Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi (FEF) Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ve Edebiyat Topluluğu tarafından “UNESCO 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü” kapsamında “Türk Devletleri Teşkilatının Türk Birliğine Dönüşme İmkânı” konulu konferans düzenlendi.
Erdal Akar Konferans Salonunda FEF Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cüneyt Akın’ın konuşmacı olarak yer aldığı konferansa; akademik, idari personel ve öğrenciler katıldı.
Konferansta Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) kuruluş sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Akın, Türk Konseyinin 12 Kasım 2021 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı adını aldığını belirtti. Akın, söz konusu kurumsal yapılanmanın tarihsel arka planının 1992 yılına uzandığını kaydederek sürecin Ankara’da gerçekleştirilen Türkçe konuşan ülkelerin devlet başkanları toplantısıyla ivme kazandığını söyledi. Prof. Dr. Akın, TDT’nin kuruluşunu ortak dil temeli üzerinde şekillenen politik iş birliği yaklaşımının başlangıç adımı olarak değerlendirerek, bu sürecin Türkçe konuşan devletlerin dil ve kültür ekseninde bir birlik oluşturma iradesini görünür kıldığını ifade etti.
“AB: Ulus Üstü Yapı”
Avrupa Birliğine (AB) ilişkin değerlendirmelerinde ise Prof. Dr. Akın, AB’nin tarihsel köklerinin 13. yüzyıldaki Hansa Birlikleri gibi ticari oluşumlara dayandığını belirtti. Akın, AB’nin çeşitli yapısal ve siyasal sorunlarla karşılaşmasına rağmen, uluslararası sistemde “ulus üstü yapı” niteliğiyle öne çıkan en önemli örneklerden biri olduğunu belirtti. Ulus üstü yapının, üye devletlerin belirli egemenlik yetkilerini ortak kurumlara devretmesini ifade ettiğini kaydeden Akın; para basma yetkisinin ortak bir merkez bankasına tevdi edilmesi ve bazı kararların oy birliği yerine oy çokluğuyla alınabilmesini bu duruma örnek gösterdi. Bu çerçevede Prof. Dr. Akın, AB’nin söz konusu kurumsal özellikleri nedeniyle akademik literatürde “sui generis” (kendine özgü) bir ulus üstü örgüt olarak nitelendirildiğini belirtti.
“Ortak ordusu olmayan birliklerin dağılma riski daha yüksektir”
Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) dönüşüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Akın, 2020 yılında Azerbaycan’ın kazandığı 44 günlük Karabağ Savaşı’nın teşkilatın kurumsallaşma seyrinde belirleyici bir kırılma noktası teşkil ettiğini belirtti. Akın, söz konusu başarının Türk Konseyinden daha kurumsal bir yapıya evrilme sürecinde hem psikolojik hem de stratejik düzlemde önemli bir eşik oluşturduğunu ifade etti. Konuşmasında AB örneğine de atıfta bulunan Akın, AB’nin yapısal açıdan zayıf yönlerinden birinin ortak orduya sahip olmaması olduğunu belirterek, ortak savunma kapasitesinin bulunmadığı birliklerin dağılma riskinin arttığını kaydetti. Türk milletinin tarihsel olarak “ordu-millet” karakteri taşıdığını vurgulayan Akın, bu niteliğin Türk dünyası açısından kurumsal bütünleşmeye ivme kazandırabilecek güçlü bir kaldıraç olabileceğini söyledi. Bununla birlikte Akın, sürecin “Türk Ordu Birliği” gibi ani ve yüksek iddialı söylemler üzerinden başlatılmasının mevcut koşullar dikkate alındığında gerçekçi bir yaklaşım olmayacağını kaydetti. Prof. Dr. Akın ayrıca, AB’nin “farklılıkta birlik” anlayışına karşılık Türk dünyasında “aynılıkta birlik” perspektifinin daha belirgin olduğuna işaret etti. Akın, Türk dünyasının dil, tarih, kültür ve ortak duygulanım alanlarında önemli müştereklere sahip olduğunu; ancak bütünleşmenin yalnızca romantik söylemlerle inşa edilemeyeceğini söyledi. Bu bağlamda ortak alfabe ve ortak dil çalışmalarını değerli girişimler olarak tanımlayan Akın, söz konusu adımların tek başına siyasi ve ekonomik bütünleşmeyi garanti etmeyeceğini; kurumsal kapasite, ortak politika üretimi ve sürdürülebilir iş birliği mekanizmalarıyla desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
“Dijital Rekabette Üst Lige Çıkmalıyız”
Bilim ve inovasyon alanında Türk dünyasının eş güdümlü biçimde hareket etmesinin stratejik bir gereklilik olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Cüneyt Akın, bu kapsamda “Türk Bilimsel Hareketlilik Fonu” ile “Türk Dünyası Bilim Zirvesi”nin hayata geçirilmesi yönünde çağrıda bulundu. Akın, yapay zekâ, büyük veri ve FinTech gibi yükselen teknoloji alanlarında ortak kapasite inşasının TDT’nin küresel rekabet gücünü artıracağını belirterek, “Büyük Veri Analitik Merkezi” kurulmasının önem arz ettiğini ifade etti. Akın ayrıca, FinTech Sandbox ve Yapay Zekâ İnovasyon Merkezi gibi kurumsal yapıların oluşturulmasının, TDT’nin teknolojik altyapısını güçlendirerek dijital dönüşüm sürecini hızlandıracağını ifade etti.
Bölgesel dayanıklılığın güçlendirilmesi bağlamında gıda güvenliği ve iklim uyumu başlıklarına da değinen Prof. Dr. Akın, yeşil dönüşüm odaklı politika ve proje setlerinin teşkilatın stratejik yönelimleri arasında konumlandırılması gerektiğini vurgulayarak “Akıllı Tarım Pilot Çiftlikleri”, “Karbon Borsası” ve “Yeşil Tahvil İhracı” gibi girişimlerin TDT coğrafyasını sürdürülebilir kalkınma ve yeşil finansman alanlarında çekim merkezi hâline getirebileceğini kaydetti.
“Diaspora önem arz ediyor”
Türk dünyasına ilişkin bir diğer önemli başlığın diaspora potansiyeli olduğunu belirten Akın, farklı ülkelerde dağınık biçimde bulunan diaspora gücünün koordineli ve hedef odaklı bir lobi kapasitesine dönüştürülmesi gerektiğini belirterek mevcut medya çalışmalarının uluslararası kamuoyunda etki üretme bakımından yetersiz kalabildiğini ve bu alanda kurumsal ölçeğin büyütülmesi gerektiğini ifade etti. Akın, “Türk Dünyası Global Medya Ağı” ile “Uluslararası Etki Analiz Merkezi”nin kurulmasının yalnızca diplomatik kanallar üzerinden yürütülen ilişkileri tamamlayıcı nitelik taşıyacağını, toplumlar arası algı ve etkileşim süreçlerinin de stratejik biçimde yönetilmesine katkı sunacağını belirterek, TDT’nin işlevsel ve inşacı bir yaklaşım doğrultusunda derinleştirilmesi hâlinde uzun vadede istikrarlı, çok boyutlu ve sürdürülebilir bir güç birliğine evrilebileceğini söyledi.
Konferans, soru cevap bölümünün ardından sona erdi.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |





