Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü tarafından “Cumhuriyet Konuşmalarının dördüncüsü; Cumhuriyet Döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün Avrupa’daki Türk İmajını Düzeltme Çabaları” başlığıyla düzenlendi.
Erdal Akar konferans salonunda gerçekleştirilen dördüncü konferansa; AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Altıntaş, Bölüm Başkanı Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Güneş ve Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyza Kurnaz Şahin ile birlikte öğrenciler katıldı.
AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gürsoy Şahin’in konuşmacı olarak yer aldığı konferansta; “Cumhuriyet Döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün Avrupa’daki Türk İmajını Düzeltme Çabaları” anlatıldı. Batı’da olumsuz Türk ve Türkiye imajının oluşmasında Osmanlı topraklarına gelen gezginlerin ve elçilerin kaleme aldıkları seyahatname veya raporların büyük etkisi olduğunu ifade eden Şahin, şunları söyledi:
“İlk dönemlerden beri Batı ülkelerinden Türkiye’ye din adamı, maceracı, antika kaçakçısı gibi pek çok yabancı gezgin gelmiştir. Ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren, bir yandan ulaşım araçlarının gelişmesi, diğer yandan Batı etkisiyle Osmanlı Devletinin yabancılara karşı verdiği güvencenin bir sonucu olarak Batılı gezginlerin profilleri değişmeye başlamış, aralarında doktor, ilim adamı, devlet adamı, din adamı vs. gibi pek çok meslekten yabancı, Osmanlı topraklarına gelmeye başlamıştır. Osmanlı ülkesine gelen yabancı turistlerin 19. yüzyılın ortalarına kadar daha çok karayolu ile gezilerini yaptıkları bu tarihlerden itibaren ise deniz yolculuğunu tercih etmeye başladıkları bilinmektedir. Bu dönemlerde denizcilik şirketlerinin düzenlediği gemi turları çok ilgi görmekte idi. Nitekim 1844 yılında bir İngiliz şirketi, Malta, Atina, İstanbul, Beyrut ve İskenderiye’yi kapsayan ilk Akdeniz gemi turunu düzenlemiştir. Bunun yanında çok büyük bir kısmı misyoner olan yabancı gezginlerin organize bir şekilde İstanbul’a ilk olarak gelişleri 1863 yılında açılan ‘Sergi-i Umumi-i Osmanî’ açılışı sırasında olmuştur. Yine bilinen ilk organize iç turizm, bu sergi sırasında başlamıştır.”
“Azınlık tercümanlar, Türkleri yanlış tanıttı”
Türkler ile Avrupalılar arasında rehber ihtiyacının Osmanlı’da gayrimüslim vatandaşlar ile kapatılmaya çalışılmasının, Türkiye açısından telafisi imkansız veya düzeltilmesi çok uzun süreç alacak sorunların ortaya çıkmasına yol açtığını belirten Şahin, “Batı ile olan ilişkilerimizde bu olumsuz Türk imajı, siyasi ve kültürel ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Esasen Osmanlı hariciyesinde önemli etkileri bulunan Rum, Yahudi ve Ermenilerden bazıları ne Türkçeyi ne de Avrupa dillerini tam olarak bilmektedirler. Aynı zamanda bu kişiler ilgi alanları itibariyle de edebiyat, felsefe veya diğer alanlardan da hiç anlamamaktadırlar. Bu bağlamda şunu söyleyebiliriz ki azınlık tercümanlar yaşadıkları coğrafyanın kültürünü kendilerince bir takım çıkarlar doğrultusunda, Avrupa’dan gelenlere yanlış biçimde tanıtmakta ve bu yabancıları Türkiye konusunda negatif bir şekilde etkilemekteydiler” diye konuştu.
“Misyonerler, Türkler aleyhinde çirkin propagandalar yürüttü”
19. yüzyılın sonlarından itibaren başta Ermeniler olmak üzere Batı ülkelerine göç eden gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarının, misyonerlerin de etkisi ile Türkler aleyhinde çirkin propagandalar yürüttüğünü dile getiren Şahin, “Sonraki dönemlerde bile bu Ermeni, Rum ve bunların taraftarları, Türkler aleyhinde propagandalar yapmaya devam etmiş, bu durum haliyle Batı ülkelerinin yönetimlerini ve kamuoylarını da etkilemiştir. Netice itibariyle çok çeşitli etkenlerin bir araya gelmesi ile Batı’da olumsuz bir Türk ve Türkiye imajı oluşmuş ancak bu durumu düzeltme adına ve yabancılara Türkiye ve Türk milletini doğru tanıtma hususunda gayret gösterilmiştir” ifadelerini kullandı.
