Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı ile AKÜ Türk Dili Bölüm Başkanlığının ortaklaşa düzenlediği “Mehmet Akif Ersoy’u Anma ve İstiklal Marşı’nın Kabulü” paneli gerçekleştirildi.

Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen panelde AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığında görevli Okt. Dr. Feyza Kurnaz Şahin “Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı’nın Kabulü” konulu sunumunu yaptı. Şahin, yaptığı konuşmada milli marşların 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren gündeme gelmeye başladığını belirtti. Şahin ulus devletlerin ve düzenli, teknik orduların ortaya çıkması ile birlikte orduların uygun adım yürümeleri için askeri ve diplomatik törenlerde marşların gerekliliğine ihtiyaç duyulduduğunu kaydededek, şunları ifade etti:

“O yüzden 1840 yılında ilk defa İngiltere’de ortaya çıktı. Osmanlı’da ise milli marş özellikle yeniçeri ordusunun kaldırılması ile birlikte mehteran bölüğünün de ortadan kaldırıldığını görüyoruz. II. Mahmut döneminde aslında bir milli marşa ihtiyaç duyuldu. II. Mahmut Mızıka-ı Hümayun adlı bir birim kurarak orada bir marş bestelenmesini sağlıyor” diye konuştu. İstiklal Savaşı döneminde de bir milli marşın bestelenmesi İrşad Heyeti, tarafından ilk defa ortaya çıktığını ifade eden Şahin, “İrşad Heyeti, halkı uyarma, doğru yola yönlendirme, vatansever duyguları mobilize etme gibi kaygılarla bir milli marşın bestelenmesine ihtiyaç duyuyor. Bu noktada da Mehmet Akif’in devreye girdiğini görüyoruz. Zorlu süreçlerden geçildiği bütün alanlarda Mehmet Akif’i görüyoruz. Mehmet Akif, sanatını halkına adamış derin bir entelektüeldir.”

 İstiklal Marşı 10 günde yazıldı

Milli Mücadele döneminde İrşad Heyetinin İstiklal Marşının gerekli olduğunu İsmet Paşa’ya ilettiklerini söyleyen Şahin, “İsmet Paşa’da bunu ilgili birimler ve Mustafa Kemal ile görüşür. En sonunda bir milli marşın yazılmasına karar verilir. 25 Ekim 1920 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinde bir ilan verilir. İlan verildiği sırada Mehmet Akif Kastamonu’dadır. İlanda bir ödül olduğunu duyunca yarışmaya katılmak istemez. Hasan Basri Bey, Mehmet Akif’i ikna etme çabalarına girer. Mehmet Akif, İstiklal Marşını kaleme almayı kabul eder. Çok beklenen marşı 10 gün içerisinde yazar. İstiklal Marşı mecliste kabul edilir. 21 Mart 1921’de İstiklal Marşı milletvekillerinin huzurunda ayakta dinlenir” ifadelerini kullandı.

Tarihte 2 ‘korkma’ meşhurdur”

AKÜ Türk Dili Bölüm Başkanlığında görevli Okt. Kudret Savaş ise “İstiklal Marşı’na Başka Bir Açıdan Bakmak” konulu sunumunda İstiklal Marşını sadece Türk İstiklal Harbi sürecinin bir noktası olarak görmenin yanlış olacağını söyledi.  Savaş, Türk İstiklal Mücadelesi ve Türk İstiklal Marşının hem o ana kadar yaşanmış olaylar için bir manifesto niteliği taşıdığını hem de aynı zamanda o dönemde büyük bir hakimiyet kurmuş birçok devlet için bir kırılma noktası ifade ettiğini belirtti. Savaş, “Korkma diye başlayan bir İstiklal Marşı ilginçtir. Çünkü korkma diye başlayan cümleler genellikle varlığınıza yönelik ciddi tehditler olduğunda başlar” diye konuştu. Tarihte iki tane “korkma” kelimesinin meşhur olduğunu belirten Savaş, “Mehmet Akif’in çok iyi bir İslam tarih bilgisine sahip olduğunu bildiğimiz de bu korkma birazcık daha zihnimize kazınıyor. Bu korkmalardan ilk ve meşhur olanı ‘Korkma ya Ebubekir Allah bizimle cümlesidir’ ve Peygamberimizin Medine’ye hicreti esnasında mağarada sıkışıp kaldıklarındaki ana ait korkma cümlesidir. Bizim açımızdan ikinci meşhur korkma cümlesi ise İstiklal Marşındaki korkmadır. Bunun aynı zamanda fiili ve pratik yansıması olan bir korkma olduğunu da söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

“Mehmet Akif ince zekaya sahip nüktedan birisiydi”

AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ayşe Aydın ise “Mehmet Akif’in Kişisel Özellikleri ve Anekdotlarla Mehmet Akif” konulu sunumunda Mehmet Akif’in çok ince zekaya sahip nüktedan birisi olduğunu söyledi. Aydın, “Mehmet Akif sahip olduğu bütün kişisel özelliklerini yaşamında da hayata geçirmeye yönelen nitelikte olduğunu söyleyebiliriz dedi. Aydın, Mehmet Akif’in, vefalı, özgür fikirli, cahilliğe ve ümitsizliğe düşman bir insan olduğunu, din konusunda toleransı olmadığını, haksızlığa tahammül edemeyen, sözünde duran, cömert, musiki ile ilgilenen, geleceğe önem veren ve savunduğu her şeyi yaşantısında aksettirmeye çalışan biri olduğunu da sözlerine ekledi.

06 Mart 2018, Salı 695 kez görüntülendi