Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) ile Afyon Otistik Çocuklar Sosyal Yardımlaşma ve Yardımlaşma Derneği işbirliğiyle “Otizm Farkındalık Paneli” düzenlendi.

Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen panelin açış konuşmasını yapan AKÜ Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Arş. Gör. Dr. Yunus Emre Avşar “Otizm Spektrum Bozuklukları” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Otizmin nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu söyleyen Avşar, “Erken çocukluk çağında belirtiler başlar. Sosyal iletişimsel alanda yetersizlikler, sınırlı, tekrarlayıcı davranışlar ve ilgi alanları ile seyretmektedir. 1943 yılında ilk tanımı yapılan otizm, insanlarla ilişki kurmakta güçlük çeken, yani bir şey söylediğimizde o da aynı şekilde bize cevap veren bir durum. Zamirlerin tersten söylenmesi. Ben kavramının tam oturmaması diyebiliriz. Tekrarlayıcı ve amaçsız olan bazı davranışları olan bir grup” diye konuştu. Otizm tanısı koyarken neleri dikkate aldıklarını ifade eden Avşar, “Göz temasını yeterince kuramaması, konuşması yaşıtlarına göre yeterince gelişmemişse, bir şey sorduğunuz zaman cevap vermiyorsa, onunla iletişim kurmaya çalışıyorsunuz size dönüp tepki vermiyorsa bu durumlardan şüphelenmeliyiz. Otizmin kan tetkikleri ya da farklı tetkiklerle tanısını koymak mümkün değil. Muayene, klinik değerlendirme ve davranışsal özelliklerini izleyerek, gözlemleyerek tanıyı koyuyoruz” dedi. Belirtiler 6-9 aydan sonra çoğu çocukta başladığını söyleyen Avşar, “Gelişimsel bir bozukluk olduğu için bunu sezmek, tespit etmek çok kolay olmuyor. 18 aylıktan sonra tanıyı koyabiliyoruz” ifadelerini kullandı.

Fiziksel aktiviteler yapılmalı

AKÜ Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu Öğr. Gör. Dr. Meltem Işık ise “Otizm Spektrum Bozukluğu ve Beden Eğitimi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Otizmli çocukların öğrenme ortamına erişmesini engelleyen nedenlerin olduğunu ifade eden Işık, “Bu gruptaki çocuklar, çevre alanı tanımlamada zorluk yaşar. Sosyal iletişim ortamlarında ise kendilerini ifade etmede ya da karşılarındaki kişilerle sözel problem yaşarlar. Soyut kavramları anlamada ciddi sıkıntı yaşarlar. Duyu sorunları yaşarlar. Gürültülü ortamlarda rahatsız olurlar dokunmaya karşı hassastırlar. Kokulara karşı aşırı tepki gösterirler. Işıklı ya da gözünü alacak şekilde parlak olan ortamlarda rahatsız olurlar” diye konuştu.

 Yapılan araştırmalar sonucunda spor, egzersiz ya da fiziksel aktivitelerin çocuklara yararlı ve yardımcı olduğunu söyleyen Işık, şöyle devam etti:

 “Araştırmalar, otizmli bireylerin semptomlarında, davranışlarında ve yaşam kalitesinde iyileşme olduğunu göstermiştir. Otizme sahip birçok insan kaba motor problemleri yaşar. Koordinasyon becerilerinde ciddi problemler olabilir. Bu grupta temel alanlara yönelik aktiviteler tercih edilmelidir. Basit oryantrik faaliyetler bu çocuklar için uygun olabilir ya da yürüyüş faaliyetleri izleri takip etme veya bunu oyunlaştırma gibi faaliyetler kullanılabilir.”

Türkiye’de 1 milyon otizmli var

Afyon Otistik Çocuklar Sosyal Yardımlaşma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Fatma Kilci Kavas ise dernek hakkında ve yürütülen faaliyetlerle ilgili bilgi verdi.  Derneğin kurulduğundan itibaren otizmli çocuk aileleri ve gönüllülerle faaliyet yürüttüklerini söyleyen Kavas, “Toplumsal farkındalık çalışmalarıyla biz daha çok gündemdeyiz. Otizmli çocukların bir an önce tanısı konularak eğitime dahil edilmesi bizim için çok önemli. Onun için 2009-2010 yılından beri broşürler, afişler, gönüllü faaliyetler, farkındalık çalışmalarıyla bunu Afyonkarahisar’ da duyurmaya çalıştık. Otizmi fark ettirmeye çalıştık” dedi.

Afyonkarahisar ve Türkiye’nin bu kadar yoğun bir otizmli olacağını düşünemediği için hazırlıklı olmadığını ifade eden Kavas, şunları söyledi:

“Açıkçası ne eğitim ne sağlık ne de istihdam konularında hazır değiliz. Şuan 68’e 1 otizmli çocuk dünyaya geliyor. Türkiye’de 1 milyon civarında otizmli var. Bu da sene de 16 bin civarında otizmli demektir. Buna hazır değiliz. Eğitimcilerle başlayarak farkındalık çalışmalarını arttırmalıyız.”

Avustralya yılın otizm babası

AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Avustralya Yılın Otizm Babası Yrd. Doç. Dr. Selim Pullu ise “ Otizm ve Ben” konulu sunumunda otizm konusunda tecrübelerini paylaştı. Pullu, “Benim 2 yaşında otizm tanısı konulmuş Ege adında bir oğlum var. Otizm tanısı konulmadan 1.5 yaşında iken çocuk parkına gittiğimizde borudan her çocuk gibi kaymak yerine öbür tarafına geçip yukarı tırmanmayı deneyen bir çocuktu. Oyuncaklarla çevresindeki çocukların ne yaptığına bakarak onlar gibi onu kullanmak yerine kendi kafasına göre olayı çözme yoluna gidiyordu. Biz yavaş yavaş kendisinde bir şeylerin farklı olduğunu anlamaya başlamıştık” dedi.

Avustralya’dayken otizmi daha yakından araştırma ve inceleme fırsatı olduğunu ifade eden Pullu, şöyle devam etti:

“Orada birtakım organizasyonlarla çalışma fırsatım oldu. Bir baba olarak kendimi de geliştirmek zorundaydım. Eğer otizm düşmanınızsa, düşmanınızı tanımadan yenmeniz imkansız. Otizmi tanımak, onu çok iyi bilmek zorundaydım. Açıklarını bulmak zorundaydım aksi takdirde onun kurallarına göre bu hayatı yaşayacaktım. Avustralya’da çalışırken bana Ortadoğu’dan gelen insanların hastalıklar üzerine çok fazla batıl inanç olduğu fark etmişler. Genelde çocuk otizmli olunca anneye oklar çevriliyor. Sen hamileyken çok gezdin göz değdi çocuk otizmli oldu gibi. Avustralya’da bir babalar grubu oluşturdum. Bende bir babayım, gelin beraber kahve içelim, pizza yiyelim, maç seyredelim ama asıl ana fikir çocuklarımız hakkında neler biliyoruz bunları konuşalım. Avustralya’daki bir ilkokul bana bir salon tahsis etti. Avustralya Devleti ise topladığın kadar bana isim ve harcadığın parayı belgele ben masrafını vereceğim dedi.  Bir aile macerası adı altında animasyon filmi yaptık. Ondan sonra Avustralya Devleti bana yılın otizm babası ödülünü takdim etti.”

Panel, soru-cevap ile sona erdi.

28 Nisan 2017, Cuma 715 kez görüntülendi