Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler tarafından Vakıflar Haftası nedeniyle Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü düzenlediği etkinlikte “Vakıf Medeniyetinde: Kudüs” konulu konferans gerçekleştirildi.

Taş Medrese’de gerçekleştirilen konferansa, Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü Samet Fidan, Vakıfbank Afyonkarahisar Şube Müdürü Halil Şimşek, İl Dernekler Müdürü Ahmet Gök, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Alper Sezer, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, AKÜ öğrencileri ve T.C. Başbakanlık  Vakıflar Genel Müdürlüğü personeli katıldı.

Kudüs’te barış olmadan dünyada barış olmaz

Kudüs’te barış olmadan Dünya’da barış olmayacağını belirten Güler, “Eğer Dünya’ya bir barış gelecekse bu Kudüs’te barış sağlanarak yapılacak” dedi. Kudüs’ün 3 semavi dinin ortak kutsal mekanı olduğu için önemli olduğunu hatırlatan Güler, “Kudüs’ü idare eden adil, diğer kültür ve medeniyetlerin eserlerine saygılı, tarihi eserlerini geleceğe aktaracak bir anlayış olmalıdır. İnsanların en hassas oldukları nokta kutsallarıdır. Kutsal insanın namusudur. Namusu da kutsaldır insanın aynı zaman da kutsalı da namustur. Kudüs’e barış gelmemesinin en önemli sebebi ne yazık ki fanatik Siyonist bir anlayışın hakim olmasıdır” diye konuştu.

İsrail hukuksuz işgal yapıyor

Hz. İbrahim’den bu yana Osmanlı döneminde de muhafaza edilmiş İslam eserlerini, Müslüman köylerini, camileri, türbeleri, medreseleri, Mekke ve Medine ile Kudüs’ü İsraillilerin işgal ettiğini ifade eden Güler, “Hz. İbrahim döneminden itibaren orası Allah’ın gönderdiği bütün kutsal dinlerin merkezidir. Kudüs’te merkezi Mekke-i Mükkerreme de merkezi. Hz. İbrahim Halil-ür Rahman şehrine defnediliyor ve kabri oradadır. Hz. Süleyman ve Hz. Davut dönemlerinde Kudüs altın çağını yaşıyor. 637 yılında Hz. Ömer efendimizin Kudüs ve çevresini Hristiyanlardan fethetmesine kadar Yahudiler sürgün edildi” diye konuştu.

Selahattin Eyyubi döneminde Kudüs Müslüman hakimiyetine girdi

Hz. Osman’ın Mescid-i Aksa’nın batı duvarında dünyadaki Yahudiler için eski ibadet yerlerini hatırlamaları için bir duvar yaptığını söyleyen Güler, şöyle devam etti:

“Yahudiler için yeni bir dönem başladı. İbadetlerini rahatça yapabilecekleri, kutsal mekanları rahatça ziyaret edebilecekleri bir dönem başladı. Haçlı istilasına kadar Kudüs’ü istedikleri gibi ziyaret ettiler. Selahattin Eyyubi’nin fethinden sonra Kudüs Müslümanların hâkimiyetine girdi. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar istedikleri gibi ibadet edebileceklerdi. Bütün dinlerin kutsal emanetleri 1918’e kadar muhafaza edildi. 1918 yılında Osmanlı Devleti, Filistin’den çekildi. Önce İngilizler buraya girdi. İngilizlerin girmesiyle beraber de daha önce zorladıkları ama muvaffak olamadıkları Kudüs ve çevresine Yahudi iskânı başlamış oldu. Burada elim bir hata yapıldı o günkü İslam dünyasının Osmanlı Devletinin çekilmesinden sonra başsız olmasıydı. Burada yapılan hata şu; İngilizler dediler ki ‘Şuan da Osmanlı Devleti yıkıldı, elinizde ne kadar tapu, nüfus belgesi varsa bunları getirin değiştirelim onları sizinle’ demiş. Belki onlar bilerek ya da bilmeden Osmanlı tapularının tamamını imha ederek yerlerine yeni o gün ve bugün olmayan bir devletin tapusunu verdiler. 1947’de İsrail Devleti resmen kurulunca karşısında Filistin’de bir devlet bir siyasal yapılanma yoktu. Resmi, siyasi yapılanma ne yazık ki bugün de yok. 1947 yılında İsrail Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilip kurulunca İsrail işgallere başladı. 1947-1967 yılları arasında İsrail Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği topraklardaki bütün Müslüman mülklerdeki tapuları tanımadığını ilan etti. Problemin birinci ayağı burası Müslüman Araplar, topraklarını kaybettiler. 1967 sonrası dönemde işgal Kudüs,  Halil-ür Rahman ve bugün Filistin’e dayatılan Batı Şeria bölgesine yayıldı. 2017 yılında da İsrail Devleti aynı hukuksuzluğa dayanarak ne yazık ki işgaller devam ediyor.”

Filistin Müslümanın meselesidir

Müslümanların meselesini, Dünya’daki zulmü kendisine problem eden insanın mesai derdi gütmeden karşılında maddi menfaat beklemeden çalışıp Dünya’da söz sahibi olan bir devlet ortaya çıkarması gerektiğini belirten Güler, “Kudüs, Halil-ür Rahman ve Filistin’de bulunan birçok eser vakıf mülkü. Tescilli, Halil-ür Rahman vakıflarının hukuk mücadelesini yapabilsek Filistin’de en azından 80 civarında köy, Halil-ür Rahman şehir merkezini işgalden kurtarma imkanımız var. İkincisi hızlı bir şekilde Filistin’de bütün vakıfların taraf olarak belgeyi sunup mütevellilerin bu işi takip etmesi gerekiyor” dedi.

Filistin’in son meşru devletinin Osmanlı Devleti olduğunu ifade eden Güler, şunları söyledi:

“Bugün, Filistin özer yönetimi var ama kendi aralarında anlaşabilmiş değiller. Oradaki muhatapların bizim arşivlerimizdeki belgeleri kullanarak vakıf mülklerinin tek tek ölçümünü yapmaları. Filistinlilere diyeceğiz ki ; ‘Son meşru devletinizin tapulu mülkleri, tapulu vakıfları burada var. Hepsi burada fotoğrafları ile birlikte var. Bunları biz size vereceğiz, bununla ilgili çalışmaları hep beraber yapalım. En azından bu arazilerin üzerindeki işgallere ebediyen engel olacak.’ Daha önemlisi kutsal mekanlardaki bu Yahudi işgallerinin önü tamamen kesilmiş olacak. İkincisi ise anlayışımız düzelteceğiz. Türkiye’de Müslüman olan hiç kimse de şöyle bir anlayış olamamalı: Filistin, Arapların meselesidir. Önce onlar bir savunsunlar bakalım anlayışında olmasınlar. O bölgeler bizim kutsal mekânlarımızdır. Kutsallığı Kuran-ı Kerim, Tevrat ve İncil tarafından tescil edilmiş. Bir Müslümanın benim meselem değil demesi mümkün değil. Vatanı savunmak namus borcu olduğu kadar, emaneti korumak ve ihanet etmemekte Müslüman olmanın temel amilidir. Orası bizim emanetimizdir. Orada bir Müslümanın kanının akması, bizim ruhumuzu acıtmıyorsa önce insanlığımızı, sonra tarihsel ve kültürel anlamda getirdiğimiz değerleri ondan sonra da Müslümanlığımızı ciddi anlamda sorgulamamız gerekiyor.”

 

11 Mayıs 2017, Perşembe 473 kez görüntülendi