Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesinde Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Sandıklı Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Celal Demir tarafından “Çanakkale’den Milli Mücadeleye” konulu konferans verildi.

AKÜ Türkçe Topluluğu tarafından düzenlenen konferansta, İstiklal Marşı ile ilgili olan bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılması için, doğruları söylemek için arşiv kayıtlarını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin zabıt kayıtlarını incelediğini söyleyen Demir, “İstiklal Marşı için 2 tane oturum yapılmıştır. Bunlardan birincisi 26 Şubatta, diğeri de 12 Martta yapılmıştır. 26 Şubattaki zabıtları ve 12 Marttaki zabıtları inceledim. Bir de marşın yayınlandığı tarihi, yazıldığı zamanı tespit etmeye çalıştım. Ortaya, bu güne kadar söylediklerimizin dışında bir metin çıktı” dedi. 22 Haziran 1920’de düzenli Yunan ordularının, Anadolu içlerine doğru büyük bir saldırıya başladıklarını Polatlı’ya kadar geldiklerini söyleyen Demir, “Polatlı’daki savaşın sesi Ankara’da yankılanmaktadır. Bazı mebuslar, ‘Meclisi buradan Kayseri’ye taşıyalım, orada çalışalım’ derler. Bazıları, ‘Hayır, Kayseri değil, Çankırı’ya taşıyalım’, bazıları ‘Daha da içeri doğru taşıyalım’ bazıları da ‘Hayır, düşman gelirse bizi burada çalışırken bulsun, biz de burayı savunalım’ derler. Bu son görüşü ifade edenlerin dediği olur” diye konuştu.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin vatandaşları bilgilendirmek için zaman zaman heyet kurduğunu söyleyen Demir, şöyle devam etti:

“İrşad (aydınlatma, bilgilendirme) Heyeti diye bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyon cephede bazı incelemeler yapmıştır. Bu incelemelerden sonra düzenli ordulara geçmek gerektiği iki maddeyle özetlenmiştir. Komisyon raporuna göre, kesin zafer için düzenli ordulara sahip olmamız gerekmektedir. ‘Askerin sadece lojistik desteğe değil, kuvvetli bir inanca ve motivasyona da ihtiyacı vardır’ derler. Bu rapor, Türkiye Büyük Millet Meclisinde okunduğunda bu meclisin bir üyesi de Mehmet Akif’tir.”

Milli marşa ihtiyaç vardı

Heyete göre bir İstiklal Marşı’nın yazılıp, belirli yer ve zamanlarda okunması ve okutulması gerektiğini söyleyen Demir, “Düzenli orduya da moral olması için, millete de moral olması için, bize bizim kim olduğumuzu hatırlatan, bize umut veren, tarihimizi bize düşündüren, kahramanlıklarımızı hissettiren bir marşa da ihtiyaç var. Çünkü bunun örnekleri başka milletlerde var. Fransa’da var, İngiltere’de var. Oralarda okunuyor ve bunun faydası oluyor. Bizim de olması lazım derler. Böylece milli bir marş hem ordumuza hem de halkımıza manevi güç verecektir” diye konuştu. Maarif Vekaleti’nin, Haziran ayı sonlarında bir ilan vererek İstiklal Marşı yazma müsabakası açtığını duyurduğunu ifade eden Demir, şunları söyledi:

“Bu yarışmada, birinci gelen şiire de 500 lira mükâfat verilecektir. Katılımcıları altı ay süre verilir. Altı ay sonra birinciyi duyuracağız derler. Maarif Vekaleti yani Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde gelen şiirleri incelemek amacıyla bir komisyon oluşturulur. Bu komisyonun başkanı Mehmet Akif’tir. Burada şiirler incelenecek ve birinci seçilecektir. 6 tane şiir seçerler. Yarışma ilanından sonra 23 Aralık’a kadar 724 şiir gelir. Komisyon bu şiirleri inceler. Komisyonun içinde milletvekilleri de var, başkaları da var, ama şair deyince herkesin aklına Akif geliyor. Akif’i de komisyon başkanı yaparlar. Seçilen altı şiir Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine sunulmak üzere Maarif Vekiline arz edilir. Ama bu şiirlerin içinde Akif’e ait bir şiir yoktur.”

6 şiir içinde Akif’in şiiri yok

Şiir yarışması başladığında herkesin Mehmet Akif Ersoy’dan şiir beklediğini söyleyen Demir, “Mehmet Akif de Çanakkale Savaşından sonra, o şiirleri yazdıktan sonra Mehmet Akif, şairler içinde artık en iyi şair olarak değerlendirilir. Safahat’ın içindeki şiirleri okuyanlar Akif’i bilirler. Dolayısıyla bu şiir yarışması açıldığında herkesin gözü Akif’e çevrilir. Akif’in arkasında da ‘Çanakkale Şehitlerine’ şiirinin referansı vardır. Ama bu 724 şiir arasında Akif’inki yoktur. Şaşırırlar. Altı şiir seçilir. Onun içinde de yok” ifadelerini kullandı.

Akif’in,  İstiklal Marşı’nın yeni kurulmuş olan ve bağımsızlık yolunda bir umut olan, morallerin bozulduğu bir dönemde Türk ordusuna yazdığını belirten Demir, şöyle devam etti:

“Bu 6 şiir Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine arz edilir. Millet Meclisi üyelerine dağıtılır. Yarışmaya katılma süresi de bitmiştir. Artık Akif’in yarışmaya katılması veya ikna edilmesi söz konusu değildir. Süre tamamlanmıştır. Akif’e derler ki, ‘olsun, sen yine de bir şiir yaz’. Akif der ki, ‘mükafat için şiir yazılmaz, ayrıca ben komisyon üyesiyim’. Orada bir etik kuralı hatırlatır. Yeni Maarif Vekili olan Hamdullah Suphi Tanrıöver, edebiyatın içinden gelen birisidir. Ancak hem Çanakkale’yi bilen, hem edebiyatı bilenlerin hafızasında Akif vardır. Bu şiiri Akif’in yazması lazımdır. Herkes bu beklenti içindedir. Maarif Vekili Hamdullah Suphi, Akif’e bir mektup yazar. Akif’ten özel olarak bir şiir ister. Fakat, Akif o günlerde bir heyecan içerisindedir. Akif aslında bir şiir yazıyor. 48 saatte, hemen yazdı verdi değil yani. Akif de o günlerde, ülkenin münevverlerinin hissettiklerini hissediyor. Yeni ve düzenli orduya, sımsıkı sarılan, umut bağlayan insanlardan birisi. En önde gelenlerinden birisi. Bu orduya bir şiir yazıyor Akif. Bu şiiri bitirmek üzereydi. Bu mektup 5 Şubatta geldiğinde, Akif, kahraman ordumuza dediği şiiri bitirmek üzereydi. Akif’e göre bu şiir, millete kim olduğunu hatırlatmalı. Umutsuzluk var çünkü. Askerimize de cesaret vermeliydi. Bu düşünceler içinde olan Akif, Kahraman ordumuza ithafen yazmakta olduğu şiire ‘Korkma!’ diye başlar.”

AKÜ öğretim elemanları ve öğrencilerin katıldığı konferans, soru-cevap ile sona erdi.

 

23 Mart 2017, Perşembe 450 kez görüntülendi