Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Çağlar Özkaymak ve çalışma arkadaşları Ayvacık ilçesinde 14 Ocak-28 Şubat 2017 tarihleri arasında yaşanan çok sayıdaki depremle ilgili depremlerin aktivitesi, depreme kaynaklık eden fayın özellikleri ve bu depremlere ait saha gözlemleri için bölgede inceleme yaptı.

AKÜ Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi  ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünden uzmanların da katılımıyla yürütülen çalışmaların ilk raporu hazırlandı. Yaklaşık 3 hafta süren çalışmalarda elde edilen verileri “Çanakkale-Ayvacık Depremleri Raporu” adıyla topladıklarını söyleyen Özkaymak, bölgedeki hareketli Tuzla fayının yan kollardan oluşan parçalı bir yapıya sahip olduğunu söyledi.

Genç segmentler deprem meydana getirebilir

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde art arda meydana gelen depremlerin ardından bölgede inceleme yapıldığını ifade eden Özkaymak, “Tuzla fayı sanıldığı gibi tek parçadan değil iki parçadan oluşuyor. Ayrıca güneyinde bir fay daha var. Depremlerin önemli bir bölümünün Tuzla ile Assos antik kenti arasındaki bölgede meydana geldiği tespit edildi” diye konuştu. Bölgede iki fay hattı arasında genç, yeni bir havzanın ortaya çıktığını söyleyen Özkaymak, “Bu havzanın kuzey kenarını Tuzla fayı oluşturuyor. Bu fayın önceki çalışmalarda bir parçadan oluştuğu düşünülüyordu. Biz bunun iki segmentten oluştuğunu ortaya çıkardık. Segmentlerden birine Çamköy segmenti, diğerine Paşaköy segmenti adını verdik. Biri 15, diğeri 10 kilometre uzunluğunda. Tuzla fayı ve güneydeki Balabanlı fayı ile sınırlı bir Tuzla havzasının varlığını ortaya çıkardık. Yeni, açılan genç bir havza olduğu için gelecekte de bu tür depremleri beklemek gerekiyor oralarda” dedi.

Tuzla’nın iki segmentten oluştuğunu ve haritalandığını bu iki segmentin de genç olduğunu, zaman içinde birleşme eğilimi içinde olabileceğini ifade eden Özkaymak, şunları söyledi:

“Şu anda kırılan Çamköy segmentinin bir bütün olarak kırıldığında 6,4 büyüklüğünde bir deprem potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Biraz daha kısa olan Paşaköy segmenti ise 6,1-6,2 büyüklüğünde bir deprem üretme potansiyeline sahip.  Fakat iki segment birleştiğinde maksimum 6,7 büyüklüğünde bir deprem üretme potansiyeline sahip olan 25 kilometre uzunluğunda bir fayla karşı karşıya kalmış olacağız.”

Türkiye’deki diri fay çalışmaları için komisyon kurulmalı

Çamköy Segmenti’nin düşen bloğunda kalan köylerdeki binalarda hasarların oluştuğunu bu hasarların oluşmasındaki ana nedenleri açıklayan Özkaymak, “Yerleşim alanlarının diri fay üzerinde konumlanması. Yerleşim alanlarının oluşan depremlerin dış merkezlerine yakın yerlerde yer alması. Taşıyıcı sistemi olmayan ve deprem yönetmeliğine göre yapılmamış olan yığma bina tipindeki yapılaşmaların varlığı ve bu bölgede Diri Fay-Zemin-Yapı ilişkisinin doğru kurulamaması şeklinde açıklanabilir” dedi.

Diri fay çalışmaları konusunda bir komisyonun kurulmasını ve bu komisyonun Diri fay güncelleme çalışmalarının sistematik bir şekilde revize edilmesi gerektiğini belirten Özkaymak, şöyle devam etti:

“Türkiye’deki deprem tabanlı bilimsel veri üretiminin resmi kurumlarca eşzamanlı yürütülebilmesi için, Türkiye Diri Fay Haritalarının yeni üretilen bilimsel veriler ışığında revize edilerek sistematik bir şekilde ve sürekli olarak güncellenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda, MTA, AFAD ile üniversitelerde Diri fay çalışmaları konusunda uzman ve bilimsel yayın üreten öğretim üyelerinden oluşan bir komisyonun kurulması ve Diri fay güncelleme çalışmalarının bu komisyon tarafından sistematik bir şekilde revize edilmesi önerilmektedir.”

 

16 Mart 2017, Perşembe 592 kez görüntülendi