliği ve Afyonkarahisar Belediyesinin katkılarıyla düzenlenen “100. Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu”, Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin moderatörlüğünde, Tarihçi-Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın “100. Yılında Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi” konferansı ile başladı.
Atatürk Kongre Merkezinde düzenlenen “100. Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu” açış törenine; Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı, TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, Afyonkarahisar İkmal ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Osman Alp, Afyonkarahisar Başsavcısı Fatih Karabacak, 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fatih Serdar Köken, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurullah Okumuş, AKÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, Prof. Dr. Murat Peker, Prof. Dr. Yılmaz Yalçın ile birlikte dekanlar, müdürler, il müdürleri, akademisyenler ve vatandaşlar katıldı.
“9 Eylül’de Batı Anadolu İşgalden Kurtarıldı”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan program, AKÜ Devlet Konservatuvarı müzik dinletisi ile devam etti. “100. Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu”nda açış konuşmasını yapan AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş, Türk ordusunun Büyük Taarruza Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, 100 yıl önce Afyonkarahisar’da başladığını ifade etti. Karakaş, “Tam bir inanmışlık ve adanmışlıkla hareket eden Türk ordusu, milletiyle bütünleşerek 27 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar’ı esaretten kurtardı. Akabinde 30 Ağustos’ta Başkomutan Meydan Muharebesi ile Yunan Kuvvetleri, Dumlupınar’dan Uşak-İzmir istikametine doğru sürüldü. Türk ordusunun takip harekâtı neticesinde Yunan kuvvetleri, 9 Eylül 1922’de İzmir’den atılarak Batı Anadolu işgalden kurtarıldı” diye konuştu.
“Büyük Taarruz, Kocatepe Ruhu ile kazanıldı”
Türk milletinin genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, askeriyle din adamıyla yekvücut olarak İstiklal Harbinde büyük fedakârlıklar gösterdiğini belirten Karakaş, “Türk milleti, Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ diyerek bütün maddi ve manevi kıymetlerini zafer için seferber etti. Türk milletinin kaderinde son derece önemli yeri olan Büyük Taarruz; ‘Kocatepe Ruhu’ olarak adlandırılabilecek bir ruhla kazanıldı. Milletimiz, bağımsız kalmanın bedelini ödeyerek devletini ayakta tutmayı, gösterdiği güçlü iradeyle birliğini ve dirliğini yeniden kurmayı başardı. Bu anlamda milletimizin, zaferin kazanılmasındaki gayreti ve geri hizmetlerin düzenlenmesi konusunda yaptığı çalışmalar takdire şayandı. Sonunda zafer; inanç, azim ve kararlılık sayesinde Türk milletinin oldu. Bu vesileyle vatan için toprağa düşen tüm şühedayı rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum” şeklinde konuştu.
Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesinin, sadece bir askeri zafer olmadığını söyleyen Karakaş, “Aynı zamanda Türk vatanı ve milletinin üzerine yapılmış olan emperyalist hesapların Kocatepe’den, Çiğiltepe’den, Belentepe’den, Zafertepe’den ve Dumlupınar’dan dönmüş olmasıydı. Büyük Taarruz ve kazanılan büyük zaferle binlerce yıllık Müslüman-Türk yurdu, haksız bir işgalden kurtarıldı. Türk milletinin kazandığı büyük zafer, uluslararası alanda da büyük yankı uyandırdı. Özellikle Batılı devletlerin sömürgesi altında yaşayan mazlum milletler için ilham kaynağı oldu. Dünyanın dört bir yanındaki Müslüman halk, bu zaferi; ‘İslam’ın Hristiyanlığa, Doğu’nun Batı’ya, Asya’nın Avrupa’ya ve Türkiye’nin emperyalist İngiltere’ye karşı kazanmış olduğu en yüce zafer’ olarak kutladı. Balkanlar, İran, Mısır, Beyrut, Suriye, Cezayir, Tunus, Hindistan, Kıbrıs ve Irak gibi birçok İslam coğrafyasından Mustafa Kemal Paşa’ya kutlama telgrafları gönderildi” ifadelerini kullandı.
Türk milletinin savaş alanlarında elde ettiği başarıların zemininde yatan kararlılık, dayanışma, birlik ve bütünlüğün önemine değinen Karakaş, “Ortaya konan mücadele azmi, günümüzde ve gelecekte de birlik ve beraberliğin devamı için en etkili rehber ve yol gösterici olacaktır. Adını şanlı Kocatepe’den alan, 1992’de Afyonkarahisar’da kurulan ve 30. kuruluş yıl dönümünü kutlayan Afyon Kocatepe Üniversitesinin mensupları olarak, Büyük Taarruz’un 100. yılını etkin bir şekilde kutlamak istedik. Bu kapsamdaki etkinliklerden en önemlisi “100. Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu” idi. Bu amaçla bundan bir yıl önce Valimiz ve Belediye Başkanımızla birlikte Türk Tarih Kurumunu ziyaret ettik. Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Prof. Dr. Birol Çetin hocamızın desteğiyle hazırlıklara başladık. Bu süreçte Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da maddi ve manevi desteğini bizden esirgemedi” diye konuştu.
104 katılımcı tarafından toplam 98 bildiri sunulacak
Sempozyum hakkında da bilgiler veren Karakaş, şunları söyledi:
“Sempozyuma; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Almanya, ABD, Hollanda, Kazakistan, Özbekistan, Sırbistan, Polonya gibi yurtdışındaki ve Türkiye’deki üniversitelerden yaklaşık 200 akademisyen ve araştırmacı bildiri ile katılmak üzere başvuruda bulundu. Bilim Kurulunun titiz değerlendirmeleri sonucunda 100 bildiri sempozyuma kabul edilmeye değer görüldü ve tematik oturumlar oluşturuldu. İlk gününde 5, ikinci gününde 4 salonda, eş zamanlı olarak 6 oturum halinde gerçekleşecek sempozyumda 98 bildiri sunulacak ve konular müzakere edilecektir.”
“Milli Mücadele ruhumuzu diri tutmalıyız”
TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Büyük Taarruz’da şehit ve gazi olanları rahmetle yad etti. Kurumun 91. yılında olduğunu ve Atatürk’ün kendilerine verdiği istikamet doğrultusunda Türk tarihini bütün yönleriyle bilimsel metotlarla araştırmaya çalıştıklarını aktaran Çetin, “Bugüne kadar 2 bin 100 civarında kitap yayınladık. Bu görevimizin yanı sıra, yurt dışında ülkemize yönelik olan karalama kampanyalarına cevap veriyoruz. Fakat, esas bir görevimiz daha var. Milli Mücadele ruhumuzu diri tutmamız gerekiyor. Bugün de aramızda büyük oranda gençler var. Bu ruhu diri tutmak çok önemli. İşte bu anlayışla, bugün Büyük Taarruz’un 100. yılında da bize aktarılan bu ruhu, gençlere aktarmak istiyoruz” dedi.
“Büyük Taarruz, esir düşmeyi sözlüğünde barındırmayan bir milletin düşmana attığı en büyük tokattır”
Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı ise 100 yıl önce Anadolu topraklarında dünya tarihinin gördüğü en büyük kahramanlık destanlarından birinin yazıldığını ve işgal güçlerinin yurttan kovulduğunu belirtti. Ağustos ayının Türk tarihi açısından pek çok zafere şahitlik ettiğini dile getiren Yiğitbaşı, şöyle konuştu: “Malazgirt, Otlukbeli, Çaldıran, Mohaç gibi nice zaferler, takvimler ağustos ayını gösterirken kazanılmıştır. Bunların sonuncusu ve en anlamlılarından birisi de hiç şüphesiz Büyük Taarruz’dur. Büyük Taarruz, esir düşmeyi sözlüğünde barındırmayan bir milletin düşmana attığı en büyük tokattır. Dönemin en güçlü devletlerine ve ordularına karşı aziz milletimiz, tüm yokluk ve zorluklara göğüs gererek, bağımsız ve hür bir şekilde yaşamak, kutsal vatan toprağını korumak için yediden yetmişe kendisini kurtuluşa ve zafere adamış, gazi olmuş, şehit düşmüştür. Vatanımızı, birlik ve beraberliğimizi, cumhuriyetimizi korumak için verdiğimiz mücadelelerde Seyit Onbaşılar, Nene Hatunlar, Yüzbaşı Agâhlar, Ömer Halis Demirler, Fethi Sekinler ve nice isimsiz kahramanlar hiçbir zaman bitmeyecek, tükenmeyecektir.”
“Milletimizin hak ve menfaatlerini her zaman ve her şartta koruyacağız”
Sempozyuma video mesajla katılan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun da mesajında şunları kaydetti:
“2 bin 200 yıllık devlet ve ordu geleneğine, bin yıllık coğrafi devamlılığa sahip olan milletimiz, emperyal heveslere ve işgal girişimlerine geçit vermeyeceğini dün olduğu gibi bugün de göstermektedir. Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi, sonuçları itibarıyla sahada güçlü olan bir devletin masada da elinin güçlü olacağı gerçeğini en iyi şekilde ortaya koymaktadır. Milletimiz, bugün de aynı ruhla bağımsızlığından asla ödün vermeden, ülkesine yönelik askeri, siyasi ve ekonomik saldırıları, sabotajları bertaraf etmektedir. Ecdadımızın 100 yıl önce ortaya koyduğu mücadele azmine, birlik ve beraberlik ruhuna sahip çıkarak, Türk milletine ve devletine uzun yıllardır saldıran odaklara karşı mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız. Tarihten ders almayan kimi girişim ve çabalara karşı, milletimizin hak ve menfaatlerini her zaman ve her şartta koruyacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği üzere, ülkemiz, dün olduğu gibi bugün de yarın da bekasına yönelen tehditleri etkisiz hale getirmeye devam edecektir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve Ankara Valisi Vasip Şahin’in telgraflarının okunmasının ardından TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin’in moderatörlüğünde, Tarihçi-Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın “100. Yılında Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi” konulu konferansına geçildi.
“İstiklal Savaşı’nın genç-ihtiyar generalleri, 10 yaşından beri orduda büyümüş çocuklardı”
Sempozyumun açılış konferansını veren Tarihçi-Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye’nin devlet geleneğine çok önem verdiğini ve hızlı örgütlendiğini anlattı. Devletin metafizik bir olay olmadığını anımsatan Ortaylı, şöyle devam etti:
“Devlet, sosyolojik, tarihi ve coğrafi bir olay. Her kula da nasip olmuyor. Her toplum nasıl sanatkâr olmuyor, bazı vasıflara sahip olamıyor, ticaret ve sanayiden anlamıyorsa, örgütlenme ve savunma denen vasfın da bazı toplumlarda olmadığı çok açıktır. Birinci cihan harbinin ve İstiklal Savaşı’nın genç-ihtiyar generalleri, 10 yaşından beri orduda büyümüş çocuklardı. Bu bir devlet geleneğidir, toplumdan topluma fark eder. Atinalılar asker değildir, spartalılar askerdir. Çok açıktır. Bunlar önemli. Arapların bir kısmı homojen bir kitledir. Askerlikle ilgisi yoktur. Bir kısmı da çok iyi savaşçıdır. Ama asker değildir, itaat gelenekleri zayıftır. Bu bizim eğitimimizle ilgilidir. Onun için Türkiye’de ‘demilitarizasyon’ yanlış bir şeydir.”
“Türkiye Birinci Dünya Savaşına girmek istemedi”
Birinci Cihan Harbine girmeden evvel Türk ordusunun savaş eğitimi olan nadir ordulardan biri olduğunu belirten Ortaylı, konuşmasına şöyle devam etti:
“Biz birinci harbe istemeden girmek zorunda kaldık. Yani Enver Paşa Almancıdır gibi bir şey yok. Bizimkiler her kapıyı çaldılar. Sulh konusunda direnemediler. Direnememelerinin bir tek sebebi vardır; maalesef İttihat Terakki’nin hâkim kanadı Türk ordusunun savaş kabiliyetini, kusurlarını biliyor fakat haddinden fazla çekiniyor. Türk milletinin direniş kabiliyetinden haberi yok. İç politikadan haberleri yok, dış politikayı iyi değerlendiremiyorlar. Karşı çıkanlar; Mustafa Kemal Bey, Kazım Karabekir, İsmet Bey, General Asım ve Esat Paşa, bunlar Alman aleyhtarlarıdır. İstedikleri sulhtur ve sulhta direnebilmektir. Çünkü bunlar dünyayı tanıyorlar. Bu bizim ordunun güçlü tarafıdır. Bunlar dinlense felaketi atlatırdık. Harbe girsek de doğru tarafta girerdik. Bizi doğru taraftan da almıyorlar. Bizi istemiyorlar. Yani İngiltere ve Fransa diyorlar ki bunlar Balkanlar’da yenildi. Yenilmelerinin sebebi ise cengâverliklerini kaybettiler. Yani bunlar müttefik değil, ayak bağı olur. Almanlar da aynı şeyi diyor. Ama Alman ve Avusturya ordusunun içinde çok akıllı kurmaylar var. Alman Kayzer’ini ikna ediyorlar. Alman Kayzer’i bunları dinliyor. Türkiye bu yüzden istenmedi. Donanma için toplanan parayı İngiltere’ye verdiler. İngiltere gemileri vermedi. Churchill Almancısın, parayı sonra vereceğiz diyor. Bu ağır bir darbe oldu. Bu da Goeben ve Breslau’a neden el attığımızı gösteriyor. Goeben ve Breslau içeri girip de kendi başlarına Rusya sahillerini vurmuş değiller. İmzalar hazırdır. Enver ve Cemal Paşalar bu emri imzaladılar. Karadeniz kıyılarında vurmadıkları yer kalmadı. Zaten Rus donanması da Karadeniz’den çıkacak durumda değildi. Birinci Cihan Harbi donanma harbi değildir. Donanmanın tek savaşı Çanakkale’de olacaktır. Çanakkale’de de gemiler muhteşem bir şekilde mayın döşeyerek yaralandılar ama asıl yaralarını kara savunmasından aldılar.”
“Türkiye gibi devlete beynelmilel masalarda bedava toprak verilmez”
1918 yılında İtilaf Devletlerinin birbiri ile çatışmaya başladığını ifade eden Ortaylı, “Fransızlar, İngilizlerle mücadele ediyor. İtalyanlar hepsine düşmanlık besliyor. Harbe katılan veya katılmayan devletler hepsi karşılar. Askeri stratejileri, diplomasi stratejileri farklı fakat iş kapitülasyonların kaldırılmasına geldiğinde hepsi birleşiyor. Büyük Savaşa girerken dünya diplomatları ve tecrübeli askeri çevreler, Türkleri ya tutuyor ya tutmuyor. Ama olaylar öyle gelişiyor ki Türkiye’nin durumu değişiyor. Türkiye masaya oturduğu zaman süngüsü ile nereye girdiyse o kadarını aldı. Türkiye gibi devlete beynelmilel masalarda bedava toprak verilmez. Türkiye gibi devletlerinin borçları affedilmez. Yunanistan’a yaptıkları gibi yarısını öde bayrama kadar dursun, öbür yarısını şimdilik affedelim denmez. Avrupa’ya girmekte geç kaldık. Gireceksen zamanında gireceksin; girmediğin zaman Yunanistan tependedir” dedi.
“Amerika ve Rusya, sıcak savaşta karşı karşıya gelmez”
Güncel dünya savaş ve siyasetine de değinen Ortaylı, Amerika ve Rusya’nın sıcak savaşta karşı karşıya gelmeyeceğini söyleyerek şunları belirtti:
“Amerika ve Rusya’yı karşı karşıya görmek kolay iş değildir. Çin ve Rusya, iş birliği yaparak dünyayı paylaşamazlar; eşyanın tabiatına aykırıdır. Çünkü Rusya, Çin sınırlarında koskoca bir kıtadır. Milyonlarca kilometrelik arazide nerdeyse 1 milyon metrekareye bir milyon nüfus bile düşmez. Avrupa’nın belirli kuvvetlerinin, belirli şekilde dünyaya hâkim olmasına artık imkân yok. Çok tehlikeli gelişmeler var. Almanya silahlanıyor. Prusyalı orduyu bulması artık kolay değil. Zaman değişti. ABD, Vietnam’dan sonra kendini kaybetti. Orduda savaşmak ve kahraman olmak eskiden müspet reydi. John Kennedy iktidara geldi ki harp kahramanıydı. Vietnam’dan sonra Amerika tadı kaçmış bir memleket haline geldi ve kolay kolay da düzelmedi.”
“İstiklal Savaşının başındaki ve sonundaki Avrupa neyse bugün de odur”
Avrupa’nın bize bakışında 100 yıl öncesiyle bugün arasında bir değişiklik olmadığını vurgulayan Ortaylı şunları belirtti:
“Münih’te kongredeydik, bir tane postcard dolaştırıyorlar. Renkli Türkiye haritası üstünde vatanını kurtar yazıyordu. Melina Merkuri’nin fikriydi. Poscard’da Ermenistan var. Türkiye gitmiş. İstanbul’u, Trakya’yı alıyor. Sevr anlaşmasından beter. İstesen ne olacak. İstanbul’u alacak babayiğit kim? Hz. Fatih’ten beri elimizdedir. Vatanımızdır. İslam dünyasının da kültür merkezidir. Dünyanın da kültür merkezidir. Bu memleketin hiçbir yeri gitmez. Aklımızı başımıza toplamamız lazım. İstiklal Savaşının başındaki ve sonundaki Avrupa neyse bugün de odur. Kimseye de güvenemeyiz.”
“Çarpışa çarpışa ölür, çarpışa çarpışa kalırız”
Kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan Ortaylı, “Bizim vazifemiz devamlıdır. Bize uyku haramdır, çalışmamız lazım. Çalışa çalışa bu dünyaya geliriz, çalışa çalışa da gideriz. Çarpışa çarpışa ölürüz, çarpışa çarpışa kalırız. Bir daha dirilir, bir daha devam ederiz. Bunu unutmayalım. 30 Ağustosların manası da budur” ifadesini kullandı.
Konferansın ardından Vali Yiğitbaşı, Ortaylı’ya, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Karakaş da TTK Başkanı Birol’a plaket takdim etti, plaket takdiminin ardından da TTK’nın Büyük Taarruz’un 100. yılı nedeniyle hazırladığı “Milletin Azmi” adlı belgesel izlendi.
Sempozyum öncesinde TTK Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakaş’ı makamında ziyaret ederek AKÜ şeref defterini imzaladı.
“100. Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu”, 28 Ağustos 2022 Pazar günü sona erecek.