“Türk Seyyahin Cemiyeti, Batıda imajın düzelmesi amacıyla geziler tertip etti”
Atatürk’ün Cumhuriyetin ilanı aşamasında olumsuz Türk imajı ile ilgili meselenin farkında olduğunu ve bunun için çalışmalar yaptığını kaydeden Şahin, “Atatürk, Batı’daki Türkiye ve Türk imajının olduğu gibi kabul edilmeyip, araştırılarak karar verilmesine ve gerçek Türk’ün kim olduğunun ortaya çıkarılmasına ne kadar önem verdiğini göstermiştir. Zaten çok zaman geçmeden Atatürk tarafından Türk tarihini ve dilini araştırmak ve dünyaya doğru tanıtmak için Türk Tarih ve Türk Dil Tetkik Cemiyetlerinin kurdurulacağı görülecektir” dedi. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın talimatı üzerine 29 Eylül 1923 tarihinde İstanbul merkezli Türk Seyyahin Cemiyeti’nin kurulduğunu söyleyen Şahin, “Cemiyetin amacı, büyük seyahatler tertip ederek İstanbul ile Bursa gibi önemli şehirlerdeki eserleri, Türkleri gerçek çehreleriyle ve faziletleriyle yabancılara ve yabancı memleketleri de Türk vatandaşlarına tanıtmaktır. Bunların yanında Türk milletinin iftihar vesilesi olan eski eser ve abidelerin korunması ve güzel görüntüleri bozan şeylerin düzeltilmesi ile ilgili çalışmalar hedefler arasındadır” diye konuştu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk ve Türkiye imajının düzeltilmesinin Atatürk’ün ilgisi ve desteği ile mümkün olduğunu vurgulayan Şahin, yapılan çalışmalar hakkında şunları söyledi:
“Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu kuruldu. Cemiyet, ilk olarak İstanbul’a gelen yabancı gezginlerin ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmış ve tercüman konusuna el atmıştır. Azınlıkların elinde olan bu mesleğe bir çeki düzen verilmiş, belediyeden alınan yetki ile tercümanlara cemiyetin arkeoloji uzmanları tarafından kurslar açılmıştır. Hak edenlere ‘bröve’ verilmiş, diğerleri ise tasfiye edilmiştir. Türkiye’yi ve Türkleri dünyaya doğru tanıtacak turist rehberleri ile ilgili ilk düzenlemeler gerçekleştirilmiş, ilk yabancı dil kursları açılmış ve ilk tercüman rehber sınavları yapılmıştır. Hatta kurumun önde gelen birkaç üyesi, turist getiren gemilere Çanakkale’den binerek İstanbul’a kadar konferanslarla ve temaslarla onları Türkiye ve Türkler hakkında bilgilendirmeye ve aydınlatmaya çalışmışlardır. Türkiye’nin ilk prospektüsleri, ilk afişleri, ilk karayolu haritaları basılmış; ilk turizm incelemeleri yazılmış ve yayınlanmış; turizm kongre ve konferansları düzenlenmiş; devlet mekanizmasının, mevzuatın ve metotların, turizm ihtiyaçları ile yeni baştan düşünülmesinin yolu açılmaya çalışılmıştır. Atatürk’ün destek ve himayesi ile cemiyet, 1930 yılında kamu yararına çalışan bir kurum olarak kabul edilmiş; aynı yıl gümrük mevzuatında yapılan bir düzenleme ile kuruma bazı yetkiler ile uluslararası ehliyet verme yetkisi tanınmıştır. Dolmabahçe Sarayı tarihinde ilk kez Atatürk’ün yüksek himaye ve müsaadeleri ile turizme ve Türkiye’nin tanıtımına açılmıştır. Kurum, bu kongrenin dünyada yedi milyonu aşkın üyesi olan bütün dünya Turing kulüplerine gönderdiği sirkülerde Türk inkılabının ne derecede kapsamlı olduğunu anlattıktan sonra, Türkiye’nin Atatürk’ün idaresi altında dev adımlar ile ilerlemekte olduğunu ve seyahati güçleştiren bütün engelleri birer birer kaldırdığını bildirmiştir.”
Konferans, soru cevabın ardından teşekkür belgesi takdimi ile sona erdi.